42- Hakkı bâtıla karıştırıp, gerçeği bile bile gizlemeyin!
Son peygamberin hak olduğunu, Kur’an’ın hak olduğunu biliyorsunuz. Ama onun şemailini, siretini örtbas etmeye, gerçeği kapatmaya çalışmayın.
Bu âyetlerle İsrâiloğullarının bütün foyaları meydana çıkıyor. Öte yandan onlardan son peygambere inanan kimseler de gerçeğin anlaşılmasına vesile oluyor.
Bunların inanmama sebebi, câhiliye Arapları gibi bilmemezlik değil. Bile bile, işin farkında oldukları halde hasetle, kibirle, inatla, taassubla, bilinçli olarak inkar ediyorlar. Cenâb-ı Hakk da onların iç dünyalarını sergileyerek inanacakların inanmasını sağlayıp, inanmayanların da hainliklerini ilan ediyor.
❀ ❀ ❀
Bu âyet, ‘İnsanları aldatmayınız, sahtekârlık yapmayınız.’ meâlindedir. Bununla beraber kelâmın sevki bilhassa ilmî değeri hedef alıyor. Nice kimseler vardır ki, ilmî gerçekleri bozarlar, kötüye kullanırlar, onları kendi gönüllerine göre evirerek çevirerek aslından çıkarırlar, bakırı yaldızlarlar, altın diye satarlar. Bu durum İsrailoğullarında çok vardı. Bunlar, kendi yazdıkları fikirleri, te'villeri, tercemeleri, Tevrat'ın aslı ile karıştırıyorlar, seçilmez bir hale getiriyorlar ve bazen de Muhammed (sav)'e ait vasıflar hakkında yaptıkları gibi geçmiş kitaplardaki âyetleri saklıyorlardı.
Kuyu Sahibi
Resûlullah (sav)’in vefatından on gün sonra bir köylü mescide gelip selamdan sonra dedi ki:
- Resûlullah’ın yakını hanginizdir?
Hz. Ebûbekir Sıddîk, Hz. Ali’yi gösterdi. Hz. Ali şöyle bu yurdu:
- Söyle ey Madar! Ey kuyu sahibi!
- Benim ismimi ve kuyu sahibi olduğumu nereden bildin?
- Resûlullah haber verdi. Sen Arabi köyündensin. Adın Madar’dır. Babanın adı Darim’dir. 360 yaşındasın. Sen yüz yaşında iken şöyle söyledin:
‘Bir peygamber çıkar, yüzü güneşten nurlu, sözü şekerden tatlı, kokusu miskten güzel, yetimlerin ve miskinlerin babası, adam öldürmekten ve faizden men eder, Peygamberlerin sonuncusudur. Ümmeti beş vakit namaz kılar. Ramazanda oruç tutarlar. Beytullah’da hac ederler. Ey kavmim ben ona iman ettim.’
Sen böyle söyleyince, üzerine yürüyüp seni dövdüler. Bir kuyunun içine bıraktılar. Bu zamana kadar orada mahbus idin. Resûlullah (sav) âhirete intikal edince, Allahu Teâlâ bir sel gönderip kavmini helâk etti. Sana bildirdi ki,
‘Ey Madar! Peygamber vefat etti, git kabrini ziyaret et!’ Sen de geceyi gündüze katıp buraya geldin.
Madar, bunu işitince sordu:
- Bunları sana kim haber verdi?
- Resûlullah haber verdi; ‘Madar, vefatımdan sonra gelir, ona selamımı söyle’ buyurdu.
Madar bunu duyunca mesrûr oldu. Hz. Ali, yüzündeki örtüyü kaldırmasını rica etti, kaldırınca mescidin içi nurla doldu. Madar dedi ki:
- Ey Ali, beni Resûlullah’ın mübârek kabrine götür. Hz. Ali onu götürdü. Madar, Resûlullah’ın kabrine göğsünü dayayıp yüzünü sürdü. Az sonra da vefat etti.