57- Sizi bulutla gölgelendirdik, size bıldırcın, kudret helvası indirdik: ‘Sizi rızıklandırdığımız bu helâl ve temiz olandan yiyin’ dedik. Onlar bize zulmetmedi, kendilerine zulmettiler.
Firavun ve avanesi kızıldeniz sularında boğulduktan sonra Hz. Musa ve inananlar Tih sahrasına geldiler.
İsrailoğullarına Tih çölünde şiddetli sıcaklık, ifrat derecesinde açlık ve susuzluk isabet etti. Bu durumu Musa (as)’a şikâyet ettiler. Allah onlara merhamet etti. Onlara aydınlık olması için gökten nurdan bir direk gönderdi. O nur, geceleri onlar ile yürür ve hareket ederdi. Ayın yerine onlara ışık verirdi. Allahu Teâlâ onların üzerine bir bulut gönderdi. Bu bulut, çok ince ve yağmur bulutundan daha güzeldi. Bu bulut, gündüzleri güneşin sıcağından korurdu.
Sonra israiloğulları, Musa (as)’dan yemek istediler. Musa (as) Rabbine duâ etti. Allah duâsını kabul buyurdu. Gökten inen kudret helvası, kardan daha beyaz, yağ ile yoğrulmuş bal macununa benziyordu.
Üzerlerine kuzey rüzgarı eserdi. Rüzgar, bıldırcınların boğazını keser, karnını yarıp içini temizler, tüylerini yolardı. Güneş de onları kızartırdı.
Kudret helvası, fecrin doğuşundan itibaren tâ güneşin doğuşuna kadar yağardı. Bıldırcın da onlara gelirdi. Herkes kendisine ertesi güne yetecek kadar alırdı. Bir kişi kendisine yetecek şeyden az fazla bir şey alacak olsaydı, o aldığı fazlalık hemen bozulurdu. Cuma günü iki günlük alırlardı. Çünkü Cumartesi çalışma günü değil, ibâdet günü idi.
Dikkat: Biriktirirseniz ya bozulur atarsınız zarar, israf olur. Ya bozulmuşları yersiniz, size zararı olur. Ama bozmadan zamanında fazlasını verirseniz israftan, cimrilikten, tamahkarlıktan kurtulur, itibar ve sevgiye, sevaba mazhar olursunuz.
Âyette de görüldüğü gibi, şartlar ne olursa olsun, kul ne kadar asi olursa olsun Allah (cc) tayin ettiği zaman doluncaya kadar kulunu başıboş ve rızıksız bırakmıyor. (Rızık endişesi uğrunda ilâhi sınırları çiğneyenlerin kulakları çınlasın.) O anki ihtiyacı neyse ihsan ediyor. Her şartta, her ortamda imkan hazırlıyor, lutfediyor. Fevkalade nimetlere mazhar ediyor.
Düşünsenize, suçlusunuz ve bir çölde gözaltındasınız. Görünüşte hayat şartlarınız sıfır. Çünkü gündüz çok sıcak, gece çok soğuk. Yiyecek yok. Bir yere gidemiyorsunuz. Yürüyüp yürüyüp aynı yere geliyorsunuz ve yol alamıyorsunuz.
Rabbiniz sizi unutmuyor, size kahretmiyor, rahmetini esirgemiyor. Bulutları gölge yapıyor. Gece nurlu bir sütun indirerek aydınlatıyor. Gökyüzünden hazır yemek indiriyor. Sizi dağ başında krallar gibi besliyor. Şartlar daraldıkça rahmet genişliyor.
Açık ceza evi suçlularını havadan, sudan, güneşten, gıdadan mahrum etmiyor. Üstelik kırk yıl çocuk olmayıp nesil durdurulduğundan masumlar cezadan muaf tutuluyor.
Alemlere hidâyet olan yüce Kur’an şimdi de cezaevlerine dikkat çekiyor. İnsan suçlu da olsa insandır. Kendisine hayvan muamelesi, insanlık dışı muamele yapılmamalı, zulüm, işkence, hakarete maruz kalmamalı. Haklarında hüküm verilinceye, haklı haksız ayırt edilinceye kadar ehliyetsiz, merhametsiz, zâlim zorbaların eziyetlerine maruz kalmamalı. Kaldıkları yerler havasız, güneşsiz, gıdasız olmamalı.
Çocuklara her türlü suç işleme ortamı hazırlayıp her türlü fırsatları ellerine verip sonra da hapislerde ırzlarını, namuslarını tar u mar etmemeli. Ceza verilecekse bile merhameten insaflı, ölçülü olmalı. Suç bıçaklarını bileyip daha da keskin hale getirmemeli.
Yapılan muamelelerle insanlıktan çıkarıp, şahsiyetleri, haysiyetleri öldürülüp bir daha insanlığa dönme şanslarını yitirmemeli.
Başıboş bırakıp yeni işleyecekleri suçların planlarını yapmalarına fırsat vermemeli. Onları eğiterek, öğreterek, çalıştırarak her sahada sanat sahibi yaparak kabiliyetlerini fark ettirmeli. Ta ki oradan çıktıkları zaman bir baltaya sap olabilsinler. Adap, ahlâk, fazilet dersleri verilmeli ki, oradan çıkınca eski bozuk hayatlarına geri dönmesinler.
Rızık sözlükte devam eden bağış demektir. Çoğulu erzaktır.
Rızkın Kur’an’daki manaları:
1. Dünyaya ve âhirete ait devam eden bir bağış.
2. Canlılara nasip olan şey.
3. Faydalanılan gıda.
✧ Rızık aynı zamanda mânevi nimettir. Hatta Şuayb (as) bunu kendisine verilen Peygamberlik diye anlatmaktadır. (Hud, 88)
✧ Genişlediğin zaman Allah’ı tanırsan O da seni darlık zamanında lütfuyla karşılar. Hadîs-i Şerîf
✧ Rızık istemekte orta yolu seçin. Telaşın manası yoktur. Size ayrılan rızık sizi sizden çok arar. Ama kısmetiniz olmayanı hırsla ele geçiremezsiniz. Hadîs-i Şerîf
✧ İstemeden bir kimseye verilen şey, Allah’ın gönderdiği rızıktır. Hadîs-i Şerîf
✧ Cebrail (as) benim kalbime hiç kimsenin rızkını tamamlamadan asla ölmeyeceğini bildirdi. Buna göre güzel rızık isteyiniz. Hadîs-i Şerîf
✧ Allah’ın taksim ettiği rızka râzı ol, insanların en zengini olursun. Hadîs-i Şerîf
✧ Rızık kapısı mezara kadar açıktır. Allah (cc) kullarını ihtiyaçlarına ve gayretlerine göre rızıklandırır. Hadîs-i Şerîf
✧ Bir kimse câhil iken varlıklı olduğu halde, âlim olunca muhtaç hale düşebilir. Eğer rızık akla ve ilme göre verilseydi, hayvanlar cehâletleri sebebiyle helâk olurdu. İmam Maverdi
✧ En temiz rızık kişinin elinin emeği ile, içinde şüphe olmayan düzgün alışveriştir.
✧ İbni Abbas şöyle demiştir: Bir abid mağarada ibâdet ediyordu, bir karga her gün kendisine ekmek getiriyordu, onda herşeyin tadını buluyordu, abid ölene kadar böyle oldu.
Arap şairlerinden Arve, Halife Haşşam’ın yanında bulunuyormuş. Halife, bir ara şaire sormuş:
- Sen, şiirlerinin birinde: ‘Allah rızka kefildir. Ben nerede bulunursan bulunayım, rızkım beni arayıp bulur!’ diyordun. Madem ki öyledir, o halde caize (bahşiş veya hediye) ümidiyle niçin buraya kadar geldin?
Arve, hiç sesini çıkarmadan halifenin yanından ayrılmış ve devesine binerek köyüne dönmüş. Halife biraz sonra şairin arkasından adam koşturmuş ise de, onu bulduramamış ve câizesini köyüne göndermiş.
Arve, bunun üzerine halifeye bir mektup yazarak:
- Beni yalancı çıkarmak istemenize rağmen, yine de haklı çıktım, demiş. Allah, gördüğünüz gibi rızkımı ayağıma gönderdi.