66- Biz bu azabı onlarla bulunan ve onlardan sonra gelenlere bir ibret, takvâ sahibi müminlere de bir nasihat olsun diye yaptık.
Yasağa uymayan isyancılara Yüce Mevlâmız tam kırk yıl mühlet verdi. Ama onlar inatla yasağı çiğnemeyi sürdürdüler. Sonunda yaşlıları hınzır, gençleri maymun suretine girdi. Akrabaları onları elbiselerinden tanıdı. Onlar ağlıyorlardı ama ne fayda?
Bu olay, o anda hayatta olanlara ve sonradan geleceklere ibret, kalbinde Allah korkusu taşıyanlara da öğüt mahiyetindedir.
Gençleri, yaşlılara uyduğu için taklitçi maymun, yaşlıları da, yasak dinlemeyip balık avlayıp yedikleri ve gençlere kötü örnek oldukları için pislik yiyen hınzır suretine girdiler.
Babalarının yolunu izlediklerini söyleyen yahudilere âyet şamar gibi iniyor: Sizden önce de babalarına uyup isyan ettiler, sonları nasıl oldu? Görün ve ibret alın.
✾ ✾ ✾
Ahde vefa etmek, insanlık borcu ve gereği iken ona yanaşmadılar. İşte bu sebeple insanlığın gereklerinden olan ilim ve idrak, mârifet ve iz'andan mahrum edilerek maymun kılıklı, sefil, boynu bükük ve sürünen kimseler oldular, ki, buna ‘mesh’ denir.
Hayvan şekilleri içinden bilhassa maymun suretinin zikredilmesi, herhalde madd-mânevi meshin ehemmiyetine bir karinedir. Aslında insan ile maymun arasındaki gerçek fark, yalnızca bir kıl, bir kuyruk farkı değildir. Akıl, mantık, huy ve ahlâk farkıdır. Maymunun bütün hüneri taklit hissinin gelişmişliğidir. İnsanın hareketlerini gören maymun onu derhal taklit eder. Bu taklit özelliği, birçoklarının nazarında maymunu insana adeta yaklaştırır. Halbuki maymunun önünde günlerce ateş yakınız, soğuk günlerde karşısında ısınmayı gösteriniz, sonra onu alıp bir kıra götürünüz, yanına kibrit, çıra, odun, kömür koyunuz, o yine de üşüdüğü zaman bunları bir araya getirip bir ateş yakamaz ve ısınamaz. Bu kadarcık bile mantık ilişkisi gösteremez.
İşte mânevi dünyası meshe uğramış olan insanlar da böyledir: Onlar kör bir taklitten başka birşey yapamaz ve hayvanî duygulardan öteye geçemezler. Bir bakıma insan gibi görünürler, hakikatte ise maymundan başka birşey değildirler. Fındığı kırar yerler de bir fındık ağacı dikmeyi akıl edemezler.
‘Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar.’ (A'râf, 179)
✭ Gerçek müminde dünyevi korku ve hüzünler bulunmaz. Onun tek endişesi vardır; Rabbim benden râzı mı gücenik mi?
✭ Takvâ her ferde uyan, yakışan güzel bir elbisedir.
✭ Dürüst olmak ve dürüst kalmak ancak iman ve takvâyla mümkündür.
✭ Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi olsanız da haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız hakiki mümin olamazsınız.
✭ Haram yiyenin azaları bilsin, bilmesin, istesin istemesin isyan eder.
✭ Kötülükten kaçmak, iyilik yapmaktan daha iyi bir fazilettir.
✭ Hiçbir meşguliyet, âhiret işlerine engel olmamalıdır; çünkü hayat çok kısadır.
Gözler
Bir göz ki ibret alır, her nereye bakarsa.
Bir göz ki yakıp yıkar, kaşlarını çatarsa.
Bir göz ki baygın sarhoş akşamı geç yatarsa.
Bir göz ki güven verir, sevgi ile bakarsa.
Bir göz ki uyanıktır, huzuru ilâhide.
Bir göz ki çağlar akar, şu ibret âleminde.
Bir göz ki dâim okur, aldanmaz şu fanide.
Bir göz ki âmâ olmuş, dünyanın rağbetinde.
Bir göz ki behâimdir, had hudud tanımaz.
Bakar nice harama, çekinip de utanmaz.
Bir göz ki esir olmuş, akşamcıdır uyumaz.
Nice haberler duyar, yine de ibret almaz.
Bir göz ki şu fânide râzı olur yalana.
Filmleri seyreder, dalar hülyâlarına.
Bir göz ki tertemizdir, dalmamıştır harama.
Ebedi zevki tadar, bakar Cemâlullah’a. M. Balcı