77- Onlar bilmiyorlar mı, Allah (c.c.) gizlediklerini de, açıkladıklarını da bilir.
Bu gizli faaliyetleri yapanlar, Allah’ın herşeyi bildiğini, istediği an ortaya çıkaracağını, yaptıkları hileleri kendi başlarına çevireceğini bilmiyorlar mı?
Bu din düşmanları önce gizli gizli plan yapıp sonra uygulamaya geçerek dışa vurduklarından, âyet-i kerimede önce gizledikleri sonra ilan ettikleri zikrolunmuştur. Yüce Allah’ın ezeli, ebedi ilmi, kudreti, iradesi karşısında bu zavallıların hilesi, gizli tutumları deve kuşunun başını kuma sokarak kendisi avcıyı görmediği için gövdesini dışarda bırakıp, avcıya yakalanmasına benzer.
Allah’ın kitabı Allah’ın nurudur. Kıyâmete kadar bizzat kendisi muhafaza edecek ve o nur asla sönmeyecektir.
Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyâmet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir. Kıyâmet gününde Kur’an ve dünyadaki hayatlarını ona göre tanzim eden Kur’an ehli kimseler mahşer yerine getirilirler. Bu sırada Kur’an’ın önünde Bakara ve Âl-i İmrân sûreleri vardır. Her ikisi de kendilerini okuyanları müdâfaa için birbiriyle yarışırlar.
✧ Kur’an’ı iyi bilip okuyan, meleklerle beraberdir. Hadîs-i Şerîf
✧ Kur’an, insanın bütün latifelerine; ruhuna, kalbine ve istidatlarına ziyâfet verir.
✧ Kur’an-ı Kerîm ruhtur; Kur’an çıkıp gitse, küre-i arz vefat edecektir.
✧ Kur’an’daki hikmetin evveli olmadığı için, zevâli de olmaz.
✧ Hamele-i Kur’an, İslâm’ın sancağını taşıyan kişidir. Ona ikram eden muhakkak Allahu Teâlâ’ya ikram etmiş olur. Ona ihânet edene Allah’ın lâneti vardır.
✧ Ümmetimin ibâdetlerinin en faziletlisi, Kur’an okumaktır. Hadîs-i Şerîf
Laf edip aleme varın söyleme
İşin uygun diye kârın söyleme
Her olur olmaza sırrın söyleme
Şimdi insanlara hiç karar olmaz.
Münafığın yeri her dem nar iken
Düşman olsa korkma Mevlâ var iken
Bir adamın önce malı var iken
Sonu yoksul olsa gözü dar olmaz. Âşık Sümmâni
Allah’ın kitabını inkar edip, kabule yanaşamayan bir başka güruh da Mekke müşrikleri. Ümmi, kitabı bilmez ancak kuruntularına tabi olan, ancak zan eden kimseler. Bunlar tam on üç sene Efendimiz’e (sav) eziyet ettiler. İman edenlere rahat, huzur vermediler. Zayıf, güçsüz, savunmasız olanları öldürdüler. Efendimiz’in (sav) gözleri önünde işkence ettiler. Kendileri gibi akılsız, kafasız putlarından vazgeçmemekte direttiler. Resûl-u Ekrem’i öldürmek için tam iki yüz defa suikast düzenlediler. Cenâb-ı Hakk, Habibini korudu, hicret izni verdi. Medine’ye hicretten sonra savaş emri de geldi.
Yola gelmeyen bu ceberut güruh, Bedir’de cezasını buldu. Efendimiz (sav) bunların tasallutundan kurtulmadan Medine Yahudileri harekete geçti. Ellerindeki tahrif edilmiş Tevrat’ı da kullanarak inkarlarını sürdürdüler. Efendimizi (sav) zehirleme ve üzerine taş düşürerek öldürme planı yaptılar.
Ama Allah, Efendimizi (sav) korudu.
Resûlullah (sav) onlarla vatandaşlık anlaşması yaptı. Ama onlar uymadılar, anlaşmayı bozdular.
Bir âlimin bir öğrencisi vardı. Bu öğrenci, kendisini herkese güvenilir biri olarak tanıtmıştı.
Ancak hocası, öğrencisinin kendisini tanıttığı gibi olmadığını biliyordu. Öğrenciyse hocasının kendisi hakkında yanıldığını ileri sürüyordu.
Hocası günün birinde, bir başka öğrencisini götürerek bir evde sakladı. Sonra bir koç alıp kesti ve parçalayarak bir çuvala koydu.
Bu sırada kendisini herkese güvenilir tanıtan öğrenci çıkageldi ve hocasını kanlara bulanmış bir halde gördü.
Hoca, elinde kanlı bıçak ile çuvalın başında bekliyordu.
Öğrenci bu durum karşısında: ‘Efendim, nedir bu halin?’ dedi. Hoca: ‘Falan öğrenci beni çok sinirlendirdi ve ben de kendisini öldürmek zorunda kaldım.
Bu bir sırdır ve senden kimseye söylememeni istiyorum. Şimdi onu gömmek için bana yardım et’ dedi. Birlikte çuvalı evin içine bir kuyu kazarak gömdüler.
Ancak bir gün hocanın sakladığı öğrencinin babası çıkageldi. Çocuğunu görmek istediğini söyledi. Hocası da, çocuğun kendi yanında olduğunu söyledi.
Çocuğun babası da böylece dönüp gitti. Fakat, bu olayı bir türlü içine sindiremeyen sözde güvenilir öğrenci, hocasının bu sırrını daha fazla gizleyemedi.
Çocuğun babasına giderek olup bitenleri anlattı. Çocuğun hoca tarafından öldürüldüğünü ve birlikte gömdüklerini söyledi.
Durum zamanın hükümdarına iletildi. Hükümdar bu durum karşısında ne yapacağını şaşırdı. Çünkü hocanın ne denli vakur ve güvenilir biri olduğunu biliyordu.
Hemen kadı ve fakihleri adı geçen hocaya gönderdi. Öğrencisi de, artık hocası hakkında ileri geri konuşmaya başlamıştı. Şâhitler gömülü yerden çuvalı bulup çıkardılar.
Açtıklarında, içindeki şeyin kesilmiş bir koç olduğunu gördüler. Bu arada çocuk da gizlendiği yerden ortaya çıktı. Böylece kendisini herkese güvenilir olarak tanıtan
öğrenci rezil olmuş, gözden düşmüş ve yaptığına da pişman olmuştu. Ancak bu pişmanlık artık işe yaramıyordu.