88- ‘Kalplerimiz kılıflıdır’ dediler. Bilakis öyle değil, onları küfürleri sebebiyle Allah (cc) rahmetinden kovmuştur, ancak onların pek azı iman ettiler.
Bunların inkar ettikleri, hevalarına uydukları, kibrettikleri yetmiyor gibi bir de alaya alıp ‘Kalplerimiz kılıflı’ diyorlar. Artık bu çirkef tavırları bardağı taşıran son damla oluyor. Lânetlendikleri ilan ediliyor.
Âyetin sonu ‘Ne az inanıyorlar’ veya ‘Ne azı inanıyor’ diye bitiyor. Dış görünüşe bakılırsa dünyanın beşte biri imanlı gözüküyor. Ama ne yazık ki gerçek inanan, inandığını hayata geçiren çok az, yüzde beş olduğu söyleniyor.
İman edenlerin azlığı, müzari fiil ile devam edeceğine işaret ediyor. O gün de azdı, bugün de az. Yarın da az olacak. Bu gerçek hadislerde de beyan buyruluyor.
Gerçek inananlar neden az?
Hadisi şerifte buyrulduğu gibi cennetin etrafı nefsin hoşuna gitmeyen şeylerle çevrilmesine rağmen, cehennemin etrafı eğlence, cümbüş, nefsin arzu ettikleriyle sarılmış. İnsanoğluna akılla beraber nefis, ilhamla beraber vesvese, itici-çekici kuvvetle beraber irade verilmiş.
Nefsini yenip Rabbisini râzı etmekle görevlendirilmiş. Kendine verilen akıl izan ile ilâhi vahyin ışığında sıratı müstakimde yürümesi aksi halde azabı ilâhiye düçar olacağı bildirilip imtihan olmak üzere dünya mektebine gönderilmiştir. Dünyaya geliş gayesini bilen, Allah’ın gönderdiği elçiye saygı duyan, emir ve yasakları doğrultusunda bir hayat süren, Rabbini râzı edip sevap hazinesini dolduran, iki cihan saadetine nail oluyor. Ne yazık ki şeytanın tezyin ettiği peşin dünya zevkleri, insan nefsine cazip geliyor. Dünyayı peşin, âhireti veresiye görüp dünyaya dalıyor. İsyan eden, zevk peşine düşenlerin çokluğu ona cesaret veriyor.
İlim meclislerini, sâlih dostları, kitabullahı, sünnet-i Resûlü (sav), İslam büyüklerini terk ettiği için düşmanlarına mağlup olup hak yoldan çıkıyor.
İmanın faydaları
✧ Müminin imanı, kötülük yapmasına engel olur. Hadîs-i Şerîf
✧ Milletlerin tekevvününde başlıca amil dindir. İmana gel ki; elemden emin olasın.
✧ Kadere teslim ol ki; selâmette kalasın. Bediuzzamanأَغْلاَفٌ ,غُلْفٌ’in çoğuludur. أَغْلاَفٌ ,غُلْفٌ veya غِلاَفٌ’dan kabuklu yani sünnetsiz, kılıflı demektir. Burada kelime ‘yosun tutmuş, duyarlığını yitirmiş’ anlamınadır.
Bizim kalblerimiz kılıflı, kabukludur dediler. Bununla Hz. Muhammed'in davetine ve Kur'ân'ın irşadlarına karşı kalplerinin kapalı olduğunu ve bunları dinlemeğe, anlama niyetinde olmadıklarını alay ve küçümseme ile söylemek ve ilâhî hidâyete ihtiyaçları olmadığını iddia ile akıllarınca iftihar etmek istediler. Hayır, işin aslı öyle değil, bilakis küfürleri sebebiyle Allah onları lânetledi, rahmetinden uzaklaştırdı, ‘Allah onların kalplerini ve işitmelerini mühürlemiştir, gözlerine de perde çekilmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır.’ (Bakara, 7) âyetinin hükmü tecelli eyledi. Onun için bunlar pek az iman ederler.
Huysuz insan gözde diken, kalpte kor
Şerrinden sığınılır neûzü billâh
Huysuz ile hayat geçirmek ne zor
Yürek yanar, dil deprenir illâllah. M.Balcı