Sureler

Göster

Bakara Sûresi 128. Ayet

رَبَّنَا وَاجْعَلْنَا مُسْلِمَيْنِ لَكَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِنَا اُمَّةً مُسْلِمَةً لَكَࣕ وَاَرِنَا مَنَاسِكَنَا وَتُبْ عَلَيْنَاۚ اِنَّكَ اَنْتَ التَّوَّابُ الرَّحٖيمُ

128- ‘Ey Rabbimiz, ihlâs sahibi olup sana teslim olmakta bizi sabit kıl; soyumuzdan da Müslüman bir ümmet yetiştir. İbâdet yollarımızı, hac vazifelerimizi bize göster, tevbemizi kabul et. Tevbeleri çok kabul eden, bol bol merhamet eden sadece sensin.


Hz. İbrahim duâsına oğlu İsmail’i de katarak, ‘Bizi sana teslim olan iki müslüman kıl’ deyip duâsını yaygınlaştırarak ‘Züriyetimizi müslüman ümmet eyle, bize Hac ibâdetinin nasıl yapılacağını göster. Tevbelerimizi kabul eyle, sen tevbeleri kabul eden Rahim’sin’ diye sürdürüyor.

‘O size Müslüman ismi verdi’ (Hacc, 78) âyetiyle bu âyeti birlikte düşünürsek konuyu daha iyi anlamış oluruz.

Hz. İbrahim müslüman ismini kendi ümmetine ve zürriyetinden gelecek son Peygamber’in ümmetine verilmesini Rabbinden niyaz etmiş. Rabb-i Kerim’i de kabul buyurmuş, Hz. İbrahim’in ümmeti de bu isimle anılmış. Sonra bu isim Hz. Muhammed’in (s.a.v.) zamanına kadar unutulmuş. Efendimiz (s.a.v.) peygamber olarak gönderilince, ümmetin din-i İslam’ı kabul edenlerine ‘Müslüman’ denmiş.

Bu isim bu iki ümmetin ortak ismi olmuş. Âyette geçen (tesniye) ‘ مُسْلِمَيْنِ  / iki müslüman’ lafzı Hz. İbrahim ve İsmail için olmakla beraber açık isim olmadığından yoruma müsaittir.

Bunu Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed (s.a.v.) olarak da düşünebiliriz. Sonraki âyet de bu anlayışımıza yardımcı olmaktadır. İnsan her güzel ve yeni bir ortama girince derlenip, toplanır, temizlenir. Girdiği ortamda itici olmaması için bu en önemli ve ilk vazifesidir. Burada da müslümanlığa girerken tevbeye, mânevi temizliğe dikkati çekerek ‘Ya Rabbi, biz tevbe ediyoruz, Senden tevbemizin kabulünü istiyoruz.’

Not: تَابَ ’ fiili ‘ عَنْ ’ ile gelince ‘tevbeyi kabul etmek’ manasına gelir.

Sen muhakkak Tevvâb’sın. (mübalağalı ism-i fail). Öyle rahmetin geniş, öyle affedicisin. Kimbilir şimdiye kadar nicelerini affetmişsin, bundan böyle de affedeceksin. Müsamahan, affın, tahminleri aşan genişlikte ve rahmetin alabildiğine büyük, sınırsız.

أَسْلَمَ fiili, ‘ ل ’ harfi ceri ile müteaddi olduğu zaman istislâm, yani teslimiyet ve nefsi teslim etmek, itaat ve tam uymak mânâsına gelir. Bizim zürriyetimizden de sana teslimiyetini sunmuş, sana itaatkâr müslüman bir ümmet yarat, ve bize menâsikimizi, yani sana ibâdet edeceğimiz, kurban keseceğimiz yerleri göster.

Menâsik, مَنْسَكَ nin çoğuludur ki 'nüsük' veya 'nüsük yerleri' demektir. ‘Nüsük’ aslında son derece tapınmaktır. Fakat hac ve kurban hakkında kullanılır.