133- Yoksa ölüm Yakub’a geldiği vakit siz orada mı idiniz? Hani o oğullarına benden sonra kime ibâdet edeceksiniz?’ diye sormuştu. Oğulları da: ‘Senin ilâhına ve babaların; İbrâhim, İsmâil ve İshâk’ın ilâhına, tek bir olan Allah (c.c.)’a inanacağız. Ve biz o Allah’a boyun eğen müslümanlarız’ dediler.
Hz. İbrâhim’in mübârek vasiyeti tam üç kuşağa tesir etmiş; onlar müslümanca yaşamış. Üçüncü kuşak, Hz. İbrâhim’in torunu, Hz. Sâre’den olma İshak’ın oğlu Yakup, ömür boyu ayrı düştüğü oğlu Yusuf’un yâd ellerde müslümanca yaşayıp yaşamadığından endişe edip gözlerini kaybedinceye kadar ağlamış, sonunda Yusuf’a iyi bir müslüman, hatta peygamber olarak kavuşmuştu. Bu, onun için en büyük arzuydu.
Artık bundan sonra ölmek ona bir huzur, bir gaye, bir mutluluk olduğundan ‘Yâkub’a ölüm hazır olduğu zaman’ ifadeleri kullanılmış. O da son anında 12 oğlunu yanına çağırıp, dedesi İbrahim gibi tavsiyelerde bulunmuş ve onlara kendinden sonraki endişelerini dile getirerek sormuş ‘Benden sonra neye tapacaksınız?’ Onlar da ‘Senin ilâhına ve babaların İbrahim, İsmail, İshak’ın ilâhı olan bir ilâha tapacağız ve biz o bir ilâha teslim olmuş müslümanlarız’ dediler.
Babaları, oğullarının önceden yaptıklarını düşünerek kendinden sonra ne yapacaklarından endişe ediyordu. Onlar da babalarını rahatlatmak için cevaplarını uzun tuttular. (İstitba - tefri sanatı) Ve müslüman olduklarını, aziz atalarının dinleri üzerinde bulunduklarını teyid ettiler.
Bir baba için en büyük saadet, bütün çocuklarının, torunlarının İslam üzere olduklarını görerek hayata gözlerini kapamaktır.
Âyette ‘babalarının’ deyip, sonra dede, amca ve babalarının diye açıklanması da akrabalık bağlarının boyutunu anlatıyor. (Cem mea’t taksim - İtnab - ibhamdan sonra izah - mefhumu lakap)
Dede ve amca babadan sayılmış. Bu, iki taraflı, birbiri üzerinde hak sahibi olmalarını gerektirir. (Hz.İbrahim Hz.Yakub'un dedesi, Hz.İshak babası, Hz.İsmail amcası)
Bir kimsenin amcası, dayısı, halası, teyzesi maddi-mânevi bakıma muhtaçsa, onlarla ilgilenmesi farz olur. Onlar muhtaç durumda iken insanın nafile hac ve umre yapması helâl olmaz. Ama aynı şey amca oğlu, dayı oğlu için geçerli değildir. Çünkü insanın gücü sınırlıdır. Allah (c.c.), kullarına gücü yetmeyecek tekliflerde bulunmaz.
Genelde bu incelik bilinmeyip hatlar karıştırılıyor. Hacca, umreye gidenlere bilmeden dil uzatılıyor. Oysa nafile hac ve umrenin sadakadan üstün olduğunu Efendimiz (s.a.v.) beyan buyurmuştur.
Daha açık bir ifadeyle; bir kimsenin ana, baba, dede, nine, torun, amca, dayı, teyze, hala, yeğen yakın akrabadır. Zaten ‘akraba’ kelimesi, Arapçada ism-i fâil olup, ‘çok yakın akraba’ demektir. Bunlar birbirinden mesul ve sorumludur. Mesela birinin bir diyet borcu olsa, kendi veremiyorsa, hep beraber paylaşıp ödemek zorundadırlar.
Bu sayılan kimseler muhtaç ise, kişi bunlara verip bakacağı parayı hacca, umreye veya başka bir hayra sarf edemez. Bunlara bakmak zorundadır.
Ama bu sayılanların dışında amca oğlu, hala kızı gibi uzak akrabaların mesûliyeti, nâfile ibâdetleri engellemez. Bu kimseye ‘senin amca oğlun muhtaçken neden umreye gidiyorsun?’ denmez. Ama amcası muhtaçken sorulur. Ya da amcasının kendi oğlu hayırsız çıktı, bakmıyor, ya da evladı yok; o zaman yeğeni ona bakmak zorundadır.
Tersi de olabilir. Yeğeni çok düşkün, yiyecek ekmek bulamıyor; o zaman amcası bakmak zorunda. Zaten bu ölçülere riâyet edilse, kimse zor durumda kalmaz, huzurevlerinde âhir ömründe sürünmez, kimse bedduâ alarak helâk yolunu tutmaz.
Müminin kocamanı kocadıkça koç olur
Kâfirin kocamanı kocadıkça hiç olur.
Mısırlılar'ın türlü türlü putlara taptıklarını gören Hz. Yakup, onların içinde yaşayacak olan oğullarına, aynı vasiyyeti son nefesinde bir kerre daha hatırlatmak gereğini duymuştu. O, gerçekten Allah'a bağlı bir kul olduğunu ve İslâm üzere ölmenin önemini kendi şahsında örnek olarak göstermişti. Oğulları da böyle cevap vererek bu uğurda kararlı ve azimli olduklarını ortaya koymuşlardı. Dikkat çekici bir nokta da, söze Yakup'un dedesi İbrahim'den ve amcası İsmail'den başlamalarıdır. Onları da kendi babalarından saydılar. Kendilerinin sadece İsrailoğulları değil, aynı zamanda İbrahimoğulları olduklarını ve onun soyundan geldiklerini ifade ettiler.