223- Kadınlarınız (çocuk yetiştiren) tarlalarınızdır. Siz dilediğiniz şekilde tarlanıza (ön tarafa) yaklaşın. Kendiniz için bir şeyler hazırlayın (hayırlı evlatlar yetiştirin). Allah’tan korkun ve her halde ona kavuşacağınızı bilin. Sen de mü’minleri müjdele!
Allah ﷻ insanlığın anneleri olan kadınları neslin tertemiz olması için özelleştirmiştir. Sadece bir zevce tahsis etmiş, hem fıtri, hem hükmi olarak namusuna, ırzına zarar verecek her şeyden hıfzı muhafaza etmiş, dürrü yekta gibi bir sedef kılmış, nikah akdiyle ona sevgi, şefkat besleyecek bir erkeğe tahsis kılmıştır. Cennet kadınlarını ‘bakışlarını sırf kocalarına hasretmiş’ sıfatıyla överek, kadının en değerli vasfının, namus olduğunu vurgulamıştır.
Şimdi kocalara hitap ederek, ‘Kadınlarınız tarlalarınızdır’ buyuruyor.
Yani size ait bir tarla düşünün. Verim almak için ne kadar itina göstermek gerektiğini anlayın.
Bu âyet, “Onlara Allah’ın emrettiği yerden gelin” âyetinden ikinci tezyil cümlesidir. Bu yasaklamanın, hayız döneminde kısa bir müddetle olup, onların faydası için olduğunu bildirir.
‘Kadınlarınız tarlanızdır’ kavli, ‘tarlanıza dilediğiniz şekilde gelin’ kavlinden mukaddimedir. Diledikleri şekilde gelebileceklerindeki illeti bildirir.
Yani ‘Sizin çocuk ekip diktiğiniz tarlanızdır.’ Bu teşbih yoluyla anlatımdır. Kadın yeryüzüne; nutfe tohuma; çocuk da yerde biten bitkiye, hars (ekini toprağa ekme) nutfeyi rahime ilka etmeye benzetilmiştir. Vechi şebe, her ikisinde de hasılatın olmasıdır.
حَرْثٌ masdardır. Bundan dolayı, müfred (tekil) getirilmiştir. Buna göre mana, ‘Kadınlarınız, sizin ekim yerlerinizdir. Siz oralara çocuk ekip biçersiniz’ şeklinde olur. Bu manaya göre, muzaf hazfedilmiştir. Bazen bir şeyin mekânı, mübalağa ifadesi için, o şeyin ismiyle, masdarıyla da adlandırılabilir. مَحْرَثَهُ ‘Ekip biçeceği yer’ anlamındadır.
اَنّٰى burada كَيْفَ manasındadır.
Tarlaya geliş ile, kişinin hanımına geliş yönü tek olduktan sonra, hiçbir engel ve güçlük olmaksızın dilediği şekilde gelebileceği kinaye edilmiştir.
‣ Koca, hanımına ön tarafından öne ve arkadan öne yaklaşması arasında muhayyer bırakılmıştır. اَنّٰى شِئْتُمْ ‘Nasıl isterseniz’ ifadesi, bu manadadır.
‣ Kocanın hanımına önden veya arkadan, ister ayakta, ister çömelmiş, ister yan yatmış olsun, yaklaşması caizdir.
‣ Bunun manası, ‘Helâl olan vakitlerden dilediğiniz vakitte’ yani, ‘Kadın yabancı veya oruçlu yahut da hayız olmadığında, gece ya da gündüz ne zaman isterseniz’ demektir.
‘Kadınlarınız sizin tarlanızdır, nasıl isterseniz öyle gelin’ cümlesi, cimanın mubah olma sebebine dikkat çekmedir. Sanki şöyle denilmektedir: ‘O kadınlar, sizin tarlanız olup, onlardan çocuklarınız doğduğu için, onlarla münasebette bulunmanız meşru kılındı. Bu nedenle ekin (çocuk) elde etmek için, tarlanıza geliniz, ekin ekilecek yerin dışına geçmeyiniz.’
Bir adam Hz. Peygamber’e, kadınlara ters taraftan yaklaşmanın hükmünü sormuş, Hz. Peygamber ﷺ de, helâl olduğunu söylemiş. Adam dönüp giderken, Hz. Peygamber adamı geri çağırmış ve ‘Sen ne söyledin? Senin sorun, iki tarafın hangisi hakkındadır? Önden ise evet; arkadan öne ise yine evet; ama arkadan makata ise, hayır... Allah, hakkı bildirmekten utanıp çekinmez’ demiş ve şöyle buyurmuştur: “لَا تَأْتُوا النِّسَاءَ فِى اَدْبَارِهِنَّ / Sakın kadınlarınıza makatlarından yaklaşmayınız.”
Bir başka hadiste de Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur: ‘Kim kadına arkadan yaklaşırsa melundur.’ İmam Ahmed, Ebû Davûd
وَقَدِّمُوا ’daki meful, zahir olması sebebiyle fazla sözden sakınmak için hazfedilmiştir. Buradaki takdim hasenatın hazırlanmasıdır ve yolcunun hazırladığı eşya menzilesindedir.
‘Kendiniz için takdim yapın’ yani, ‘Şehvetinizi yerine getirme hevesinde olmayın, taât sunma hevesinde olun.’ Sonra, bu hususu ‘Allah’dan ittika ediniz’ emriyle, ardından ‘ve mutlaka O’na kavuşacağınızı bilin’ buyruğu ile tekid etmiştir. Peş peşe getirilen bu üç tehdit, kendisinden önce leziz ve arzu duyulan bir şey yasaklandığında uygun düşer.
Nefisleriniz için gönderin;
1- Kadınlarınıza yaklaşırken çocuk talep etmeye, salih evlatlar istemeye çalışın! Böylece geleceğinizi garanti altına almaya, gelecekte söz sahibi olmaya çalışın. Allah’ın Resûlü ﷺ şöyle buyurur:
‘Âdemoğlunun ölünce ameli kesilir, ancak şu üç şey hariçtir: Kendisine dua edecek salih bir evlat, sadaka-i câriye, ölümünden sonra faydalanılacak bir ilim.’
2- Eşinizle birleşme esnasında Rabbinize dua edin.
3- İffetli kadınlarla evlenerek geleceğinizi teminat altına alın.
‘Yasak olan şeyleri bırakın.’
Takva; sözlerinden hiçbir mahlukun, fiillerinden hiçbir meleğin, sırrından da arş meleklerinin rahatsız olmamasıdır.
Âyette şuna işaret vardır: ‘Ben, sizi öldükten sonra dirilme, mahşerde bulunma ve hesap vermeniz için, taâtları yapıp, haramları bırakma hususundaki meşakkatlere katlanmakla mükellef tuttum.’
Buradaki üç cümle zahirdeki tertibinin aksine gelmiştir. Muktezayı zahire göre, önce Allah’a ﷻ kavuşulacağının bilinmesi, sonra takvayla emredilmesi, sonra nefisler için hazırlık yapılmasının emredilmesi gelmeliydi. Fakat muktezayı zahire muhâlif olarak, ceza gününe hazırlığın öne alınması için önce onunla başlanmış, takva da bu hazırlığın bir parçası olduğu için ardından ‘Allah’tan ﷻ korkun’ cümlesi gelmiştir. Sonra da talil menzilesinde Allah’a ﷻ kavuşacakları hatırlatılmıştır.
“Mü’minleri müjdele.” ‘Özellikle mü’minleri mükâfat ve ikramla müjdele’ demektir. Malum oldukları için, âyette ‘ikram’ ve ‘sevab’ (mükâfat) lafızları zikredilmemiştir.
Yahudiler ‘Kim, hanımının fercine arka taraftan yaklaşırsa, çocuğunun gözleri şaşı ve sakat olur’ diyor, bunun Tevrat’ta bulunduğunu söylüyorlardı. Hz. Peygamber’e bu konu anlatılınca; ‘Yahudiler yalan söylüyor’ buyurdu ve âyet-i kerime nazil oldu.
Hz. Ömer, Hz. Peygamber’e gelerek: ‘Yâ Resûlallah ben mahvoldum!’ dedi ve böyle bir şey yaptığını söyledi. Bunun üzerine de Allahu Teâlâ bu âyet-i kerimeyi inzal buyurdu.
Ensar hanımlarının arka taraftan olmak üzere, fercinden cinsî münasebette bulunmayı hoş görmüyorlardı. Bu düşünceyi de, yahudilerden almışlardı. Muhacirler ise, bunu yapıyorlardı. Ensar bunu onlara çok gördü. Bu sebepten dolayı da, âyet-i kerime nazil oldu.
İnsanlar üç nev’idir: Avam, havas ve havassü’l has.
Avam; hakikatten gaib ehli olduklarından kendi benzerleriyle sükun bulmaları onlara mubah kılınmıştır. Onlara ‘Kadınlar sizin tarlanızdır. Nereden isterseniz tarlanıza gidin’ denmiştir.
Havas; huzur vasfı üzere olduklarından, kendi benzerleriyle sükun bulmaları onlara haram kılınmıştır. Onlara “Allah de, sonra onları bırak” (Enam, 91) denmiştir.
Havassü’l has’a gelince; onlar baliğ adamlardır, hakikat âlemine vasıl olanlardır, Hakk’ın halifesi olma hasebiyle Allahu Teâlâ’dan gayrısında tasarruf edenlerdir. Onlar ricalullah’tır. Enbiya ve evliyanın seçkinleridir, Allah ﷻ ile kaimdirler, Allah’ın ﷻ izniyle Allah’a ﷻ davet ederler. Diğer insanlar için dünya ahiretin tarlası olduğu gibi, onlar için de hem dünya hem ahiret bir tarladır. Oranın neresinde isterlerse, nasıl isterlerse ekerler. Ancak onları dilemesi, Allah’ın ﷻ meşietinde fani olmuş, onların tasarruflarındaki kudretleri Allah’ın ﷻ kuvvetiyle beka bulmuştur.
• نِسَاؤُكُمْ حَرْثٌ لَكُمْ cümlesi teşbih-i beliğdir. Kadınlar tarlaya, rahimlere bırakılan nutfe tohuma benzetilmiştir.
Nasıl ki, tarla insanın ayağının altındadır, tariz olarak kadınların eşlerinden aşağı olmasına, mütevazi davranmalarına işarettir. Bir toprak gibi yumuşak olmalıdır. Toprak gibi hataları örtmeli, kötülüğe iyilikle karşılık vermeli, insanı madden-manen doyurmalıdır.
Yine kadının toprak gibi insanın elektriğini alıp sakinleştirici olması gerektiğine işarettir.
Tarlanın çalınacak zili, duvarı yoktur. Hanımlar da eşlerine duvar örmemeli, her zaman ulaşılır olmalıdır. Tarlanın sınırı bellidir. Hanımlar eşleri dışındakilere sınır koymalıdır.
Tarla gayrı menkuldür, yerinden kımıldamaz. Kadınların da daima evlerinde sabit olmalarına işarettir. Gezen kadından ne alim, ne abid olamaz. “Evlerinde vakarla otursunlar.” (Ahzab, 33)
Eşler de bahçıvanın tarlaya gösterdiği ilgi gibi, hanımlarına yaklaşmalıdır. Sevgiyle sulamalı, hatalarını çapalamalı, kötü huylarını ilaçlamalıdır. Başıboş bırakılırsa yabani otlarla dolacağını unutmamalıdır. Toprak yumuşaktır. Az bir bakımla hemen yeşerir, ürün verir. Beylerin çok kırıcı, sert hareket etmesine gerek yoktur.
Tarlanın verimi bulunduğu yere, yüksekliğe göre değişir. Hatta bazı yörelerde senede iki kez ürün ekilip, hasat kaldırılır. Eşler de hanımının yöresine, kültürüne dikkat etmelidir. Urfa’daki tarlaya çay, fındık ekilirse yetişmez. Her metod, her kadında aynı sonucu vermez.
Tarlaya emek verilirse güzel ürün alınır. Erkek de hanımına sevgi, saygı, ilgi, eğitim yatırımı yaparsa, o hanımın kıymetli çocuklar yetiştirmesi mümkün olur.• وَاعْلَمُوا اَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ Ona kavuşacağınızı bilin lazım, başıboş olduğunuzu sanmayın, yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz melzumdur.