230- Zevc, üçüncü defa zevcesini boşarsa bu kadın başka bir kocaya varmadan artık ona helal olmaz. Eğer bu koca onu boşar ve onlar zevciyet haklarını Allah’ın hükmü ve sınırları içinde yerine getireceklerini zannederlerse birbirlerine dönmelerinde bir beis yoktur. Bunlar, Allah’ın bilmek isteyenler için açıkladığı sınırlardır.
Bu âyet talâkla ilgili beşinci hükümdür; üçüncü talâkın kocanın kadına ric’at (geri dönme) hakkını sona erdirdiğini bildirir.
Hul ile ilgili âyet, 228. ve 230. âyetin arasına girdi. Halbuki âyetler arasındaki irtibatlı sıra şu şekilde olur:
‘Talâk iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermektir. Erkek hanımını üçüncü defa boşarsa, ondan sonra kadın başka bir erkekle nikâhlanmadıkça birinci eşine helâl olmaz.’
Âyetin sırası bu olduğu halde, araya hul’ âyetinin girmesi, ric’at ve hul’ ancak üçüncü talâktan önce mümkün olduğu içindir. Üçüncü talâktan sonra ne hul’ ne ric’at kalır. Allah ﷻ önce ric’atın hükmünü zikredip, peşine hul’un hükmünü getirmiş, sonra da bu konudaki bütün hükümlerin sonu olduğu için üçüncü talâk hükmünü zikretmiştir.
Bu büyük şer’i hükmün hikmeti, erkeklerin eşlerinin haklarını hafife almalarını, onları evlerindeki oyuncak gibi kılmalarını engellemektir. Âyet, eşini ilk boşamayı gafletle yapılan hata, ikinci boşamayı tecrübe, üçüncü boşamayı da ayrılık kılmıştır.
Boşanan kadının başka bir evlilikten sonra ilk kocası ile evlenmesi
Üç talâkla boşanmış kadın ancak beş şartla ilk kocasına helâl olur:
1- Boşayan kocadan dolayı iddet beklemiş olması.
2- İkinci koca ile nikahlanmış olması.
3- İkinci koca ile münasebette bulunmuş olması.
4- İkinci kocanın da onu boşamış olması.
5- İkinci kocadan ayrıldıktan sonra tekrar iddet beklemiş olması.
‘حَتّٰى تَنْكِحَ / nikahlanıncaya kadar’ lafzı, cinsi münasebet manasına; ‘زَوْجًا / koca ile’ kelimesi de nikah akdine delalet eder.
Bundan sonra üç talak da kesin olarak gerçekleştiğinde. Bu cümle, tahrimin illetine; yani boşayan erkeğin kadının durumunu küçümsediğine, muaşeret hakkını hafife aldığına imadır.
Allahu Teâlâ’nın ikinci, فَاِنْ طَلَّقَهَا cümlesi ‘üçüncü talâktan sonra onunla evlenen kocası, onu boşarsa..’ demektir.
‘Boşanan kadınla ilk kocasına, yeni bir nikâhla birbirlerine varmalarında günah yoktur’ cümlesinde nikâh lafzı, اَنْ يَتَرَاجَعَا ‘tekrar birbirine varmak’ lafzıyla ifade edilmiştir. Çünkü, karı-koca hâli, bundan önce aralarında mevcuttu. Tekrar nikâhlandıklarında, daha önceki nikâhlarına dönmüş olurlar. Bu, lûgavi bakımdan bir geri dönüştür.
Koca, hanımını bir veya iki talâkla boşadığında, kadın da sonra bir başka kocaya varıp, onunla münasebette bulunur da, sonra da kadın yeni bir nikâhla birinci kocaya dönerse, kocası ona tekrar üç talâkla mâlik olur.
Bir kimse başkasının üç talakla boşadığı bir kadınla evlenip, cinsi münasebette bulunmak sûretiyle kadını ilk kocasına helal kılmak istediğinde, bu ikisi arasında nikah bulunmaz. Çünkü bu, bilinmeyen bir süre ile yapılmış olan bir mut’a nikahıdır ki, bu da batıldır.
Ama bir kimse, başkasının üç talakla boşanmış hanımıyla onu ilk kocasına helal kılmak isteyip, onu boşamamak şartıyla evlenirse, bu nikah sahihtir, şart da geçersizdir. Fakat hâdise mekruh kişi de günahkâr olur. İmâm-ı Mâlik, Ahmed İbn Hanbel böyle bir nikâhın bâtıl olduğu kanaatindedirler.
Efendimiz ﷺ şöyle buyurmuştur: ‘Allah, helal kılmak niyetiyle evlenen ikinci kocaya ve bu niyetle kendisi için hanımı evlendirilen birinci kocaya lânet etsin.’ Çünkü nikah akdi devamlılık üzere meşru kılınmıştır. İkinci koca boşama niyetiyle aldığı için lânetlenmiştir. İlk kocaya lânet olması da bu işe sebep olduğu içindir.
Böyle bir zan bulunup, ikisi için Allah’ın kanunlarını yerine getirmeye dair bir azm ü sebat bulunursa, bu geriye dönüş güzel olur. Ama böyle bir zan bulunmaz, bir araya geldiklerinde kadının geçimsizliğinden yahut da kocanın kadına zarar vereceğinden korkarlarsa, bu durumda müracaat etmeleri haram olur.
Katlan zorluklara etme naz…
Kolaylık gelecek sabır biraz. M. Balcı
وَتِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ buyruğu bu âyetlerde açıklanan mükellefiyetlere işarettir. يُبَيِّنُهَا sözü ise, geleceğe matuftur. Nebinin lisanıyla ifadesini bulan, mükemmel beyân ve açıklamalardır.
‘Bilen kimseler’, âyetlerden istifade eden kimselerdir. Bunların dışındakiler ise, kendilerine itibar edilmeyen kimseler gibi kabul edilmiştir.
Allah, bununla aklı ve ilmi olan kimseleri murad etmiştir. ‘Allah ancak mükellef tuttuğu şeyleri anlayabilen, akledebilen kimseleri sorumlu tutar’ demektir.
Bu şekilde kadının eski kocasına helal olabilmesi için, başka biriyle evlenip boşanmasının şart koşulması, kişinin hemen canının istediği gibi eşini boşamaya kalkmaması içindir. Çünkü hiçbir erkek, eşinin başka biriyle olmasından hoşlanmaz. Sadece nikah akdi yapılması yeterli olsaydı, adam karısından vekalet alır, birisiyle vekaleten nikahlar, sonra da hemen orada tekrar boşatırdı.
Temime binti Abdurrahman el-Kurazi, amcası oğlu Rifa’a b. Vehb’in nikâhı altında idi. Rifa’a bu hanımını üç talâkla boşadı. Bunun üzerine kadın da Abdurrahman b. Zübeyr el Kurazi ile evlendi.
Daha sonra Peygambere ﷺ gelip, ‘Ben Rifaa’nın nikâhı altında idim, o beni üç talâkla boşadı. Sonra Abdurrahman b. Zübeyr ile evlendim. Onun uzvu elbisemin saçağı gibi. O benimle münasebette bulunmadan beni boşadı. Ben amcam oğlu Rifa’a’ya tekrar dönebilir miyim?’ dedi. Peygamber ﷺ de tebessüm ederek ‘Yani sen Rifa’a’ya dönmek mi istiyorsun? Hayır, sen ondan o da senden tadmadıkça olmaz” buyurmuştur.
Bunun üzerine Temime (r.anha), bir müddet bekleyip, yine Peygambere ﷺ gelerek, ‘Kocam yaşlıdır’ dedi. Hz. Peygamber ﷺ onu doğru kabul etmeyerek, ‘Birinci defasında yalan söyledin. Onun için ikinci sözünü de doğru kabul etmiyorum’ dedi. Âyet-i kerime bu olay üzerine nazil oldu.
Bu kadın, Hz. Peygamber ﷺ vefat edinceye kadar bekledi. Sonra Hz. Ebû Bekir (r.a)’e gelerek, bu hususta ondan izin istedi. O da, ‘Hayır. Rifa’a’ya dönemezsin’ dedi. O, Hz. Ebû Bekir vefat edinceye kadar tekrar bekledi. Hz. Ömer halife olunca ona gelip, bu hususta izin istedi. Hz. Ömer (r.a) de, ‘Şayet ona dönersen seni recm ederim’ dedi.
• ‘Eğer boşarsa’ umum ‘üçüncü talakı verip son kez boşarsa’ husus. (umum-husus alakası)
• ‘Birbirlerine dönmeleri’ lazım, tekrar evlenmeleri melzumdur. (lazım-melzum alakası)
• ‘Nikah’ ve ‘zevce’ kelimeleri arasında muraat-ı nazır,
• ‘Talak’ ve ‘nikah’ arasında tibakı icab,
• حَتّٰى تَنْكِحَ زَوْجاً غَيْرَهُ ifadesindeki زَوْجًا kelimesi kevn-i lahıktır. Çünkü henüz zevcesi olmadı.
• İlk فَاِنْ طَلَّقَهَا ilk eşin boşaması, ikinci فَاِنْ طَلَّقَهَا ikinci kocanın boşamasından bahsettiği için aralarında cinas-ı tam vardır.
• تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ cemdir. Aynı zamanda tecessümdür. İsmi işaretin gelişi akliyedir.