233- Çocuklarının emzirme süresini tamamlamak isteyen anneler, iki tam yıl emzirirler. Annelerin yiyecek ve giyeceği, örf dairesinde babasına aittir. Bununla birlikte kimseye gücünün dışında bir yük yükletilmez. Hiçbir ana ve hiçbir baba yavruları yüzünden zarara uğratılmasın. Babanın mirasçısına da aynı yükümlülük vardır. Ana baba müşavere neticesinde çocuğu iki yıl tamam olmadan önce sütten kesme hususunda anlaşırlarsa, ikisi için de bir sorumluluk yoktur. Eğer evlatlarınızı başkalarına emzirtmek ister ve vereceğiniz ücreti makul bir şekilde verirseniz, bu da bir suç teşkil etmez. Bununla beraber Allah’tan korkun ve bilin ki Allah bütün yaptıklarınızı görür.
Allahu Teâlâ rahmet ve re’fetinin büyüklüğünden, insanın ana karnında cenin olmasından ta haşre kadar gerekli her bilgiyi veriyor. Yeter ki kimse haksızlığa uğramasın, incinmesin.
Âyette annelerin çocuklarını emzirme müddeti haber verilmiş ki, hem anne, hem de çocuk eziyet çekmesin, sıkıntıya düşmesin. Annenin doğurma, emzirme görevine karşılık, babaya da neslin sahibi, soyun devam ettiricisi olarak çocuğu ve annesini İslâm hukukuna göre besleme ve giydirme görevi verilmiş, adil bir iş bölümü ortaya konulmuştur.
Böylece ne çocuk, ne anne, ne de babanın zarar görmemesi sağlanmıştır.
‣ Bu lafız, âmme bir lafızdır. İster evli olsun, isterse boşanmış olsun bütün anneleri içine alır.
‣ Burada geçen anneler, boşanmış annelerdir. Çünkü âyet talâk âyetinin peşinden gelmiştir. Önceki âyetlerle arasındaki münasebet şudur:
Karı-koca ayrılınca, aralarında bir buğz ve birbirlerine sataşma başlar. Bu da kadını, çocuğa eziyet etmeye sevk eder.
Çünkü çocuğa eziyet, boşayan kocaya eziyet etmek gibidir. Ve kadın başka biri ile evlenme arzusu içindedir. Çocuğun bakımını ihmâl eder. Allahu Teâlâ boşanmış kadınları, çocuklara gerekli ilgi ve itinayı göstermeye çağırarak, ‘Anneler çocuklarını emzirirler’ buyurmuştur ki, bundan murad, boşanmış annelerdir.
Ayrıca sonrasında, ‘o annelerin ma’rûf şekilde yiyeceği ve giyeceği, çocuk kendisinin olan babaya aittir’ buyrulmuştur. Eğer evlilik devam etseydi, o zaman koca bu harcamayı, annenin süt emzirmesinden dolayı değil, karı-kocalık münasebetinden dolayı yapardı.
‣ Bu anneler, halen evliliği devam eden nikâhlı hanımlardır. Çünkü boşanan kadınlar giyeceğe değil, ücrete müstehak olurlar.
Kadın, çocukların terbiye ve emzirmesi ile meşgul olduğunda, kocasına hizmete vakit bulamaz. Bu nedenle genelde kocasına hizmet edememeden dolayı kadının nafaka ve giyecek istihkakının düşeceği zannedilir. Bundan dolayı Allahu Teâlâ, her ne kadar çocukları emzirmekle meşgul olsa bile, kadının nafaka ve giyiminin kocaya ait olduğunu bildirerek, bu vehmi ortadan kaldırmıştır.
Allahu Teâlâ boşanma hükümlerinin ardından ‘Anneler’ diye başlayarak ‘Ayrılsanız da o sizin çocuğunuz, siz anasınız’ hatırlatmasını yapmaktadır. Çünkü o devirde boşanan kadınlar kocalarından intikam almak için çocuklarını emzirmiyor, sütanneye veriyorlardı.
Bu ifade lafzen haber, mana bakımından emir cümlesidir. Takdiri,
‘Anneler çocuklarını Allah’ın vâcib kıldığı hükme göre emzirsinler’ şeklindedir.
Bu emir, vücûb ifade etmez. “Eğer sizin için (çocuklarınızı) emzirirlerse, onlara ücretlerini verin” (Talâk, 6) âyeti de böyle olduğunu göstermektedir. Eğer süt emzirmek vâcib olsaydı, kadın ücrete müstehak olmazdı.
Bazı alimler de, annenin çocuğuna süt emzirmesinin vâcib olmadığına, “annelerin ma’rûf şekilde yiyeceği ve giyeceği, çocuk kendisinin olan babaya aittir’ âyetini delil getirmişlerdir. Anne, bazen boşanmış olabilir. Bu sebeple nafakasının babaya vâcib oluşu, ancak çocuğunu emzirmesi sebebiyledir. Eğer süt vermek kadına bizzat vâcib olsaydı, nafakası babaya vâcib olmazdı.
Bu emir menduptur. Çünkü çocuğun anne sütüyle büyümesi, diğer sütlere nazaran daha faydalı; anne şefkati başka insanların şefkatinden daha çoktur.
Ancak çocuğun annesinden başkası bulunamaz veya çocuğun sadece annesini emmesi şeklinde zaruri durumlar olursa; kadının çocuğunu emzirmesi vâcib olur.
Anne sütünün faydaları
˗ Anne sütü her zaman tazedir, ucuz ve ulaşılması kolaydır.
˗ Anne sütüyle beslenen kız çocuklarının ileride meme kanserine yakalanma riskleri daha düşüktür.
˗ Anne sütü ile beslenmeyenlerde kasık fıtığı gelişme riski artmaktadır.
˗ Anne sütü alan bebekler daha zeki bulunmuştur. Anne sütünde, beynin yapı taşlarından olan Lesitin diğer gıdalara oranla sütte fazla olduğu için, beyin gelişimi, anne sütü emen bebeklerde daha sağlıklıdır. Fenilanin oranı diğer sütlere göre düşük olduğu için, anne sütü emen bebeklerin daha zeki oldukları ispatlanmıştır.
1000’in üzerinde bireyin 18 yıllık incelenmesinden oluşan bir çalışmada, bebekliklerinde anne sütüyle beslenmiş olanların hem zekâ seviyeleri hem de öğrenim hayatındaki başarıları daha yüksek bulunmuştur. Sosyal ve psikomotor gelişim daha hızlı olmaktadır.
˗ Görme kusurları daha az görülmekte, doktora gitme sayısı azalmakta, egzama ve diş çürüğü daha az görülmektedir. Anne sütüyle beslenen bebeklerin diş ve çene gelişimleri daha iyi olur.
Meme emen bebeklerin ağız ve çene kasları, biberonla beslenen bebeğe göre daha çok çalışır. Böylece anne sütü ile beslenen bebeklerin ileride dişleri daha düzgün çıkar, daha kolay konuşurlar.
˗ Anne sütü alanlarda kusma ve dolayısıyla akciğerlere gıda kaçması görülmez.
˗ Anne sütünde endorfin bulunur. Bu morfin benzeri doğal madde sakinleştirici etkisi yanında ağrı dindirici özelliğe de sahiptir.
˗ Gece uykudan uyanan ve ihtiyacı olan gıdaya hızlı bir şekilde kavuşan bir bebek, mamanın hazırlanması için beklemek zorunda kalan ve bu nedenle huzursuzlaşan, ağlayan ve böylece bol bol hava yutan bir bebeğe göre daha kolay tekrar uykuya dalar.
˗ Anne sütünün sıcaklığı bebek için her zaman idealdir.
˗ Anne sütü aşıların etkinliğini artırır. Solunum yolu hastalıkları ve ishalden korur. Yenidoğan sarılığını önler.
˗ İleri yaşlarda astım, diyabet, şişmanlık gibi sağlık sorunlarını azaltır.
93 harbinde acı bir aile dramı yaşanmıştır. Kırk günlük genç bir lohusa, Rus zulmüne uğramış, göçten başka çâresi olmayan bir muhâcir kâfilesine katılmıştır. Bir elinde 40 günlük bebeği, diğerinde de taşıyabileceği kadar mücevher... Günlerce yapılan yolculuktan sonra bir kuyu başında konaklarlar ve sular içilir. Kadın elindekilerin birini bırakmak zorunda olduğunu düşünür. Ve mücevher çıkınını kuyuya atar, yürümeye başlar. Bir ara genç anne rüyâdan uyanır gibi feryada başlar. Gönlü yaralı annenin çığlığı ile dağlar inler. Kâfile olduğu yerde dona kalır. Anne, mücevherlerin yerine yavrusunu atmıştır kuyuya. Çileli anne geri dönmek ister. Fakat Rus korkusundan dönemezler. Dertli anaya, ağlaya ağlaya yürümek düşer sâdece. Yine bir kuyu başı. Kâfile duraklar. Dizlerde derman, gözlerde fer kalmamıştır. Tam kalkacakları sırada, başka bir kâfile vâdiden görünüverir. Bunlar da dosttur. Beklerler şekiller belirir. Genç annenin erkek kardeşinin kucağında bir bebek. Kuyunun çıkrığına takılıp çıkmış bir çocuk. Hem de dayısının kucağında...
Asrımızın anneleri! Çocuklarınızı bile bile karanlık kuyulara, canavarların ağzına atmayın, sokağa, modanın kucağına itmeyin. Boynunuzdaki, kolunuzdaki ziynetler kadar onlara sahip çıkın!
Hamileliğin Asgari Müddeti
Bir adam Hz. Ali’ye gelerek, ‘Bekâr bir kızla evlendim. Hakkında herhangi bir şüphem yok, ama o altı ay zarfında doğurdu’ dedi. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a), ‘Allahu Teâlâ, “çocuğun (karında) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır” (Ahkâf, 15) ve, “Anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler” (Bakara, 233) buyurmuştur. Buna göre hamileliğin en az müddeti altı aydır. Çocuk, senin çocuğundur’ demiştir.
Hz. Ömer’e altı ayda doğuran bir kadın getirildi. O, kadını recm etme hususunda müşavere etti. Bunun üzerine İbn Abbas, ‘O kadın, Allah’ın kitabıyla size karşı delil getirirse, getirebilir’ dedi. Bu iki âyeti okudu, hamileliğin en az müddetinin altı ay olduğunu hatırlattı.
حَوْلَيْنِ ilk vakitten ikinci vakte geçmiş, dönmüş anlamına gelir. كَامِلَيْنِ iki yıldan az olma vehmini gidermek için gelmiştir.
‘İki yıl’ ifadesi, ‘iki yıl boyunca mecburen emzirecekler’ anlamında, vâcib olan bir sınırlama değildir. Çünkü sonrasında ‘Emzirmeyi tam yaptırmak isteyenler için...’ buyrulmuştur. Tamamlama isteğe bırakılmıştır.
‘Eğer (anne-baba) aralarında anlaşarak ve müşavere ederek, çocuğu emzirmeden kesmeyi arzu ederlerse, ikisine de bir günah yoktur’ buyruğu da bu emzirme süresinin vâcib olmadığını gösterir.
Bu sınırlama (tam iki yıl), karı-koca emzirme müddetinde anlaşmazlığa düşerse, bu anlaşmazlığı sona erdirir. Aralarında bir münakaşa bulunduğunda, bu belirlenmiş miktara müracaat etsinler diye, Cenâb-ı Hakk bu süreyi tam iki yıl olarak tayin etmiştir. Baba, iki yıl dolmadan önce çocuğunu sütten kesmeyi ister, annesi de buna razı olmazsa, babanın arzusu uygulanmaz. Kadın ister, ama baba razı olmazsa da böyledir. Ama, her ikisi de, iki yıl dolmadan çocuklarını sütten kesme hususunda anlaşırlarsa, bunu yapabilirler.
Baştaki lâm harf-i ceri يُرْضِعْنَ fiiline müteallıktı. Âyet, ‘Babalardan, çocuğunun tam emmesini isteyenler için o (anne olan) kadınlar, çocukları iki yıl emzirsinler’ manasındadır. Çünkü, çocuğu emzirtme işi anneye değil babaya aittir.
‘İki tam yıl’ kaydı çocukların iki yaşından sonra emzirilmeyeceğini bildirir. İki seneden fazla emzirmek çocuğa tıbben zararlıdır. Çocuk emzirme bağımlısı olursa kolay kolay evlenemez. Böyle çocuklar ilerde eşcinselliğe eğilim gösterebilir.
Allahu Teâlâ annelere çocuğu görüp gözetmeyi tavsiye ettiği gibi, babalara da çocuğun annesini görüp gözetmeyi tavsiye etmiş, ma’rûf bir şekilde annelerin yiyecek ve giyeceğini sağlamayı emretmiştir. Bu da annenin çocuğun menfaatine uygun davranmasını sağlar.
Bu konudaki ‘ma’rûf’, bazen koşulan bir şart ve anlaşma ile belirlenir; bazen da belirsiz olur, örfe göre belirlenir. Çünkü baba, annelere yeterli yiyecek ve giyecek temin ederse, ücret belirlenmesine gerek kalmaz.
Yeterli yiyecek ve giyecek temin edilmezse kadın zarara uğrar, bu zarar çocuğa da dokunur.
Allahu Teâlâ, çocuğu görüp gözetmeyi önce annelere, daha sonra da babalara tavsiye etmiştir. Çocuk annesinin gözetmesine, babasının gözetmesinden daha fazla ihtiyaç duyar. Çünkü anne ile çocuk arasında kesin bir vasıta yoktur. Fakat baba çocuğunu ancak bir vasıta ile gözetebilir, çocuğu emzirmek ve terbiye etmek için ücretle kadın tutar. Bu nedenle ana hakkı baba hakkından çoktur.
Olmalı harcı sağlam, Baba evin direği
Olmalı sımsıcak gül, Anne evin yüreği. Seyrani
Süt emzirme
Bugün gelişen tıp ilmi, annenin çocuğunu emzirmesinin, hem kendi sağlığı hem de bebeğin sağlığı açısından fevkalâde önemli olduğunu ispat etmiştir.
Anne sütü, ilâhî kudret nakışları ile dolu bir mükemmellik arz eder. Onda, çocuğun hayatî ihtiyaç duyduğu vitaminler, hormonlar, koruyucu maddeler ve mikroplarla mücâdele eden enzimler; mânen de annenin karakterini çocukta teşekkül ettirecek unsurlar mevcuttur.
Anne sütünde, insanın beslenmesi açısından temel unsur olan protein, şeker, yağ, fosfor ve vitaminlerin tümü, bebeğin bünyesine uygun gelecek şekilde çok âhenkli bir nisbet ve ölçüde mevcuttur.
Anne sütünde, bebeği ilk altı ayda tüm mikrop ve hastalıklardan koruyan bağışıklık maddeleri vardır. Bu sebeplerle bebeğin ilk altı ayda sadece sütle beslenmesi, biyolojik bir zarûrettir.
Gelişen tıp ilmine göre de, emzirme süresi iki tam yıldır. Çünkü karaciğerin kan yapması dolayısıyla çok yüklü oluşu ve diğer organların gelişim hâlinde olması sebebiyle anne sütüne olan mecbûrî ihtiyaç, iki yıl devam etmektedir.
Kadın hamilelikten dolayı doğum sancısı başladığı zaman, her gelen sancı için bir can kurtarmış gibi sevabı vardır. Doğumu yaptıktan sonra süt emzirmeye başladığı zaman dahi, onun için bir köle azad etmiş gibi sevap alır. Yavrusunu sütten kestiği zaman, semada bir melek onun için şöyle seslenir:
- Ey kadın şu yaptığın amel, geçen ömrünün tümüne yetti. Artık kalan ömrün için yeni amel işlemeye bak. Hadîs-i Şerîf - Gunyetü’t Talibin
‘الْمَوْلُودِ لَهُ / Kendisi için doğurulan’ tabiri baba manasınadır. Hz. Peygamber ﷺ ‘Çocuk doğduğu yatağa aittir’ buyurmuştur. Çocuğun babasının yatağında doğması, babanın soyuna katılacağına bir tembihtir. Cenâb-ı Allah sanki şöyle demiştir; ‘Kadın, erkeği için çocuğunu onun yatağında doğurduğunda, erkeğin çocuğunun ihtiyaçlarını ve menfaatlarını gözetmesi vâcibtir.’
Hz. Harun’un, “Ey anamın oğlu..” (Tahâ, 94) sözünde, ‘anne’ kelimesini zikretmesi, şefkati hatırlatmak içindir. Bu âyette de çocuğun kendisi için doğurulduğuna dikkat çekmek için, ‘baba’ yerine ‘kendisi için doğurulan’ denmiştir. Çocuğun noksanlığı babasına nisbet edilir. Onun faydasına olan şeyleri görüp gözetmek babaya gerekir.
‘وُسْع’ güç yeten ve gücü aşmayan şey demektir. Çocuğun babası, gücü yetmediği miktarda çocuğa ve annesine harcama yapmakla mükellef tutulamaz.
لَا تُضَارَّ kelimesinde idgam bulunmasından dolayı, iki manaya muhtemeldir:
1- Aslı; birinci ‘râ’nın kesresiyle لَا تُضَارِرُ şeklindedir. Buna göre mana, kadın zarar verendir. ‘Anne, çocuğa zarar vererek, babaya zarar vermesin’ demektir. Baba, annenin yiyecek ve giyeceğini karşılamaktan imtina edince, kadın da çocuğu emzirmekten imtina eder ve çocuğu babasının üstüne atar.
2- Veya fiilin aslı birinci ‘râ’nın fethasıyla, لَا تُضَارَرُ şeklindedir. Buna göre, zarar verilen kadındır. ‘Baba, çocuğuna bakmak hususunda son derece istekli olan anneden onu çekip alarak zarar vermesin’ demektir.
Yani ‘Anne, çocuğu babaya bırakarak o babaya zarar vermesin.’
Her iki mana da aynı neticeye varır, çocukları vesile ederek anne ile babanın birbirlerinden öfkelerini çıkarmaları bu ifadelerle men edilmiştir.
Fiil tek kimseye ait olduğu halde, müşareket (beraber, karşılıklı yapmayı) ifade eden Mufaale sigası ile gelmesinin sebebi:
˗ Mübalağa için olabilir. Çünkü insanı üzen kişinin eziyeti, üzmeyen herhangi birinin eziyetinden daha güçlüdür.
˗ İkisi de çocuğa zarar vermesinler, manasındadır. Yani ‘Baba ve anne, karşılıklı olarak, anne emzirmeyerek, baba da çocuğu anneden ayırarak ona zarar vermesinler.’
˗ Ana-baba birbirlerine zarar vermesinler, demektir. Çocuğa zarar vermeleri aslında, karşılıklı olarak birbirine zarar vermedir.
“Ne bir anne çocuğu yüzünden zarara sokulsun” cümlesi lafzen haber, manen nehiy cümlesidir. Bu ifade emzirmeyi, emzirmeyi taahhüdü ve çocuğu korumayı bırakan anneye bir tehdittir.
لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا cümlesi وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهٖ cümlesine atfolmuştur. ب harfi her ikisinde de sebebiyet içindir. Harfi cerin bir kez anneye, bir kez babaya atfedilmesi, anne babadan her birinin evlatlarına şefkatle muamele etmeleri ve ıslahı için çalışmaları istendiği içindir.
Bundan murad babaya vâris olan kimselerdir. Çünkü وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ sözüne atfedilmiştir. Eğer baba ölürse, vâris babanın yerine geçer ve zikredilen şart ile (ma’rûfu gözeterek, zarar vermekten sakınıp) kadının giyeceğini, yiyeceğini temin eder. Baba öldüğü zaman, babaya vâcib olan her şey, varise de vâcib olur.
Bu varis;
‣ Anne ve kız kardeşler dışında kalan bütün asabe olduğu söylenilmiştir.
‣ Mirastaki paylarına göre, çocuğa vâris olan kadın ve erkeklerdir. Nafaka, mirastaki payları kadar olacaktır.
‣ Amca oğulları ve köleler gibi kimselerin dışında kalan, nikâhı haram olan kimselerdir. Bu, Ebû Hanife’nin görüşüdür.
‣ Varisten murad, ana-babadan geriye kalandır.
‣ ‘Vâris’ ölen babasına vâris olan çocuğun kendisidir. Eğer çocuğun malı varsa, emzirme ücretinin onun malından verilmesi gerekir. Malı yoksa, anne onu emzirmeye zorlanır. Anne babası için de evladın aşırı külfete girmesine gerek yoktur. مِثلُْ ذَلِك tabiri ‘yiyecek-giyecek veya zarar vermeme hususunda bunun kadarı’ manasındadır.
‘فِصَالً’ hususunda iki görüş vardır:
1- Bu, sütten kesme demektir. Çünkü “(Karında) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır” (Ahkâf, 15) âyetinde sütten kesme ‘فِصَالً / ayırma’ kelimesiyle ifade edilmiştir. Artık çocuk anne sütünden ayrılıp, diğer yiyeceklere yönelmiştir.
‘Fisâl’ mufaale babının mastarıdır, müşareket bildirir. Çocuk annesinden ayrıldığı zaman, annesi de ondan ayrılmış olur. Aralarında karşılıklı bir ayrılık meydana gelir. Anne ile evlat arasındaki psikolojik bağlar inkâr edilemez. Klinikte analar, çocukların yeri özel olarak ayrıldığı için seslerini duymazlar. Buna rağmen, çocuğu ağlayan anne, hemen sinirli bir havaya bürünür. Eğer anne şiddetli bir ağrı duyarsa, bebek de bunu hisseder, ağlar...
2- ‘فِصَالً’ anne-baba karşılıklı anlaştığında, çocuğa herhangi bir zararı dokunmuyorsa, anne ile çocuğun arasını ayırma manasındadır.
وَتَشَاوُرٍ kelimesi, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmaktır.
Bu âyet, iki yıldan daha az sürede çocuğu sütten kesmenin ancak ana-baba rızâsı ve bu hususta tecrübeli kimselerle müşaverelerinden sonra caiz olabileceğini gösterir. Çünkü anne, bazen emzirmeden usanır ve çocuğu sütten kesmeye çalışır. Yine baba da süt emzirmeden ötürü para vermekten usanır ve bundan kurtulmak için çocuğu sütten kesmeye çalışır.
Fakat anne ve baba şahsi menfaatlerinden dolayı çocuğa zarar verme hususunda nadiren ittifak edebilirler. Onlar bu hususta, tam bir muvafakat içinde olduklarında da, onların dışındaki kimselerle yapılan müşavereye itibar edilir. O zaman da, çocuğa zarar verebilecek bir şey hususunda herkesin ittifak etmesi uzak bir ihtimaldir. Herkes ittifak ederse, çocuğu tam iki yıl dolmadan sütten kesmenin ona zararlı olmayacağı anlaşılır.
Allahu Teâlâ küçücük yavruya büyük bir ihsanda bulunmuş, sütten kesilebilmesine pek çok şart koymuştur. Bütün bu şartlar bulunsa bile, açıkça izin vermemiş ‘Size bir günah yoktur’ buyurmuştur. Çünkü insan ne kadar zayıfsa, Allah’ın ona olan rahmeti o kadar çok, ihtimamı da o kadar fazla olur.
Allah, çocuklarına merhametten dolayı ana babayı cennete koyar.
Emzirmenin anneye faydaları
˗ Bebeğin ilk dakikalarda anne göğsünü emmesi; oksitosin hormonu salgısına sebep olur, doğum sonrası kanamalarını büyük ölçüde azaltır ve rahmin hızla toparlanmasını sağlar.
˗ Bebeği emzirmenin bir faydası da yumurtalık ve meme kanseri riskini azaltmasıdır. Emzirme süresinin uzunluğuyla ilişkili olarak kanser riski düşer. Bebeği olmayan, bebeğini emzirmemiş veya az emzirmiş kadınlarda meme ve yumurtalık kanseri ihtimali yüksektir.
˗ Gebelik süresince kalça ve sırtta oluşan yağlar, süt oluşumunda kullanılmak için depolanan enerji verici maddelerdir. Anne bebeğini ne kadar çok ve uzun süre emzirirse, o yağlar eriyecek; böylece anne doğum öncesi formuna dönecektir.
˗ Bebeğin sadece anne sütü ile beslenmesi en az altı ay -% 90’ın üzerinde- hamilelikten korunma sağlar. Doğum kontrol hapları, süt yapımını azalttığı ve B6 vitamininin yetersizliğine sebep olduğu için kullanılmamalıdır.
˗ Bebeğin emmesi anneyi idrar yolu enfeksiyonlarından korur.
˗ Bebeğini emzirememiş anneler, çoğu defa bir suçluluk hisseder. Emzirme, annenin bebeği kabullenmesi ve onunla hissî bağ kurması zâviyesinden de mühimdir. Bu bağı kuramayan annelerin bebekleri huzursuzdur ve sürekli ağlar.
اَنْ تَسْتَرْضِعُٓوا اَوْلَادَكُمْ ‘Evlatlarınız için’ manasındadır. Fiilin kendi anlamı ile iktifa edilerek, اَوْلَادَكُمْ kelimesinin başında, ‘için’ manasını ifade eden lâm harf-i ceri (لِاَوْلَادِكُمْ) hazfedilmiştir. Emzirmenin çocuklar için olduğu açıktır.
Anne, emzirmeye mâni bir durumu çıktığında, başka bir kadına müracaat edilebilir. Bu mâniler:
˗ Anne bir başkasıyla evlendiği zaman, yeni kocasının haklarını yerine getirmesi, anneyi çocuğunu emzirmekten alıkoyabilir.
˗ İlk kocası onu boşadığında, başkasıyla evleninceye kadar çocuğu emzirmek istemeyebilir.
˗ Veya kendisini boşayan kocasına eziyet olsun diye, onu üzmek için, çocuğu kabul etmekten kaçınabilir.
˗ Kadın hasta olabilir veya sütü kesilebilir.
Bu engellerden biri ortaya çıktığı zaman, başka bir süt annesi bulunduğunda ve çocuk da onun sütünü kabul ettiğinde, süt emzirme hususunda anneyi bırakıp başka kadınlara başvurmak caiz olur. Fakat başka süt anne bulunamadığında veya sütünü çocuk kabul etmediğinde, çocuğu emzirmek anneye vâcib olur.
Emzirmenin caiz ve sahih olabilmesi için ödeme yapmak şart değildir. Bu sadece en uygun olanı yapmaya bir teşviktir. Çocuğun menfaati için en ihtiyatlı yol, emziren süt anneye, gönlünün hoş olması için ücret peşin verilmelidir.
Süt annelik
Hz. Aişe, Resûlullah ﷺ’in yanında bulunduğu bir sırada, Hz. Hafsa’nın odası önünde izin isteyen bir erkek sesi işitir. Bunun üzerine Hz. Aişe ‘Ey Allah’ın Resûlü, şu adam evinize girmek için izin istiyor’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah: ‘Sanıyorum ki, o Hafsa’nın süt amcası filan kimsedir’ buyurdu.
Hz. Aişe ‘Ey Allah’ın Resûlü! Süt amcam filan yaşasaydı benim yanıma girebilecek miydi?’ diye sordu. Hz. Peygamber ﷺ: ‘Evet, girebilirdi. Zira süt, doğumun (neseb) haram kıldığı her şeyi haram kılar’ buyurmuştur.
Örtünme emri geldikten sonra Ebû Kuays’ın erkek kardeşi Eflah gelip, Hz. Aişe’nin yanına girmeye izin istemişti. Eflah, Aişe’nin süt amcası idi. Hz. Aişe devamla şöyle anlatır: Ben de ona izin vermekten kaçınmıştım. Resûlullah ﷺ gelince durumu O’na anlattığımda, hemen bana, Eflah’ın yanıma girmesine izin vermemi emir buyurdu.
Hamza’nın kızı ile evlenmesi istendiğinde Allah Resûlü ﷺ: ‘O bana helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır. Doğumdan dolayı haram olan, sütten dolayı da haram olur’ buyurmuştur.
Bu cümle, çocukların ve emziren kadınların haklarını korumak, onlar hakkında tefrite gidilmemesi hususunda mübalağa için sevk olmuştur.
Âyet, sohbet, tazim, saygı kaidelerini, ahlâkı, iyi geçimi kolaylaştırıp yaymaya şümullüdür. Özellikle de canlılar üzerine şefkatin, rahmetin genişliğine şümullüdür. Zira merhamet etmeyene merhamet edilmez. Nebi ﷺ çocuklarını öpmeyen kimseye ‘Muhakkak Allah ﷻ rahmetini ancak şaki kalpten çeker alır’ buyurdu.
• ‘Emzirirler’ haber cümlesi ‘Emzirsinler’ manasındadır. Muktezayı zahirin hilafına kelamdan, haber cümlesi emir yerinde gelmiştir.
Yine haberin fiil olarak gelmesi hükmü takviye eder.
• Umum: Anneler. Husus: İki yaşından küçük çocukların anneleri.
• Süt anne konusunun uzun anlatılması meselenin önemini kalplerde yerleştirmek için, itnabın tefri kısmıdır.
• ‘Gücünün yettiği’ sıfatlı kinayedir.
• ‘Ne anne, ne baba zarara uğratılmasın, varis de bunun gibidir’ cümlesi cem’e dahil olan, bir şeyin kısımlarının tamamının sayılmasıdır.
• Anne-baba arasında ihamı tezat vardır. (Kadın-erkek) İkisi de çocukla ilgili olduğu için de muraat-ı nazır vardır.
• Yiyecek ve giyecek arasında muraat-ı nazır vardır.