280- Borçlu darlık içinde ise varlığa kavuşuncaya kadar ona süre tanıyın, borcu bağışlamanız ise, bilseniz sizin için daha hayırlıdır.
Cenâb-ı Hakk faizin denaatini ve fecaatini anlattıktan sonra, kullarına alternatif sunuyor. İhtiyaç zamanında birbirinize borç verin. Borç verdiğiniz kimseyi sıkboğaz etmeyin. Kolaylaştırın, müddetini uzatın. Hatta gücünüz yeterse tasadduk edin. Eğer bilseniz; bunun ecr-i mesubatı ne çoktur...
Hadisi şerifte, 'sadakanın sevabı bir ise, borç vermenin sevabı onsekizdir. Zira sadaka verilenin her zaman ihtiyacı olmayabilir. Ama borç alan ihtiyaçtadır’ buyurulmuştur. İtimat kalktıkça, borç verme geleneği kalktı. Maalesef boşluğu faiz doldurdu. Bu hazin duruma borç verenlerin mağduriyeti, verdiklerini alamamaları veya zamanında alamamaları, sahtekar insanların tasallutuna uğramaları, bankaların cazip görülen teklifleri sebep olarak, borç alma yolu büsbütün kapandı. Eğri insanlar yüzünden doğru insanlara itimat edilmez oldu. İşin içine bir de enflasyon girince paranın değeri düşüyor diye, Türk parası ile borç verilemez hale geldi.
"عُسْرَةٍ" kelimesi, " اَلْعِسَارُ " lafzından alınmıştır. " اَلْعِسَارُ " mal bulamama, sıkıntıda olma, demektir.
" اَلْعِسَارُ " kişinin mülkü içerisinde, borcunu ödeyeceği bir şey bulamaması ve satması halinde borcunu ödeyebilecek bir şeyinin de olmamasını ifade eder. Bir kimsenin, satabildiğinde borcunu ödeyebileceği bir evi, bir elbisesi, vb. şeyleri var ise, o kimse sıkıntı içinde sayılmaz. Bu kimsenin geriye sadece, kendisi ve çoluk çocuğu için bir günlük yiyeceği ile, namaz için ve soğuktan-sıcaktan koruyan eşyayı bırakmaları caiz olur.
Bazı alimler borçlu kimsenin gücünün kuvvetinin yerinde olması hâlinde, alacaklıya ya da başkalarına ücret karşılığında çalışıp borcunu ödemesi gerektiğini söylemişlerdir.
Ama, değerinde satamayacağı bir malı ve bir ticâret eşyası bulunan kimsenin, başka hiçbir şeyi yoksa, onun bunu noksanıyla satması ve borcunu ödemesi gerekir.
✽ ✽ ✽
Hz. Ali’ye anlaşmalı bir köle geldi; ‘Borcumu ödeyecek gücüm yok, bana yardım et’ dedi. O da ‘Resulüllah’ın bana öğrettiği duayı sana öğreteyim mi? Bunu okumaya devam ettiğin takdirde üzerinde dağ gibi borç olsa da Allah ödemeyi nasip eder:
‘Allahümekfinî bihalâlike an harâmik, ve ağninî bifadlike anmen sivâk /Allah (cc)’ım! Bana helal rızık nasip ederek haramlardan koru. Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme!’
✽ ✽ ✽
Borç
✦ Bir kul Allah’ın hoşlanmadığı hususlarda borçlanmadığı müddetçe borcunu ödeyinceye kadar Allah (cc) onun yanındadır. Hadis-i Şerif
✦ Borcunu ödeme niyetinde olan hiçbir kul yoktur ki Allah (cc) ona yardım etmesin. Hadis-i Şerif
✦ Borçtan sakınınız. Çünkü o gece keder ve sıkıntı, gündüz ise zillettir. Hadis-i Şerif
✦ Nefsin arzuları uğrunda borçlanmadan sakının. Kişi borçlanınca konuşur, yalan söyler, vaad eder, sözünü tutmaz. Hadîs-i Şerîf
✦ Varlıklı olanın borcunu savsaklaması, ırzını (haysiyetine dokunacak davranışlara maruz kalmayı) ve cezalandırılmasını helâl kılar. Hadis-i Şerif
✧ Bir adam Resulullah’a gelip: ‘Ya Resulallah bana hac farz oldu. Ama borcum da var. Önce hangisini ödeyeyim diye sordu. Resulüllah (sav) ‘Önce insanlara olan borcunu öde!’ buyurdu.
✧ Birinin bize borcu varsa bunu gayet iyi hatırlarız ama bizim birine borcumuz olursa ne yazık ki fazlasıyla unutkan oluruz.
✧ Ödenmemiş bir borç alçalmadır, dolandırıcılığın başlangıcıdır.
✧ Borç ödemekten daha zor bir şey vardır: Borç almak.
✧ Paranın değerini öğrenmek isterseniz borç almaya çalışın.
✧ Can sıkıcı bir ziyaretçinin ayağını kesmek istiyorsanız ona borç para verin.
✧ Düşmanına borç verirsen onu kazanırsın; dostuna borç verirsen onu kaybedersin.
✧ Borç insanı hakiki esir haline getirmeye kafi bir sebeptir.
✧ Büyük borçlar insanları değer bilmeye değil, kin beslemeye yöneltir.
✧ Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır.
✧ Borcunu azalt ki hür yaşa. Hz. Ömer
✧ Esaretin diğer bir versiyonu milletleri borçlandırmaktır. II. Abdülhamit
Kendini bilmeze pek olma yakın
Sonradan görmüşe borç etme sakın Ali Kadrî
Alacaklı, borçlunun darda olduğunu bilirse, onu hapsettirmesi ve malını istemesi haram olur. Eli genişleyinceye kadar ona mühlet tanıması gerekir.
Eğer, şüphesi varsa, onun elinin darda olduğu ortaya çıkıncaya kadar, onun başka yere gitmesini engellemesi caizdir.
Borç, ya alışverişten ya da borç para almaktan veya başka bir sebepten olur. Borçlu darda olduğunu iddia eder, alacaklı da onu yalanlayabilir.
Eğer borç alınan mal telef olmuşsa, borçlunun bu malın helak olduğu hususunda âdil iki şahid getirmesi gerekir.
Borcun tehir edilmesine karşılık herhangi bir fazlalığın alınması ha ram dır. Cahiliye döneminde bir adam borcunu ödeyemediği zaman alac aklı onun borcuna bir miktar daha ilave eder ve belli bir süre için onun ödemesini ertelerdi. Buna "Nesie fâi zi" denir. Cahiliye döneminde borcunu zamanında ödeyemeyen borçlu alacaklısının yanına kadar gelir ve "Sana şunu şunu ilave diyorum! Sen de benim borcumu ertele" derdi. Alacaklı da onun borcunu ertelerdi. İşte buna "Riba ennesie" denir.
✽ ✽ ✽
Hz. Ömer halife olduğu sıralarda, bir bayram günüydü. Herkes çocuklarına yeni elbiseler alıyordu. Hz. Ömer'in oğlunun elbisesi eskiydi. Çocuklar, Hz. Ömer'in oğlunun elbisesi eski diye onunla alay etmeye başladılar. Çocuk ağlayarak babası Hz. Ömer'in yanına geldi. Hz. Ömer oğlunun haline üzüldü. Beytü'l Mal eminini çağırarak, oğlunun durumunu anlattı, gelecek ayki maaşından bir miktar avans istedi. Beytü'l Mal emini;
- Ya Emire'l müminin, yaşayacağınızı kesin biliyor musunuz ki, hak etmediğiniz paradan istiyorsunuz? dedi. Hz. Ömer,
- Hayır bilmiyorum, bunu Allahu Teala'dan başka kimse bilemez, deyince Beytü'l Mal emini;
- O zaman ya halife! Yaşayacağınızı bilmedikten sonra ne almanız size yakışır, ne de bizim vermemiz makul olur, dedi.
Hz. Ömer söylediğine pişman oldu, Beytü'l Mal emininin sözünü beğendi. Ona hayır duada bulundu. Allahu Teala da çocuğun kalbine bir safa verdi, iç huzuruyla oradan ayrıldılar.
✽ ✽ ✽
“Sıkıntıda olana alacağınızı tasadduk etmeniz, sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. Çünkü, o malı başkasına sadaka olarak vermek doğru değildir."
"Hayır", dünyada güzel övgü ve şeref, âhirette bol sevabtır.
"Tasadduk"tan murad, mühlet vermektir. Peygamber (sav) "Bir müslümanın borcunu alma zamanı gelir de, borçluya yeniden mühlet tanırsa, bu para hergün için o adam namına bir sadaka sayılır" başka bir hadislerinde de 'her bir gün için iki sadaka yazılır' buyurmuştur.
Borcunu ödeyebilecek durumda olup da hainliğine ödemeyenler bu işin dışındadır. Böyle durumlarda İslâm’da onun hapsi bile gerekir. Ama borçlu gerçekten borcunu ödeyemeyecek durumdaysa, ona borcunu ödeyebilecek kadar bir genişlik tanımak, ya da tamamıyla onu infak etmek gerekir.
Bu âyet aynı zam anda İslâm mahkemelerine bu durumda olan borçlular konus unda süre tanıma emri vermektedir. Hattâ böyle durumlarda İsl âm mahkemesi o kişinin borcunun bir kısmını veya tamamını silme hakkını vermektedir.
Nitekim Allah’ın Resûlü’ne böyle borçlu olup da borcunu ödeyemeyecek kadar iflas etmiş bir adamdan bahsedildi. Allah Rasûlü hemen harekete geçerek çevresindek ilerden o adam için yardımda bulunmalarını istedi. Sonra bu adamın alacaklılarını çağırarak bu toplananlarla yetinm elerini ve daha fazla da o adamı sıkıştırmamalarını tavsiye etmiştir.
"Kendi gölgesinin dışında hiçbir gölgenin bulunm a dığı bir günde Allah’ın kendini gölgelendirmesini arzu eden bir kimse, zor durumda kalmış bir kardeşine kolaylık sağlasın veya onun borcunu indiriversin." (Taberânî)
"Dualarının kabul olunmasını, kederlerinin açılm a sını isteyen kimse borcunu ödeyemeyecek kadar zor dur umda kalmış alacaklısını bu durumdan kurtarsın." (İ. Ahmed)
"Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine kolayl ıkla ödeyebileceği zamana kadar mühlet tanıyan bir kimseye Allah da günahları sebebiyle tevbe edinceye kadar mühlet tanıyacaktır." (Taberânî)
"Böyle yapmanız halinde bu tasaddukun sizin için daha hayırlı olduğunu eğer bilirseniz..." manasındadır. Amel, ilmin (bilmenin) ayrılmaz bir vasfı kılınmıştır. Bu ifâdede, günahkârlar için şiddetli bir tehdid vardır.
"Tasaddukun, zaman tanıyıp böylece o parayı almaktan daha hayırlı olduğunu bilirseniz..."
"Rabbinizin size emrettiği şeylerin, sizin daha hayrınıza olduğunu bilirseniz..."
✽ ✽ ✽
İyi yürekli bir vezir borçlulara devlet hazinesinden borç para veriyor ve ‘Padişahımız ölünce ödersiniz’ diyordu. Bu duruma tanık olan bir adam bir gün padişaha ‘Efendimiz (sav) sizin veziriniz, muhtaçlara hazineden borç para veriyor, vadesini de sizin ölümünüze bağlıyor’ diye gammazladı. Bunun üzerine padişahın vezirine karşı kalbi bozuldu. Kendisini huzuruna çağırıp maksadının ne olduğunu sordu. Vezir, padişahı yatıştıran ve yüreğini ferahlatan şu açıklamada bulundu:
‘Padişahım söylenen doğrudur. Yalnız bunu sizin daha çok yaşamanız için yapıyorum. Bilirsiniz ki her borçlu vade dolmasın diye bakar, bunun için dua eder. Borçlular da vadesi dolmasın diye sizin ölmemeniz için dua edecektir. Borç altındakilerin duası Allah (cc) katında makbuldür. Benim maksadım sağlık ve afiyetinizdir.
"Allah'a ve Peygamberine karşı harbe (girmiş olduğunuzu) bilin" âyeti nazil olunca, Sakîfli o dört kardeş, "Hayır aksine, biz Allah'a döner, O'na tevbe ederiz. Allah ve Resûlüyle harbedemeyiz" dediler. Sermâyelerini almaya razı olarak, Muğîreoğulları'ndan sadece bunu istediler. Muğireoğulları, ellerinin darlığından şikâyet ederek, "ücretleri alıncaya kadar bize mühlet tanıyın" dediler. Onlar, mühlet tanımayı kabul etmeyince, bu âyet nazil oldu.
Ayeti kerime faiz ayetinin hemen peşinden getirildi. Borç verenin, darlıkta olup borcunu ödeyemediği halde borçluyu sıkıştırıp boğazını sıkması faizin iptal ediliş hikmetinin büyük bir kısmını ortadan kaldıracağı için, bu hikmete dikkat çekilmiş oldu.
✽ 'Eğer borçlu darda ise' cümlesinde borç, عُسْرَ 'Darlık' kelimesi ile istiare edilmiştir. Camisi; huzursuzluk, üzüntü, kederdir.
✽ فَنَظِرَةٌ اِلٰى مَيْسَرَةٍ "Ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin" anlamındadır. Haber, inşa yerinde kullanılmıştır.Kesin olması gerektiğine işarettir.
✽ Bu sözde bir hazf bulunmaktadır. Takdiri şöyledir:
فَالْحُكْمُ نَظِرَةٌ "Hüküm, mühlet vermedir"
نَظِرَةٌ فَالْأَمْرُ "Durum mühlet vermedir"
فَالَّذِى تُعَامِلُونَهُ نَظِرَةٌ yapacak olduğunuz iş, muamele, ... mühlet vermedir." Bu icaz pek çok manayı ifade etme ihtimali olduğundan manayı çoğaltmak içindir.
✽ مَيْسَرَةُ kelimesi, اَلْعِسَارُ kelimesinin zıd manasını ifade eder (tibakı icab), zenginlik anlamına gelir, mef’ale veznindendir.
✽ 'Sadaka olarak bağışlamanız" kevn-i lahıktır. Borcunuzdan vazgeçip onu gözden çıkarmanız ve içinizden onu sadaka niyetiyle almamaya karar vermeniz anlamındadır.
✽ 'Bu sizin için daha hayırlıdır' lazım, sevabı daha çoktur melzum.
✽ 'Eğer bilirseniz' şartının cevabı zikredilmedi, icaz-ı hazıf vardır. Muhatapça malum olduğu için, fazla sözden sakınmak için, umum ifadesi için ve faydayı çoğaltmak içindir. Yani, size, topluma, borçluya, ailesine olan faydasını, borçlunun bu iyilik karşısında ne kadar dine yaklaşacağını, yüreğinin, psikolojisinin rahatlayacağını, ailelerin ne kadar huzura ereceğini, bağışlamayıp o borcu illa alırsanız bunun yolaçacağı gerginliği, sıkıntıları tam olarak anlayabilseniz, sadaka olarak o borcu bağışlar, almazsınız.