Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 1. Ayet

الٓمٓۚ

1- Elif Lâm Mîm

 

Surenin ilk sebeb-i nuzulü, Medine’ye gelen Necran Hristiyanlarının mücadelesi olduğundan, heca harfleriyle başlangıç yaptı, kitabı yalanlayanlara bu harflerle meydan okudu.

Kuran’ı en çok yalanlayan müşrikler ve Arap Hıristiyanlardır. Arap beldelerinde yaşayan ve Arapça konuşan Yahudiler lisan ehlinden sayılmaz, onların içinde Arapçadaki belagati anlayan nadir bulunur.

Baştan itibaren ‘Allah (cc) Adem’i ve Âl-i İmrân’ı alemlere üstün kıldı’ (Âli İmrân, 33) ayetine kadar olan ayetler, surenin nüzul sebebini açıklayıcıdır, bu sebeple de beraati istihlaldir.

 

Elif Lâm Mîm

«Enellâhu Allâhu», yani Allahu Teâlâ benim. Benden başka ilâh yoktur, demektir.

Üç harftir, üç mânaya delâlet eder.

Elif ene´ye -ki ben demektir-, lam Allah´a, mim, âlem kelimesine işaret etmektedir. "Ben alemlerin ilahıyım" demektir. İbn Abbas

Kur´ân-ı Kerim Arap lisanı üzere indiğinden Araplar bazen bir harf söylerler, bundan bir kelime kast ederlerdi. Kur´ân-ı Kerim´in özelliklerinden biri de budur. Söylenen bir harfin çok mânası vardır. Sûrelerin başındaki bu gibi harflere "Huruf-u mukattaa" denilir. Bu harflerle neyin kast edildiğini ancak Yüce Allah bilir.

• "Elif, lam, mim" yemindir. İmam Kelbi.

Elif Allah´a, lam Cebrail´e, mim Muhammed´e işarettir.

• Bu üç harfin her biri Allah´ın adlarından birinin anahtarıdır.

Elif, Allah adının, lam, Lâtif adının, mim, Mecid adının anahtarıdır.

• Allahu Teâlâ indirdiği surenin içinde ne kadar ahkâm kıssası varsa başındaki harfleri ona işaret olarak koymuştur. Bütün harflerden mâna çıkar. Fakat bunu peygamberler ve velilerden başkası bilmez, Peygamberler nübüvvet nuruyla, velîler de velayet nuruyla bilirler.

• Bu harfler dünyanın sonunu veya başka bazı önemli olayları gösteren belli tarihlere işaret eden sembollerdir. Ebced hesabında her harfe belli bir rakam verilmiştir. Bu harflerin karşılığı olan rakamlar, tarihi belirlenen olayı gösterir.

• Bu harfler, insanların dikkatini, ayetlere çekmek içindir. Çünkü müşrikler, Resulullah Kur'an okuduğunda gürültü, patırtı çıkarıyor ve başkalarının onu dinlemesini engellemeye çalışıyorlardı. Bu sözler onların alışmadığı bir üslup olduğundan dikkatlerini çekiyordu. Çünkü bu harfler onların kullandığı kelimelerden değildi. Belli bir anlamları yoktu. Açık bir kapsamları da bulunmuyordu. Bu nedenle onlar için de merak konusu oluyor, ardından gelen sözlere de kulak veriyorlardı.

• Allahu Teâlâ Kuran'ın bir beşer kelamı olmadığını bildirdi. 'Eğer buna inanmayan varsa bir surenin benzerini getirsin' teklifi ile insanlara meydan okudu. Bir tek suresini yapmaktan aciz kaldıkları bu Kuran'ın bilinmeyen harflerden değil, bildikleri harflerden oluştuğunu, Kur'an'ın hammaddesinin ellerinin altında olduğunu hatırlattı. 'Eğer siz onunla boy ölçüşmek istiyorsanız işte harfler önünüzde, dilediğiniz gibi, bir tek sure de olsa bir benzerini yapınız.'

Bu; en etkili meydan okumadır. Bir mühendisin kendisine kafa tutan birini, tamamen geometrik şekilde yaptığı güzel bir binanın önüne getirip 'Sen bunun bir benzerini yapabilir misin?' der gibi yüzyüze bir karşılaştırmadır. Sen bu sanatı çokça yapsan da bu büyük eser karşısında acizliğini itiraf edecek ve bu sanatın metodunu bilmediğini itiraf etmek zorunda kalacaksın, demektir.

Bu harfler, inkarcıya karşı 'İşte malzeme yirmi sekiz harf, sen ustalığını göster. Bir ayetin mislini getir bakalım!' demektir.