Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 5. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَخْفٰى عَلَيْهِ شَيْءٌ فِي الْاَرْضِ وَلَا فِي السَّمَٓاءِؕ

5- Muhakkak yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.

 

Allah (cc) kendine hiçbir şeyin gizli kalmadığını hatırlatarak zımnen bize yüce sıfatlarına işaret ediyor. Her şeyden haberdar olan O Zât-ı Zül Celal, her şeyi gören basirdir. Her şeyi işiten Semi, her şeyi bilen Alim, her şeye gücü yeten Kadir gibi uluhiyetin bütün sıfatlarıyla Zât-ı mütealini tanıtıp müminlerin imanını artırmak, inanmayanları imana, insafa davet etmektedir. O’ndan hiçbir şey gizlenemez. O’na karşı hiçbir hile, hiçbir desisenin geçerliliği yoktur.

O, iyilerin iyiliğini de kötülerin kötülüğünü de en ince noktalarıyla bilir, değerlendirir, karşılığını verir. Kimse fark etmese de, sezmese de O, kalplerin künhüne muttalidir. Bütün azaların idarecisi olan kalbin emrine uyan azaların yaptıklarını bilir. Kalbi, niyeti ön plana alarak kulun amelini değerlendirir. Cezâ ve mükafatını uygun zamanda verir.

Cenâb-ı Hakk, 'Hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz' buyurup, kayıtlamasa, daha açık ve genel bir ifade olurdu. Ancak 'Yerde ve gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz' buyurdu. Bundan maksat, ilminin mükemmelliğini anlatmaktır. Kulların bu mânayı ve inceliği anlamaları, gökler ve yerler zikredildiği zaman daha güçlü olur.

Çünkü hissiyat, göklerin ve yerin azametini görünce, aklın Allah'ın ilminin azametini tanımasına yardımcı olur. Hissiyat, matlûbu elde etmede akla yardımcı olduğunda, daha iyi anlaşılıp kavranır, daha mükemmel bir idrâk gerçekleşir. Bu sebepten dolayı, ince nüktelerin izah edilmesi istendiğinde, birer örnek zikredilir. Misâl getirmek, anlamaya yardımcı olur.

"Kayyûm", mahlûkatın maslahatlarını ve işlerini ıslâh edendir. Bütün kemmiyet ve keyfiyetlere göre onların ihtiyaçlarını bilip, gidermeye muktedirdir.

Cenâb-ı Hakk, ihtiyâçların mikdarlarını, zaruretlerin derecelerini bilir, hiçbir taleb O’nu meşgul etmez. İsteyenlerin isteklerinin çokluğundan dolayı, hiçbir isteği birbirine karıştırmaz.

Allah en ince şeyleri bütün tafsilatıyla bilir. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey O'ndan gizli kalmaz. Zerreden daha küçük ve daha büyük olan da gizli kalmaz. İnsanların bilgisi Allah'ın bilgisine nispetle bir hiç mesabesindedir. Bunlar hiçbir şekilde birbirine kıyas bile edilemez. İnsanlara bilmedikleri şeyleri öğreten de O'dur. O'nun ilmi hem bütün cismânî âlemi, hem rûhânî âlemi, hem de onlardaki yaratıkların zâtlarını, sıfatlarını, fiillerini ve bütün işlerini kuşatır. O, olan şeyleri de, sonsuz gelecekte vuku bulacak şeyleri de bilir. Ayrıca olmayan bir şeyin şayet olsaydı nasıl olacağını da bilir.

Mükelleflerin büluğ çağlarından itibaren her tür halini, öldükten ve tekrar dirildikten sonraki durumlarını bilir. O'nun ilmi, hayır ve şer onların bütün amellerini, bu amellerin ahiretteki karşılıklarını ve bunların ayrıntılarını kapsar.

Allahu Teâlâ'nın ilmi, gizli olan şeyleri de, açık olan şeyleri de, zorunlu olan şeyleri de, imkânsız ve mümkün olan şeyleri de, geçmiş zamanı da şimdiki ve gelecek zamanı da kuşatır. Hiçbir şey O'na gizli kalmaz.

      ✽      ✽      ✽

Bir eczahanede gayet muhtelif maddelerle dolu yüzer kavanoz şişeler bulunuyor. O ilaçlardan canlı bir macun yapılması istenildi. Hem de hayatlı, harika bir ilaç ondan yapılmak icap etti. Geldik, o eczahanede, o zihayat macunun ve hayattar tiryakın çoklukla efradını gördük. O macunlardan her birisini tetkik ettik. Görüyoruz ki, o kavanoz şişelerden her birisinden, belirli miktarlarla bir iki dirhem bundan, üç dört dirhem ötekinden, altı yedi dirhem başkasından vs. muhtelif miktarlarda ilaçlar alınmış. Eğer birinden bir dirhem noksan veya eksik alınsa o macun, canlı olamaz, özelliğini gösteremez. Hem o hayattar tiryakı da tetkik ettik. Her bir kavanozdan belirli miktarlara ve çok hassas ölçülerle bir madde alınmış ki, zerre miktarı noksan veya ziyade olsa tiryak özelliğini kaybeder. O kavanozlar elliden ziyade iken her birisiden ayrı bir mizan ile alınmış gibi ayrı ayrı miktarda eczaları alınmış. Acaba hiçbir cihette imkân ve ihtimal var mı ki, o şişelerden alınan muhtelif miktarlar, şişelerin garip bir tesadüf veya fırtınalı bir havanın çapmasıyla devrilmesinden, her birisinden alınan miktar kadar yalnız o miktar aksın beraber gitsinler ve toplanıp o macunu teşkil etsinler. Acaba bundan daha hurafe ve imkânsız, batıl bir şey var mı?

İşte bu misal gibi, her bir canlı, elbette zihayat bir macundur; her bir bitki, hayattar bir tiryak gibidir ki, çok müteaddit eczalardan, çok muhtelif maddelerden, gayet hassas bir ölçü ile alınan maddelerden terkip edilmiştir. Eğer sebeplere, unsurlara isnad edilse ve “sebepler icat etti” denilse aynen eczahanedeki macunun, şişelerin devrilmesinden vücut bulması gibi yüz derece akıldan uzak, imkânsız ve batıldır.”

      ✽      ✽      ✽

Allahu Teâla her şeyi bilir. Olmuşları bildiği gibi, olacakları da, olmuşlar kadar açık bilir. Zamanın başladığı tarihten sonuna kadar olmuş-olacak her şey Allah'ın ilminde her lâhza hazırdır. Hiç bir hâdise Allah'ın ilminden bir lâhza dışarıda kalamaz. Hiç bir şey O'na karşı kendini gizleyemez. Mahlûkat, O'nun yaratmasıyla var olduğu gibi, O'nun tayin ett iği kadar yaşar, yer, içer. O'nun müsaade ettiği kadar bilir, ilerisini bilemez. Bütün insanların, meleklerin, cinlerin ilmi bir araya gelse, Allahu Teâlâ'nın ilminin yanında denizdeki bir dam la mesabesindedir.

İlmi olmayan bir zât, bunca mahlûkatı nasıl yaratıp idare edebilir ki? Bütün âlem O'nun yaratmasıyla var olduğu gibi, O’nun tayin ettiği güne kadar devam edebilir. Ondan ne bir fazla, ne bir eksik olur. Yine dünyanın ne kadar günü vardır, ne kadarı geçip gitmiştir hepsi Cenab-ı Hakk’ın ilmindedir.

Dünyamıza şu ana kadar milyarlarca insan geldi-gitti. Belki daha milyarlarca insan gelecek. İşte O; kimin, ne zaman, nerede dünyaya geleceğini, kaç sene yaşayacağını, nerede öleceğini, kabirde neler göreceğini, nasıl bir akıbete uğrayacağını kemâliyle bilir.

 

Belagat

✽ Bu ayet, önceki ayetin mecaz olduğuna delildir. İntikam alan, gafil avlanan, aldanan bir kimsedir. Oysa Allah'a yerde gökte hiçbir şey gizli kalmaz.

✽ Müzari kipiyle gelmesi de, her zaman, her yerde, bütün şartlarda her şeyden haberdar olduğunu gösterir. Onun için çekime, gizli kameraya, dinleme, görüntüleme cihazlarına ihtiyaç yoktur.

✽ Müsnedin fiil gelişi, hükmü takviye eder.

✽ Allahu Teâlâ'nın zatından ism-i şerifiyle bahsetmesi tecriddir.

✽ Cümlenin tekitle başlaması, inkari kelamdır.

✽ Mefhum-u lakabı; 'Size pek çok şey gizli kalır.'

✽ الْاَرْضِ ve السَّمَٓاءِ kelimelerinin ال 'ı istiğrak-ı hakiki ve cins bildirir.

✽ 'Yerde gökte' cüz-kül alakasıyla tüm kainatta, demektir.

✽ 'Yer' ile 'gök' arasında îhamı tezat vardır.