12- İnkar edenlere de ki ‘Yenilgiye uğrayacaksınız ve toplanıp cehenneme sürükleneceksiniz; orası ne kötü bir yerdir.’
Firavun ve âvânesi gibi her kafir mağlup olur. Küfr-i inâdı, onu iki cihanda yere serer. Şöhreti, kimliği silinir, rütbeden, gözden düşer, çevresinde ne dost ne yardımcı kalır. Ya yaşlanarak erzel-i umurun rezilliğini yaşar, ya da daha yaşlanmadan ihtirasları peşinde söner gider. Sonrası daha berbat; topluca cehenneme düşüş, yılanlar, akrepler, zakkumlar, kaynar sular, demir, kapısız, içi ateş dolu sandıklardan yataklar… ne kötü yatak!
Mağlup olacaksınız buyruğu, istikbalden haber vermektedir. Haber verdiği şey, aynen vuku bulmuştur. Bu gaybtan haber verme mu'cizesidir, nübüvvetin en açık delillerindendir.
Allahu Teâlâ bu vaadini Kurayza oğullarının öldürülmesi, Nadir oğullarının sürgünü, Hayber’in fethi ve kafirlerden cizye alınmasıyla yerine getirildi.
Kafirler ezelden mağluptur. Küfür ile müptela olan, şekaveti sebebiyle mağluptur.
Sonra heva, nefis, şeytan ve dünya lezzetlerinin mağlubu gelir.
Heva ve nefsin galebesi insanı tabii olarak esfel i safiline indirir. Orada yaşar sonra da orada yaşadığı hal üzere vefat eder. Kıyamet gününde öldüğü hal üzere dirilir.
♦ İnkar, insandaki cesareti öldürüp, mücadelede zayıflığa neden olduğundan mağlubiyeti getirir. Hakikati inkar edenler, cesaret duygusunu yitirir, bir amaçları olmadığı için, savaşta boşuna öleceklerini düşünürler. Ahirete inanan kimse ise öldüğünde şehit olacağına, ebedî hayat ve mükafaata kavuşacağına inandığından savaştaki motivasyonları farklıdır.
İnkarcılar, bir yandan da Allah'ın desteğini kaybettikleri için, mağlubiyet, kaçınılmaz sonlarıdır.
♦ İnkar psikolojisi ferdin diğer ahlaklarına hakim olunca büyü-yüp serpilmeyi, gelişimi engeller, hakikatten alacakları gıda yollarını tıkayıp zayıflatır. İnkar psikolojisi, vücudun bağışıklık sistemini ortadan kaldıran aids hastalığı gibi, kişinin manevî bağışıklık sistemini felç ederek mağlup düşmesine sebep olur.
İnkar toplumun genelini kapsayınca, toplum da zayıflamaya başlar. Küfür, toplumun diğer manevî değerlerine zehrini akıtarak zayıflamalarına, yok olmalarına sebep olur. Kültürü, maddî ve manevî değerleri kemirir. Toplum giderek zayıflar ve insanlık arenasında mağlup düşer.
♦ Bu ayet, imansızlığın mağlubiyete götüreceğini ifade ederken; zımnen imanın galibiyete götüreceğine de işaret etmektedir. Buradaki sebep-sonuç ilişkisini anlamak, ayakta kalabilmenin ve başarının sırrının nerede olduğunu anlamaktır.
♦ Savaşta önemli olanın askerin kemiyeti değil; keyfiyetidir. Gerçek iman, fert ve toplumun gücünü artırdığı gibi, Allah'ın yardımının da ulaşmasına sebeptir.
♦ Ayetteki mağlubiyetten kasıt, şeytana ve nefse karşı yapılan büyük cihattaki mağlubiyet de olabilir. İnkar, nefse ve şeytana karşı manevî direnci kırar ve insanı mağlup eder.
İnkar eden toplum iki olgu ile karşılaşacaktır: Mağlubiyet ve cehennem. Mağlubiyet bu dünyadaki sonuç; cehennem de ahiretteki sonuçtur. Hakikati inkar etmek, cehennemi oluşturur.
Haşr; toplayıp sevketmek, birini vatanından uzaklaştırmak, kurak ve kıtlığın hayvanları telef etmesi, bir şeyi diğer bir şeye şiddetle sokmak, birini sıkıştırıp zahmet vermek manalarındadır. 'Haşr' kıyamette toplanma günü; 'haşera' haşerat, çıyan, fare, akrep, böcek gibi hayvanlar; hububatın iç kabuğu manalarına gelir.
'Haşr' Kelimesinin Kuran'daki Manaları:
1. Toplamak.
2. Kabirden kalkmak
3. Bir araya getirip önüne koymak. Bir meseleyi isbat etmek için getirilen delilin kişinin önüne konması.
4. Sürüklemek. Bu ayet-i kerimede sürüklemek manasındadır.
İnkar, sadece dünyadaki zararlarıyla kalmaz, kıyamet gününe uzanarak insanları cehenneme sürükleyen bir güce dönüşür. İnsanı cehenneme sürükleyen Allahu Teâlâ değil, inkarıdır.
İnsanlar kabirlerinden kalktıktan sonra dünyada yaptıkları iyi ve kötü işlere göre bölük bölük mahşer yerine getirilirler. Resulullah "Sura üfürüleceği o gün (mezarlarından kalkıp mahşere) bölük bölük gelirsiniz" mealindeki Nebe suresi 18. ayeti kerimesi hakkında kendisine sual edildiğinde ağladılar, mübarek gözlerinden akan gözyaşları toprağa damladı. Buyurdular ki:
“Ey bu suali soran kişi! Çok büyük bir işten sordun. Kıyamet günü ümmetim on iki sınıf olarak haşrolunur ve mahşer yerine gelirler.
Birinci sınıf insanlar maymun suretindedir. Bunlar insanlar arasında çok fitne çıkarırlar. Karışıklık ve huzursuzluğa sebep olurlar. Allahu Teâlâ’nın "Onların şirk fitneleri adam öldürmekten daha kötüdür" (Bakara, 191) buyurduğu kimselerdir.
İkinci sınıf insanlar hınzır suretinde haşrolurlar. Onlar haram yiyenlerdir. Allahu Teâlâ’nın “Onlar hep yalancılık için dinlerler ve hep haram yerler" (Maide, 42) buyurduğu kimseler bunlardır.
Üçüncü sınıf insanlar, kör olarak haşrolurlar. Onlar hüküm vermekte haddi aşan, doğru hüküm vermeyenlerdir.
Dördüncü sınıf insanlar; sağır ve dilsiz olarak haşrolurlar. Onlar dünyada iken kendi amellerini beğenen kimselerdir. Allahu Teâlâ’nın “Allah gururlu ve böbürlenen kimseleri sevmez” (Nisa, 36) buyurduğu kimselerdir.
Beşinci sınıf insanlar; ağızlarında irin olarak haşrolurlar. Dillerini çiğnerler. Onlar, sözleri işlerine ve hareketlerine uymayan âlimlerdir. Allah Teâlâ’nın “ İnsanlara iyiliği emreder de, kendinizi unutur musunuz?” (Bakara, 44) buyurduğu kimselerdir.
Altıncı sınıf insanlar vücutları ateşten yanmış yara içinde haşrolanlardır. Onlar yalan yere şahitlik yapanlardır.
Yedinci sınıf insanlar; ayakları üzerine bağlanmış olarak haşrolurlar. Son derece pis bir kokuları olur. Onlar şehvetlerine tabi olanlar ve haram peşinde koşanlardır. Allahü Teala’nın “Bunlar ahireti dünya hayatına satmış kimselerdir” (Bakara, 86) buyurduklarıdır.
Sekizinci sınıf insanlar; sarhoş gibi haşrolup sağa sola düşerler. Onlar dünyada iken Allahu Teâlâ’nın hakkını yerine getiremeyenler dir. Bunlar hakkında “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardığımız ürünlerin en helal ve iyisinden Allah yolunda harcayın (zekat, uşr ve sadaka)” (Bakara, 267) buyrulmuştur.
Dokuzuncu sınıf insanlar, katrandan elbiseler içinde haşrolurlar. Onlar gıybetten sakınmayanlardır. Müminlerin arkalarından hoşlanmayacakları şekilde konuşmuşlardır. Allah bunlar hakkında “Müslümanların ayıp ve kusurlarını araştırmayın. Bir kısmınız bir kısmınızı arkasından hoşlanmayacağı sözle çekiştirmesin” (Hucurat, 12) buyurdu.
Onuncu sınıf olarak haşrolunacaklar ise; dilleri kafasından sarkmış olanlardır. Bunlar dünyada iken söz taşıyıp ara bozanlardır.
On birinci sınıf insanlar ise: sarhoş olarak haşrolunurlar. Onlar dünyada iken mescidlerde fuhuş ve kötü sözler konuşurlardı.
On ikinci sınıf insanlar ise hınzır suretinde haşrolunurlar. Onlar dünyada iken faiz yiyenlerdir.”
Rabbim nurlu kıldı beşer rengini
Cihana vermedi akıl dengini
Mahluklar içinde şeref zengini
İnsan doğduk ama... Olabildik mi? C. Numanoğlu
مَهَدَ yayıp döşemek, yatağı sermek, kazanmak, hazırlamak, özrünü kabul etmek, kolaylaştırmak; tefeul babından; birine bir işi kolaylaştırmak demektir.
“Mihad” yatak gibi üzerinde uyunan ve rahat edilen yer manasındadır. Yatak, döşek, beşik nehir yatağı, düz ve basık arazi manalarındadır.
Ateş ikidir:
1. Allah (cc)’ın ateşi
2. Cehennemin ateşi
Allah’ın ateşi Allah’tan kopmanın kesilmenin ve uzaklaşmanın vermiş olduğu hasret ateşidir. Kalpleri Allah’tan mahcub (örtülü) olanlar orada azap görürler.
Cehennem ateşi ise şehvetlerin ve Allah’ın emirlerine muhalefetten gaflet üzere yapılan amellerin ateşidir. Bu ateş onların derilerinin kabuklarını yakar. Bu ateşten ancak temiz kalbe sahip olanlar kurtulurlar.
Derileri yakan ateşler, gönülleri yakan ateşlerin yanında hayatın meltemi ve ölümün fırtınası gibidir. Ayrılık azabından kurtulmanın sebebi, nefsi tezkiye etmektir.
Cehennem
Cehennem, bu dünyada şer ve günah üzere yaşayanların ahirette kalacakları yerdir. Cehennem için aynı zamanda sık sık 'nar' ismi de kullanılır. Diğer isimler şunlardır: Harik (yangın), Hutame (ezip yok eden), Sair (alevler) ve Haviye (çukur) Leza, Sakar.
Kur'an, cehennemde neler olacağına dair canlı tasvirlere yer verir. Cehennemin, her biri bir taife için olan yedi kapısı vardır. Onun ateşi ebediyen kalacak ve dinmeye yüz tuttuğunda yeniden canlandırılacaktır. Oraya bir topluluk atıldığında homurdanacak, kaynayacak ve öfkesinden çatlayacaktır.
Cehennemin yakıtı cehennem ehli olacaktır. Uzun direklere bağlanacak, her taraftan azapla karşılaşacaklardır. Üstlerinden, ayaklarının altından azap onları örtecek, ateş yüzlerini yalayacak ve kalplerine işleyecektir. Ateş derilerini yakınca onlara yeni deriler verilecektir. Ölmek isteyecekler fakat bu istekleri kabul edilmeyecektir.
Yiyecekleri ancak irin, kuru diken, zakkum ağacının meyveleri olacak ve irin suyundan başka içecek su bulamayacaklardır. Altın ve gümüş yığıp onları Allah yolunda harcamayı kabul etmeyenlerin alınları, yanları ve sırtları o altın ve gümüşlerle dağlanacaktır. Cehennemin tabakaları vardır, münafıklar en alt tabakada olacaklardır.
Cehennem ehli devamlı tartışacak ve çekişeceklerdir. Dünyadayken şerli önderlerinin sözünü dinleyenler onları kendilerini saptırmakla suçlayacaklar, önderleri ise kendilerini bütün suçlamalardan temize çıkarmaya çalışacaklardır.
✧ Hayret ederim o kişiye ki, hastalık korkusuyla yemekten perhiz eder de, cehennem korkusuyla günahtan perhiz etmez. Yahya bin Muaz
✧ Cehennemin en pis kokan yeri zinakarların bulunduğu kısımdır.
✦ Altı sınıf kimse, altı şeyden hesaba çekilir, suçlu görüldükleri takdirde mahşer yerinde azap gördükten sonra, Cehenneme atılır:
1- Hükümdarlar zulümden,
2- Araplar ırkçılık gayretinden,
3- Köy muhtarları kibirden,
4- Tüccarlar hıyanetten,
5- Köylüler cehaletten,
6- Âlimler hasetten. Hadis-i Şerif
♦ Hz. Peygamber Bedir'de Kureyş'i mağlup edip, Medine'ye döndüğünde, yahudileri, Benî Kaynuka'nın pazar yerinde toplayarak onlara şöyle seslendi: "Ey yahudiler, Bedir günü Kureyş'in başına gelen, sizin de başınıza gelmeden önce müslüman olun. Biliyorsunuz ki ben, Allah tarafından gönderilmiş bir elçiyim. Beni peygamber olarak göndereceğini Allah'ın size va'detmiş olduğunu kitabınızda buluyorsunuz" "
Onlar da: "Ey Muhammed, Kureyş'ten, savaştan anlamayan, tecrübesiz bir grubu öldürüp yenmen seni aldatmasın. Allah'a yemin olsun, bizimle karşılaşıp savaşsaydın bizim nasıl insanlar olduğumuzu anlardın. Sen henüz bizim gibisiyle karşılaşmadın" dediler. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu.
♦ Medine Yahudileri, Efendimiz hazretlerinin Bedir gününde müşrikleri yendiğini görünce kendi aralarında şöyle dediler: ‘Vallahi bu ümmi Nebi, Musa (as)’ın bize müjdelediği, kitabımızda niteliklerini bulmakta olduğumuz, sancağı asla yere düşmeyecek olan ahir zaman peygamberidir. Tevrat’ta da onun na’t ve medhiyyeleri vardır.’
Yahudiler Efendimiz’e tabi olmaya ve iman etmeye niyetlendiler. Onlar bu arzu üzere iken içlerinden bazıları: ‘Hele durun bakalım, iman etmekte acele etmeyelim! Başka ikinci bir savaşını daha görelim’ dediler.
Uhud Savaşı olup da, sahabelerin sancağı yere düşünce, tereddüt ettiler; 'Hayır, bu o peygamber değilmiş' dediler. Müslüman olmadılar. Hz. Peygamber ile yapmış oldukları ve henüz süresi dolmamış antlaşmayı da bozdular.
Ka'b ibn Eşref altmış atlı ile Mekke müşriklerine, Ebu Süfyan ve ashabına varıp onları tebrik ettiler, güçlerini birleştirmeyi teklif ettiler, "Sözümüz bir olsun." dediler. Yahudilerle müşrikler Efendimiz hazretlerinin aleyhinde savaş kararı aldılar. Sonra Yahudiler Medine'ye döndüler. Yahudi lobisinin bu çalışmaları üzerine bu ayeti kerime indi.
♦ Bir diğer görüşe göre; âyet-i kerime, yahudilerin, müslümanların Uhud'da mağlûp olmasına sevinmeleri üzerine nazil olmuştur.
Küfürle ibtila olan, zaten hükm-ü ezelide şekavetle mağluptur. Sonra onlara heva, nefs, şeytan, dünya lezzetleri galip geldi, tabiatlarının esfel-i safilinine atıldılar ve orada yaşadılar. Sonra da bu yaşadıkları hal üzere öldüler, öldükleri bu hal üzere de haşrolup cehennem kuyusunun dibine atıldılar.
✽ قُلْ لِلَّذٖينَ كَفَرُوا De ki; 'Ey kafirler' buyruğunda hitap yine kafirlere. Üslup değişti; isim cümlesinden inşâi cümleye, emir sigasına döndü.
✽ 'De ki' Emir Peygambere söylenip, tebliğ etttiği 'mağlub olacaksınız' cümlesi, onlara haber olarak intikal ediyor.
✽ 'Toplanacaksınız' muzari fiil (سَ) harfi ile tekit edildi, onların inkarından ötürü, inkari kelam olarak getirildi.
✽ (لِ) harf-i ceri tahsis için geldi, dünyada mağlubiyet, ukbada cehennemde haşaratlar gibi haşrolmak kafirlere mahsus kılındı.
✽ اِلٰى harf-i ceri intihâi gaye bildirir; cehenneme varmaları dönüşü olmayan müebbet bir cezadır.
✽ وَبِئْسَ الْمِهَادُ 'Ne kötü döşek' Zem fiili mahsusuyla tekit ifade eder. ‘Yatak’ lafzı, istiare-i tahakkümüyedir. Dünyada rahatı, zevki, sefayı tercih edip Allah (cc)’ın ayetlerini alaya alanlar, aynı alay üslubuyla cezalanıyor.
✽ Bu cümle cem; mağlubiyet ve cehennemde toplanmak, cehennem yatağına girmekte cem edildi.