16- Ki, derler: ‘Ey Rabbimiz gerçekten biz kesin olarak inandık, günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru.
Önce geçen ayette cenneti anlatırken, bu ayette cennetliklerin dua ve evsafını bildirmektedir.
Bu güzel insanlar imanlarını tazeleyerek günahlarının affedilip cehennem azabından korunmalarını isterler. İnandıklarını tekitle pekiştirip söyledikleri için, imanın diğer şartlarını saymazlar.
'Amenna' demekle yetinirler. İnanıp, imanın gereğini yaptıktan sonra belki bir eksik, bir yanlış olabilir diye, ihtiyaten af dileyip 'Azabından koru' diye, kalplerindeki haşyetullahı dile getirmişlerdir.
Bu ayet iman, istiğfar ve duayı bir arada zikrederek kulun önce imanını tazeleyip imanda şek, şüphe bırakmaması, gün be gün fıtri imandan taklidi imana, ondan istidlali, ondan da hakiki imana doğru hızlı yol almasını tenbihler. Sonra sevabı, günahı, emri, nehyi, kulluk görevlerini öğrenip günahtan korunmak, kasten günah işlememek, hatayla, bilmeyerek gafletle bir günah işlenmişse hemen tevbe istiğfar etmeye bir teşvik vardır.
Amelle beraber ihlası elde etmeye çalışıp, amele ilmi kardeş yapıp daima takvaya ulaşmayı, yaptığını sırf Allah için yapmayı, terk ettiğini sırf Allah için terk etmeyi, daima Allah'ın azamet ve kibriyasından, azabından, gazabından korkmayı ayetin zımnından anlıyoruz.
Müminin Allah'a olan korkusu çekici bir güç, Allah'a olan korkusu itici bir güç olarak onu hedefe ulaştıracak, ebedi saadete kavuşturacaktır.
Önceki ayette müttakilere hangi ödüllerin verileceği bildirilmiş; fakat müttakinin hangi ibadetleri yaparak bu sıfatı hak ettiğine açıklık getirilmemişti. Bu ayetler, muttakinin hangi amellerle bu mertebeye erdiğini açıklamaktadır.
Müttaki, imanını itiraf ettikten sonra, günah işlemiş olacağı ihtimalinden hareketle Allah'tan af diler.
Allah'tan af dilemek, kişinin benliğinin kendisi ile Rabbi arasına girmesini engeller. Kendisini temize çıkarmayan kişi, Allah'a karşı aczinin bilincinde olan kişidir.
İnandık; nurlarına ve sıfatlarına inandık
Bizi affet; Vücud (varlık) günahımızı affet
Bizi cehennem azabından koru; mahrumiyet ateşinden, ölmeyen benlikten koru.
'Bizi ateşin azabından koru' duası, hem aczi itiraf, hem de amellere güvenmeme anlamına gelmektedir.
Allahu Teâlâ onların önce, "Ey Rabb'imiz iman ettik" dediklerini, daha sonra da, "Artık bizim günahlarımızı bağışla" diye duâ ettiklerini nakletti. Sırf imânları ile Allah'ın mağfiretini istediler. Allahu Teâlâ bu sözü onları medhetmek için nakletmiştir. Bu, sırf imân ile, kulun Allah'ın rahmet ve mağfiretine nail olabileceğine delâlet eder.
Allah, kullarını iman edip etmemekte özgür bırakmakla birlikte merhameti gereği kullarının iman edip kurtuluşa ermelerini ister, inkâr ve isyan etmelerini istemez. İnsanlar, yaratılışları gereği günah işleyebilirler. Önemli olan hiç günah işlememek değil, günahta ısrar etmemektir.
Günah işleyen insan, işlediği günah ne kadar çok, ne kadar büyük olursa olsun, şartlarına uygun tövbe eder ve Allah’tan af ve mağfiret dilerse Allah onu bağışlar. Dünyada Allah’ın affetmediği hiçbir günah yoktur. İster inkâr; ister içki, kumar, zina, hırsızlık, yalan ve gıybet gibi haramlar olsun; isterse namaz, oruç, hac, zekât ve zikir gibi farzları terk etmek olsun, tövbe edildiği zaman Allah kulunu bağışlar. İnkârın tövbesi iman etmek, isyanın tövbesi; günaha pişmanlık duyup Allah ve peygambere itaate başlamak, hayatını İslam’a uygun hâle getirmek, salih ameller işlemek, haram ve günahlardan sakınmaktır. Kul hakkı içeren günahlardan kurtulabilmek için ayrıca hak sahibine hakkını ödemek ve helallik almak gerekir.
Günahlara tövbe etmekte acele edilmesi, hayatta iken ve ölüm ile burun buruna gelmeden önce tövbe edilmesi gerekir. Çünkü ölümle karşı karşıya kalındığı anda artık tövbe kabul edilmez.
✦ Ey Kullarım! Siz gece ve gündüz günah işliyorsunuz. Ben günahların hepsini bağışlarım. Bu sebeple benden af ve mağfiret isteyin ki sizi bağışlayayım. Hadis-i Kudsi, Müslim
✦ Ey kullarım! Benim koruduğum kimse hariç hepiniz günahkârsınız. Bu sebeple benden bağışlanma isteyiniz ki sizi bağışlayayım. Sizden kim Benim bağışlamaya kadir olduğumu bilir ve Benden kudretimle bağışlanma dilerse onu bağışlarım. Hadis-i Kudsi, İbni Mace
✦ Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer siz günah işlememiş olsaydınız Allah sizi yok eder, başka bir kavim getirirdi. Onlar günah işlerler, hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler, Allah da onların günahlarını bağışlar. Hadis-i Şerif, Müslim
✦ Âdemoğlunun hepsi günahkârdır. Günah işleyenlerin en hayırlıları ise tövbe edenleridir. Hadis-i Şerif, İbn Mâce
Cehennemde ateş vardır; ancak onun ateşi nursuzdur. Bu nedenle cehennemde, ışık, nur, aydınlık gibi güzellikler yoktur.
✦ Cehennem kıpkırmızı kesilinceye kadar bin yıl yakıldı, sonra bembeyaz olana kadar bin yıl daha yakıldı, daha sonra da simsiyah olana kadar bin yıl daha yakıldı. O, şimdi simsiyah ve kapkaranlıktır. Hadis-i Şerif, Tirmizi
✦ Cehennem ateşi dünya ateşinden yetmiş derece daha sıcaktır. Hadis-i Şerif, Müslim
✦ Şüphesiz kıyamet gününde cehennemliklerin azap itibariyle en hafif olanı, ayaklarının altına iki kor parçası konulan ve sıcaklığından beyni kaynayan kimsedir. O zanneder ki kendisinden daha şiddetli azap gören hiç kimse yoktur. Hâlbuki o azabı en hafif olandır. Hadis-i Şerif, Buhari
Cehennem “Nâr” yani ateş olduğu için sıcaklığı gibi, dondurucu soğukluğu da vardır. Zemherîr (İnsan, 13) cehennemin soğukluğunu anlatır. Ateşin eksi mertebesi dondurucu soğuk olduğu bilenen bir husustur.
✽ Bu ayetle on yedinci ayet arasında takdim-tehir sanatı var. Önemine binaen şahıslar zikredilmeden sözleri, duaları zikredilmiş, yaptıkları dua örnek olarak verilmiş.
✽ İsim cümlesi; duanın devamlı olmasına, müsnedin muzari gelmesi de gün içinde, zaman içinde duaya yer verilmesine işaret içindir. Muzari fiil gelerek, hükmü takviye ve istimrar-ı teceddüdi manalarını ifade etmiştir.
✽ Ayeti kerimede ‘نَا’ ların tekrarı ile itnaptan terdittir. ‘اِنَّ’ ile beraber tekitler çoğaltılmıştır.
✽ ‘İman ettik’ cümlesi, ‘biz biz biz iman ettik’ diye içtenlikle iman ettiklerini şüphe götürmez şekilde belirtmiştir.
✽ ‘فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا’ Öncelikle bizi affet, yani varlığımızı, derunumuzda olan benliğimizi, enemizi, egomuzu affet, dedikten sonra 'Yaptığımız günahlarımızı, kusurlarımızı, hatalarımızı, cürümlerimizi affet' geldi. Tecrid sanatı.
✽ Nefsi mütekellim meal gayrı zamirleri (نَا), faideyi çoğaltmak, topluca dua etmek, duaların kabulüne sebep olsun diye itnabla tekrar tekrar zikredilmiş.
✽ ‘وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ’ Yine ‘نَا’ zamiri tekrarla tekrir olup merhameti celb için zikrolunmuştur.
✽ 'Ateşten koru' derken, en büyük azap ateşle olduğu için tağlib yapılmış. Cehennemde başka azaplar da var.
✽ Ateşle iç ve dış ateş kastedilmeye elverişli, istiare-i vefakiyedir.