Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 25. Ayet

فَكَيْفَ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

25- Geleceğinde şüphe olmayan günde toplayacağımız zaman onların durumları nasıl olacaktır? Herkese kazandığı tamamen ödenecektir. Hiç kimseye zulmedilmeyecektir.


Şüphe olmayan bir günde bütün insanların yaptığının karşılığını bulmaları için, Ahkamül Hakim’in hükmünü verdiğinde halimiz nice olur? O gün herkes evladından, ana babasından, yakınlarından kaçar. O gün herkes ahlakına, ameline göre korkunç suretlere girer. O gün cehennem lavlarını saçar. O gün herkes dünyada seçtiği önderinin sancağı altında yer alır. O gün pişmanlık, iyiyi kötüden ayıran fasıl günüdür. ‘Vay o günü yalanlayanlara!’ (Mürselat, 15)
 

Onları hiç şüphe olmayan bir günde topladığımızda nice olacak?

Bu kısımda bir hazif var. "Onların durumları ve halleri nice olacak?" takdirindedir. كَيْفَ (nasıl, nice) kelimesi kendisine delalet ettiği için “hal” kelimesi mahzuftur.

Hesap gününün faydası, insanlara hak ettiklerini vermek, sevaba nail olanlar ile cezaya müstehak olanların farkını göstermektir.

Kıyamet gününde ilk kalkacak olan kafirlerin bayraklarının başında Yahudilerin bayrağı gelecektir.
 

Herkese kazandığı tastamam ödendiği zaman...

 مَا كَسَبَتْ “Kazandığı" ifâdesi, kulun iş ve ameline hamledilirse, bir hazif var demektir. "Herkese kazandığı sevap veya ikâbın karşılığı verilecektir" takdirindedir. Eğer "kazandığı" ifâdesi, sevap ve ikâb mânasında alınırsa, böyle bir takdire gerek kalmaz.

Bir an için kendimizi Allah (cc) huzurunda düşünelim. Melekler yakamızdan yapışmış. Bizi Allah’ın huzuruna getirmişler.

Allahu Teâlâ 'Şu gençliği sana vermedi mi? Onu nerede kocalttın? Ben sana yaşama mühletini vermedim mi? Ömrünü nerede sarfettin? Ben sana bilgi öğretmedim mi Verdiğim malı nereden kazandın?' diye soracağı vakitteki hacalet ve kepazeliği düşünelim.

Çünkü O bize verdiği nimetleri sayarken öte yandan bu nimetlere karşı bizim yaptığımız günahları yüzümüze vuracağını hatırlamalı. Ve o günün hacalet ve rüsvaylığını düşünelim.

Şayet inkara kalkışırsak bütün azalarımız yaptıklarına şahadet edecektir.

      ✽      ✽      ✽ 

Acelesi olduğunu anlamıştım. Sağanak yağmura aldırış etmiyor, ezilmiş haline rağmen saga sola koşuyordu. Yanına sokularak: "Hayrola teyzecim" dedim. "Bir derdiniz mi var?.." Sıcak bir tebessümle;

- Buraların yabancısıyım evladım. Hastane tarafına gidecek bir araba arıyorum, dedi.

- Biraz beklersen aynı dolmuşa binebiliriz, dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm"..

Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyenin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanakları pembe pembe olmuştu.

- Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden uğramak istemiştim.

- 20 dakikanız var, dedim. Hastane yakın ama bu havada araba pek bulunmuyor.

Durağa herkesten önce geldiğimiz için dolmusa rahatça bineceğimizi sanıyordum. Ancak araba yanaştığında arkamızda duran 4-5 kişinin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş oldukları her hallerinden belli olan adamlara;

- Önce biz gelmiştik. Sırayı bozmaya hakkınız var mı? dedim.

Ön koltukta oturan;

- Hak istiyorsan, Hakkari'ye gideceksin arkadaşım, dedi. Hem oradaki haklardan KDV de alınmıyormuş.

Bu laf üzerine de attıkları kahkahadan bindikleri araba sallanmış, sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak:

- Ben biraz daha bekleyebilirim, dedim. Ama şu ihtiyar teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor.

Bu defa şoför lafa karışarak; "Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim" dedi."Okuyup üfledi mi hastaneye uçuverir.." Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaşıp gitti.

Yaşlı teyze tevekkülle susuyordu. 5-10 dakika sonra gelen bir baska dolmuşa beraber bindik. Şoföre teyzeyi hastanede indirmesini söyledim. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikayet etmiyordu. Trafik de yarı yolda tıkanıp kalmıştı. Şoför:

"Yolun bu durumu hayra alamet değil. Sebebini anlasam iyi olacak" dedi ve arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileri doğru yürüdü. Biraz sonra döndüğünde; "Kısmete bak yahu" dedi. "Bizden önce kalkan dolmusa kamyon carpmis".. Heyecanla: "Birşey olmus mu?.. Yani yaralı falan var m?" diye sordum. "Dolmuşta bulunanları, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar".. Göz ucuyla yaşlı kadına baktım.

Solgun dudaklarıyla birşeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dua ediyordu.. Şoför koltuğa yavaşça otururken: "Kısmet işte" diye tekrarlayıp duruyordu. "Sen kalk koca bir kamyonla çarpış. Hem de Türkiye'nin öbür ucundan HAKKARİ plakalı bir kamyonla...".

      ✽      ✽      ✽ 
 

Te'vilâtı'n Necmiyye'den

O gün kimseye zulmedilmez. Çünkü zulüm bir şeyi kendi yerinden başka yere koymaktır. Oysa o gün ne yüksek derecedekiler aşağıya, ne de aşağıdakiler yukarı dereceler konmayacaktır.

 

Belagat

✽ فَكَيْفَ 'Nasıl olacak?' sorusu zemde mübalağa için tecahülü ariftir.

✽ اِذَا جَمَعْنَاهُمْ Onları topladığımızda; vasıtalı kinayedir. Kıyamet kopup, mahşer yeri kurulup onları topladığımızda...

✽ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ 'Şüphe olmayan gün için' zamana isnaddır. O gündeki hesap ve sorgulama için, demektir.

✽ Şüphe olmayan gün, kıyamet günü için nisbetli kinayedir.

✽ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ İstiare-i temsiliyedir. Dünya bir pazar, insan da bu pazarda çalışan bir işçi. İşyeri sahibi, ahirette amellerin karşılığını ödeyecek olan Allahu Teâlâ'dır.

✽ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ Onlar zulmedilmeyecekler, itnabtan tekit bildiren iygaldir.