30- O gün ki herkes işlediği ne iyilik varsa onu önünde hazır bulacak; kötülükten de her yaptığını; onlarla arasında büyük bir uzaklık bulunmasını arzu edecek. Allah (cc) sizi kendisine karşı gelmekten sakındırır. Allah (cc) kullarına şefkatlidir.
Yapılan ameller sahibinden önce gider, yerini bulur. Kıyamet günü gelince herkes hayırdan ne yapmışsa hazır bulur. Tabi çok sevinir. Yıllar sonra yaptığı amel saklanmış, korunmuş, sahibine elverişli bir surette sahibini bekliyor. Hatta ölen küçük çocuklar bile ana babasını cennete götürmek üzere cennetin kapısında hazır bulunur. Güzel ameller gönderen bahtiyarlar bugün onun zevkini, keyfini yaşarlar. Geçmişte çektikleri acıları çoktan unutmuşlardır.
Yapılan amel kötü azaba düçar olacak cinsten ise sahibi başına geleceği sezer, kendisiyle ameli arası çok uzun bir mesafe olmasını ister. Ama ne mümkün! Amel sahibinden asla ayrılmaz. Kah yılan olur başına çöreklenir, kah ateş olur, yakar. Müstehakı ne ise ona göre muamele eder.
Kullarına şefkati bol olan Allah (cc) o günler gelmeden önce onları uyarıyor. Ta ki düşünüp ibret alalım, nefsimizi dizginleyelim, bizi hazır bekleyen güzel ameller işleyelim, hesabı düşünelim. Hesaplı yaşayalım ve ‘eyvah’ demeden ‘Allah (cc)’ diyelim.
Allah'ın kudreti bakımından diğer günlerin o günden bir farkı olmadığı halde, önemini belirtmek ve şerefini yüceltmek maksadıyla bilhassa bu gün zikredilmiştir. "Din gününün sahibi" (Fatiha. 3) âyetindeki gibi.
Yapılan amel bakî değildir. Onu Kıyamet günü bulmak mümkün değildir. Ayette zikredilen amelin bulunması; kulun amel defterlerini bulmasıdır.
Amellerin bu şekilde kaydedilmesi ve yazılması, mahşerdeki değerlendirmenin objektif olduğunu göstermek, insanın kendi kendisini değerlendirmesi içindir.
Veya kul, amellerinin karşılığını bulur. Buna göre âyetteki "hazırlanmış bulacak " tabirinden maksad, o amel defterlerinin Kıyamet gününde hazırlanması olabileceği gibi, amellerin karşılığının hazırlanması da olabilir. Her iki mânada da tergîb ve terhîb vardır.
Amellerinin mahşerde önüne konacağını bilen ve inanan insanın, ruh disiplini, ürpermesi ve kötü amellerden sakınması bir başka olacaktır. Bu bilgi ve iman ahlâkın temel taşını oluşturur. İyilik yapanların da amellerinin zayi olmayacağını bilmeleri, onları daha güzel amellere teşvik eder.
İnsan bir düşünse:
• Kuvvetinin gideceğini...
• Kalabalığının eriyeceğini.
• Dostlarının onu kovacağını.
• Dünyada fakirlik hâli, âhirette de azâbın saracağını.
• Kabrin dar gelip; kaburga kemiklerinin birbirine gireceğini.
• Münkir ve Nekir’e cevap veremez hâle gelip; dilinin tutula-cağını.
• Kabrinde cehennemden bir kapı açılıp; oranın sıkıntı ve zehirinin geleceğini....
Hayırlı amel
✦ Dünyada iyilik ehli olan, âhirette de iyilik ehlidir. Dünyada kötülük ehli olan, âhirette de kötülük ehli olur. Hadîs-i Şerîf
✦ Her kim müslüman kardeşinin bir işini görürse, kendisine hac ve umre yapanın ecri verilir. Hadîs-i Şerîf
✧ Bir iyiliğiniz kopyalanır ve yüzlerce iyilik olarak size geri döner.
✧ Bütün mahlûkat Allah’ın iyâlidir (yani Allah’a muhtaçtır). Allah katında en sevimli olan ise, iyâline iyilik edendir.
✧ Kötülükten sonra kötülük işlemek ne kötü. Kötülükten sonra iyilik işlemek ne güzel. Ondan daha güzeli ise iyilikten sonra yine iyilik işlemektir. Avn b. Abdullah
✧ İyilik üç şeydedir: Dilde, bakmada, susmada. Hz. İsa
✧ Günde en az iki kişinin gönlünü al, iyilik et. Gönül almak Firdevs kapısını açmaktır. S. Hilmi Tunahan
✧ Müminin iman, taat, salih amel nurları ateşe siper olur.
✧ Meşhur İran Hükümdarı Nuşirevan’a,
- Sizce belânın en büyüğü nedir? diye sorulduğunda, şu cevabı vermiştir:
- Kişi, iyilik yapmaya muktedirken, ihmal sebebiyle, bu fırsatı elden kaçırmasıdır.
✧ İmanın, insanın sinesine tastamam yerleşmesi ancak amelle mümkün olur. Salih amelle beslenmeyen imanın solması hatta sönmesi her zaman muhtemeldir.
✧ Nefsinize iyilik yapın, onu cehennemde yanmaktan koruyun.
✧ Kalbinize iyilik yapın; isyan, nisyan ve gaflet kirinden koruyun.
✧ Ruhunuza iyilik yapın; onu masiva perdelerinden himaye edin.
✧ Sırrınıza iyilik yapın, onu varlıkların mülâhazasından halas edin. Halka iyilik yapın; eziyetleri kaldırıp, onlara hayrınızı ulaştırın.
✧ Allah’a karşı muhsin olun; ibâdetlerde, emir ve nehiylerde sanki Allah’ı görüyormuşcasına hareket edin.
İşaret bekliyorum yağız atım eyerli
Yanarım, sorarlarsa ne getirdin değerli? N. Fazıl
Kötü amel
✦ Bir müslümanın üzüntüsünü paylaşmayan, iyi bir insan sayılmaz. Hadîs-i Şerîf
✧ Kötülüğe kötülükle cevap verenden uzak dur. Hz. Ali
✧ En akıllı kimse takva üzere yaşayan, en ahmak kimse kötülük ve günahlarda yaşayandır. Hz. Hasan
✧ Şeytan kötülükleri iyilik şeklinde göstererek insanları aldatır. İmam-ı Rabbani
✧ İslamiyet'in içinde hiç bir kötülük, İslamiyet'in dışında da hiç bir iyilik yoktur. Ebu-l Vefâ
✧ En çok, kendine yapacağın kötülüklerden kork.
✧ Kötünün galip gelmesi için bir tek şey yeterlidir: İyi insanlar için hiçbir şey yapmamak.
✧ Kötü olaylar, kötü sebeplerden doğar.
✧ Çamur atma; hedefini şaşırır, kirli ellerinle kalıverirsin.
✧ Kötü kazanabilir ama üstün gelemez.
✧ Kötülüğün içine kolayca girilir, ama güçlükle çıkılır.
✧ Yapılan her kötülük atılan zararlı bir tohumdur.
✧ Dosttan kâr almak iyi bir davranış sayılmaz.
Yaptığı iyilikleri hatırlayıp kötülükleri unutan kimse gururludur. Gerçek Müslüman kötülüklerini hatırlayıp gidermeye çalışır. H. İsmail Kötülükle ancak kötülük uyuşabilir.
✽ ✽ ✽
İmam-ı Azam’ın talebelerinden takvası ile meşhur İmam Veki’in talebelerinden biri okuduklarını ezberleyememekten şikayet etmiş, bu talebesine İmam Veki Allah’a karşı kötülük işlemeyi terk etmesini tavsiye ederek irşatta bulunmuştur.
✽ ✽ ✽
Bir gün ki; insan iyi ve kötü bütün yaptıklarıyla muhasara ediliyor. Ve insan kendi kendine önüne serilen hesabı düşünüyor. Kendisi ile kötü amelleri arasında uzun bir mesafe bulunmasını temenni ediyor. Kaçıp kurtulmak istese de artık kurtulması mümkün değil.
Her bir filmin bir başlangıcı ve bir de bitişi vardır. Hayatımız da böyle bir filmi andırmaktadır. Hem de aktörlüğünü bizzat kendimiz yapıyoruz, melekler de kayıt işini gerçekleştirmekte. Bu kayıt yarın kıyamette bizlere takdim edilecek ve kendi filmimizi seyredeceğiz. Ta ki dünyada yaptıklarımızı inkar etmeye ve kötülüklere mazeret bulmaya imkan kalmasın.
Kıyamette sadece cehennemlikler değil, herkes pişmanlık duyacaktır. Dünyada pişmanlık nimettir kişiye verilen şansı kullanmaktır; fakat ahirette pişmanlık felakettir. Pişmanlık dünyadaki en güzel, ahiretteki en acı duygudur.
İnsan öldükten sonra yeniden dünyaya gelmesi mümkün olsaydı, elbette bir an boş geçirmez, hep ahireti için çalışırdı, günah işlemezdi, kalb kırmazdı.
Mübarek bir zat, bir Müslümana ait kabrin önünde durup, talebelerine sorar:
- Bu kabirdeki kişi, tekrar dünyaya gelse sizce neyle uğraşır, ne yapar?
Talebenin birisi,
- Elbette sürekli namaz kılar, der. Diğer biri, 'Devamlı oruç tutar' der. Bir diğeri de, 'İslamiyeti yayar' der. Her talebe faydalı bütün işleri sayar. O zat buyurur ki:
- Doğru söylüyorsunuz; ancak bu mezarda yatan kişinin dünyaya tekrar geleceği şüphelidir. Sizin oraya gideceğiniz ise kesindir. Yani siz de onun gibi öleceksiniz. O halde neden şimdi bu söylediklerinizi yapmıyorsunuz? Neyi bekliyorsunuz? Onun kaybettiği fırsatı siz bir ganimet bilmelisiniz, yarına bırakmadan bu faydalı işlerle uğraşmalısınız.
✽ ✽ ✽
Bir evliya, müritleri ile beraber bir gece seyahate çıkmış.
Her yer zifiri karanlık imiş. Bu veli zat, talebelerine yerden taş toplamalarını ve mümkün olduğu kadar çok taşı yanlarına almalarını emretmiş.
Talebelerden bir kısmı “ben taşı ne yapacağım, bu seyahatte benim ne işime yarayacak” diyerek hocalarının sözünü dinlememişler, böylelikle, sözde eğilip kalkma zahmetinden kurtulmuşlar.
Bir kısım talebeler ise hikmetini anlayamamak ile birlikte hocalarına itaat etmişler. Eğilip kalkma zahmetine katlanarak topladıkları taşları ceplerine koymuşlar.
Sabah olunca hocaları herkese ceplerindeki taşları çıkarmalarını emretmiş. Bir de ne görsünler, o taşlar mürşidlerinin kerametiyle altına dönmüş. Bu sahne karşısında taş toplayanlar da, toplamayanlar da pişman olmuşlar. Toplamayanlar “niçin toplamadık” diye pişman olurlarken, toplayanlar ise “niçin daha fazlasını toplamadık” diye pişman olmuşlar.
İşte ahirette de herkes pişman olacak, ibadet etmeyip cehenneme gidenler “niçin ibadet etmedik” diye pişman olurlarken, ibadet edip de cennete girenler daha fazla ameli ve takvası olanlara hazırlanan nimetleri gördüklerinde, “niçin daha fazla ibadet etmedik” diyerek pişman olacaklardır.
✽ ✽ ✽
Allah'ın kullarını kendisine karşı gelmekten sakındırması; kullarına karşı geniş şefkat ve merhametindendir.
Bir gün Efendimiz çevresinde bulunan ashabına baktı ve onlara şöyle dedi:
"Ey insanlar! Amellerinizin çokluğu ve günahlarınızın azlığı sebebiyle kendinizi beğenmeyin! Sonunun neyle biteceğini (ve hayatının neyle mühürlendiğini) bilmedikçe kimseye imrenmeyin ve onun yaşayışına şaşmayın!"
Muhakkak ki ameller sonuçlarına göredir. Şüphesiz sizin biriniz kıyamet gününe yetmiş peygamberin ameliyle gelse bile, kıyamet gününde karşısına çıkan şeylerin korkusundan dolayı, elbette daha fazlasını temenni eder.
Kişi insanların cennet ameli olarak gördüğü şeyleri işler, hayırlı ameller yapar; ama sonuçta cehenneme girer. Yine insanların görüşlerine göre cehennem ehlinin amelini işler fakat; sonuçta cennete girer. Çünkü ameller sonuçlarına göredir. Hadis-i Şerif
Sürse de farz et ki ömrün, sürse de yüz yıl
Âkıbet bir gün gelir, her şey olur elbette hayal
Yaptığın, bir fena efsane olmaktan ise
Bari senden sonra kalsın âleme hoş bir misal.
Allah Teâlâ, bir va'îd olarak, "Allah, sizi yüce zatından sakındırıyor" buyurunca, bunun peşisıra rahmetinin gazabına galib geldiğini bildirmek için, "Allah, kullarına ra'ûftur" buyurmuştur.
Allahu Teâlâ, insanları kendisinden sakındırdığı, ilminin ve kudretinin mükemmelliğini öğrettiği, insanlara mühlet tanıdığı, fakat ihmal etmediği, rahmetini celbedecek şeylere onları teşvik ettiği ve gadabına müstehak olacak şeyleri yapmaktan sakındırdığı için, kullarına karşı ra'ûftur.
Allah, tevbe etmeleri, tedbirli olmaları ve kusurlarını telâfi etmeleri için zaman tanıması bakımından kullarına ra'ûftur.
Allah'ın kullarını azabından sakındırması, onlara olan re'fetindendir.
Kur'ân-ı Kerim'de "ibâd" (kullar) lafzı, mü'minlere hastır. Yani, "Allah fâsıklardan intikam aldığı gibi, kendisine itaat edip muhsin olanlara karşı da ra'ûftur."
İmam Kuşeyri şöyle der:
"Ve Allah kullarını çok esirgiyor" tasavvuf yoluna yeni girenler içindir. "Allah sizi kendisinden tahzir buyuruyor sakındırıyor" cümlesi ise arifler içindir. Çünkü yeni başlayanlar, hafiflik ve kolaylık ehlidir. Ârifler ise korkutma ve sakındırma ehlidirler.
Akıllı kişiye düşen, nefsini ahlakı zemimeden tezkiye etmesi ve kalbini dünyevi alakalardan temizlemesidir. Salih amellerle, hak sözlerle Allahu Teâla'nın rızasını kazanmak için çalışmalıdır ki kendisine muhtaç olduğu günde onları Rabbinin katında hazır bulsun ve saadete kavuşup kurtulsun.
✽ ✽ ✽
Bir ihtiyar bir gençten bir akçenin dörtte birini istemiş, o da vermişti. Günün birinde o genç bir suç sebebiyle yakalandı ve padişah onun idamını emretti. Genci idam etmek üzere meydana götürürlerken, bu gencin iyiliğini gören ihtiyar oradan geçiyordu. Genci o halde görünce onun yaptığı iyiliği düşündü. Ona acıdı, yüreği yandı. Genci kurtarmak için bağırmaya başladı:
‘Eyvah! Güzel huylu padişahımız vefat etti!’ diye haykırdı. İhtiyarın bu haykırışı üzerine insanlar ızdırap içinde feryat ederek koşuştular. Bu kargaşa ile meydan boşalırken, genç kaçtı, ihtiyar kaldı. Haberin yalan çıkması üzerine ihtiyarı yakaladılar. Cesur ihtiyar:
‘Bu sözümle padişah ölmedi ama bir can kurtuldu’ dedi ve hikayeyi anlatınca, padişah memnun oldu ve ihtiyarı affetti.
Genç ise düşe kalka koşuyordu. Birisi ona:
‘Ya hu, ne yaptın ki ölümden kurtuldun?’ diye sordu. Genç:
‘Bir akçenin dörtte biriyle kurtuldum’ dedi.
Efendimiz ‘Sadaka belayı def eder’ buyurmuştur. Sadi Şirazi
✽ ✽ ✽‘O gün herkes yaptığını yanında hazır bulacaktır.’
Aslında insanın yaptığı iyilik veya kötülük nefsinin yanında hazırdır. Ancak nefsinin nazarı gaflet perdesiyle kapalı olduğu için şu anda o yaptıklarının yanında hazır olduğunu göremez. Ondan perde açıldığı zaman, yanında olduğunu fark edecektir. ‘Bu gün senden perdeni açtık, artık gözün keskindir.’ (Kaf, 22)
✽ O gün her nefis yaptığını bulacak, cümlesindeki 'Gün' nisbetli kinayedir. Kıyamet günü kastedilmiştir.
✽ Yaptığını değil, yaptığının sonucunu bulacak, sebep söylendi müsebbep kastedildi.
✽ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ ile وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُٓوءٍ arasında ikili mukabele vardır.
✽ مُحْضَراً kelimesi ism-i mefuldür. İsm-i fail olarak 'Hazır' kelimesi yerine ism-i mefulün gelmesi durumun korkunçluğunu daha fazla bildirir.
✽ Sadece hayır için مُحْضَراً gelip, kötülük için gelmemesi, asıl hazırlanması murad edilenin hayır olduğuna işarettir. Şerrin hazırlanması ise teşrii hikmet gereğidir. Cümle tecessümdür.
✽ Onunla arasında uzak mesafe olmasını ister, cümlesinde istemek fiili تَوَدُّ sevmek, fiili ile getirildi. İstare-i tebaiye ve tahakkümiyedir. Camisi, gönüllü olmak, meyletmektir.
✽ اَمَداً بَعٖيداً sıfatı tekit içindir.
✽ Allah sizi zatından sakındırıyor وَيُحَذِّرُكُمُ اللّٰهُ نَفْسَهُ cümlesi 28. ayette de geçmişti. İlk tahziri kuvvetlendirmek için tekrirdir.
✽ 'Allah sizi sakındırır' derken meful zamiri muhatap gelmişti. Ardından gelen وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ cümlesinde 'Kullarına' buyrularak açık isim getirildi. Muhataptan gaibe iltifattır.
✽ ‘بِالْعِبَادِ’daki elif lam istiğrak içindir. Allah’ın şefkati müslüman ve kafir bütün insanları kapsar. Azabı vaad etmesi onların maslahatı için, hükmünü yerine getirmesi, kelimelerini tasdik etmek ve hikmetinin intizamı içindir. Elif lam, muzafın ileyhten bedel de olabilir. وَيُحَذِّرُ ile رَؤُفٌ arasında ihamı tezat vardır.