Sureler

Göster

Âl-i İmrân Sûresi 32. Ayet

قُلْ اَطٖيعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُولَۚ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرٖينَ

32- De ki: ‘Allah (cc)’a ve peygambere itaat edin! Yüz çevirecek olursalar Allah (cc) gerçekten kafirleri sevmez.

 

Tehdit dolu bir emir: Yüz çevirirseniz cezalanırsınız. Başınıza bela gelir diye bir cevap beklerken Allah kafirleri sevmez buyuruyor. Sanki itaat etmeyen kafir olur ve Allah (cc) onu sevmez. Asi olur kelimesi yerine kafir olur kelimesi istiare edilmiş, birbirine benzetilmiş, ortak yanları, benzer yönleri hayli çok. Çünkü büluğdan itibaren imtihan başlamış, Allah habibiyle kitap göndermiş, emirler, yasaklar belirlenmiş. 'Ona iki göz bir lisan, iki dudak vermedik mi? İki yol göstermedik mi? Neden mesuliyetini yüklenmiyor?' (Beled, 8)

İtaat, amirini itiraz etmeden saygıyla dinlemek, gereken en güzel şekilde vaktinde yerine getirmektir.

Bizim delillerimiz öncelikle kitap ve sünnettir. Sonra kitabın ve sünnetin öngördüğü icmaı ümmet ve kıyası fukahadır.

Dünyevi ve uhrevi her hareket ve sekenatımız her mükellefiyetimiz için bu dört delil (edillei şeriyye) bize yeterli bilgiyi vermekte ve doğru yola iletmektedir. Biz bunları ehil alimlerden ve mutemet kitaplardan öğrenerek amel etmeliyiz. Aklımızla, adetlerle, tahminlerle ve ehil olmayan cahil müçtehitlere danışarak amel etmemeliyiz. Ayette ‘Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun’ (Nahl, 43) buyruluyor. Öncelikle bileceğiz, sonra ameli salih olarak emredilene uygun şekilde yerine getireceğiz. Yaptığımız amele gösteriş, menfaat, eziyet, başa kakma, abartma gibi ameli zayi eden zulümler, hatalar karıştırmayacağız. Ameli tek niyetle ihlaslı, sırf Allah rızası için yapacağız ve sonunda Allah (cc)’ın zatı kibriyasına layık olmadığı için istiğfar ve duayla kabulünü niyaz edeceğiz.

Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail'i çağırır ve der ki: Ben falan şahsı seviyorum, onu sen de sev. Cebr ail onu sever. Sonra da gök yüzündekilere nida ederek "Allah falan şahsı seviyor, siz de onu sevin" der. Göklerdekiler onu sever. Allah bir kula buğzettiğinde Cebrail'i çağırır ve şöyle der: Ben falan şahsa buğzediyorum. Ona sen de buğzet. Cebrâîl ona buğzeder. Sonra göklerdekilere şöyle nida eder "Allah falan şahsa buğzediyor. Siz de ona buğzedin." Bunun üzerine onlar da o şahsa buğzederler. Sonra o şahıs için, o kin yeryüzüne indirilir. Hadis-i Şerif
 

De ki; Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.

Ayetin merkezi kavramı itaattir. اَطٖيعُوا fiili; sözlükte boyun eğmek, yumuşamak, alışmak, teşvik etmek, izin vermek, rıza göstermek, nafile ibadet etmek, bir şeye gücü yetmek, cimrilik demektir. Mufaale babından; gönülden, istekle davranmak, anlamlarına gelir.

Bu ayet önceki ayetin devamı olarak, sevgiden itaate giden yolu çizmektedir. İtaat severek, isteyerek ve Allah'ın af ve merhametini amaçlayarak yapılmalıdır. İsteyerek ve severek yapılmayan bir itaat, insanı Allah'a yaklaştırmayacağı gibi, şahsiyetini de olgunlaştırmaz.

Yüce Allah kendisinden başlayan itaat çemberini Hz. Peygamber'e, devlete, ana-babaya kadar genişletmektedir. Ancak, diğerlerine itaatin kaynağı, Allah'a olan itaattir. Allah'a itaatin kaynak olduğu bir yerde, itaatin kesintiye uğraması mümkün değildir.

Kime itaat edeceğini bilmek kadar, kime itaat etmeyeceğini bilmek de önemlidir. İtaat o kadar önemlidir ki, başlı başına bir ibadet sayılmaktadır. Bir farzı ihmal edilen namaz bozulduğu gibi, itaat edilmemesi gereken birine itaat etmek de itaat ibadetini bozar. Mesela: Bir insan hem Allah'a, hem de şeytanın dostlarına itaat ederse, -aynı zamanda bir ibadet olan-Allah'a itaati bozmuş olur.

Kime itaat edileceğini öğrenerek, itaat edilmesi gerekene itaat etmek, kime itaat edilmeyeceğinin bilincini kazanmak ve itaat edilmemesi gerekene itaat etmemek, hac ibadeti kadar önemlidir.

Ayetlerde kimlere itaat edileceği ve kimlere itaat edilmeyeceği açıklanmıştır: İnsanlara vesvese veren şeytanın dostlarına, zanna uyan cahillere, gaflet içinde olanlara, kafir ve münafıklara, yalanlayan ve alabildiğine yemin edenlere, günahkar ve nankörlere, çocuğunu şirke zorlayan ana-babaya ve toplumun düzenini ifsad edenlere uyulmayacak, itaat edilmeyecektir.
 

Resule (sav) itaat

Peygamber’e itaat, sağlığında kendisine, vefatından sonra da sünnetine uymak ve Kur’ân’ın temas etmediği konularda Resûlullah’ın ortaya koyduğu esasları kabul etmektir.

✦ Bir kimse bir ev yapmış, orada vereceği ziyafete insanları davet etmek için bir dâvetçi göndermiştir. Daveti kabul edenler eve gitmiş, ziyafete katılmıştır. Daveti kabul etmeyenler ise eve gitmemiş ve ziyafete katılmamıştır. Bu misâldeki ev Cennet, dâvetçi de Muhammed aleyhisselâmdır. Muhammed aleyhisselâma itâat edenler Allah’a itâat etmiş olur. Muhammed aleyhisselâma karşı gelenler de Allah’a karşı gelmiş olurlar. Muhammed aleyhisselâm, mü’min ile kâfiri birbirinden ayırandır. Hadis-i Şerif
 

     Sende insan ve toplum, sende temel ve bina;

     Ne getirdin, götürdün, bildirdinse âmenna!.. N. Fazıl
 

✧ Hz. Muhammed yolunun dışındaki her şey batıldır. Batıla tabi olmak dalalete, bu da helak olmaya sebeptir. Ebul Vefa

✧ Bu son zamanlarda sünnet, bidatler arasında gece karanlığında ışık saçan inci gibidir. Zaman dinin garip olduğu zamandır. Bunun için bu zamanda talebenin az bir gayretine, orta zamanlardaki çetin mücahede edenlerden daha fazla sevap verilir. S. Arvasi

✧ Resulullah’ın emrine uymayan iş yapanın ameli merduttur.

✧ Ebû Ali Cürcani’ye sünneti sorarlar, şöyle cevap verir:

    1- Sünnete giden yol, bidattan kaçmak,

    2- Ashabı kiramın icmaına, yani söz birliğine uymak,

    3- Bozuk din adamlarından uzaklaşmak,

    4- Tasavvuf büyüklerini tanımak ve eserlerini okumaktır.

Kendisine; 'Allah’a giden yol nasıldır?' diye sordular. Şöyle cevap verdi:

- Sözüyle, işiyle, niyeti ve maksadıyla sünnete uymaktır. Zira Nur, 54. âyette «Eğer Resûlüme uyarsanız, hidâyete erersiniz» buyrulmuştur.

✧ Hadis rivâyet etmek, Allah’ın Resûlüne bir nevi intisab ve bağlanmaktır. Hz. Ali

✧ Edepleri yapmayan, sünnetlerden mahrum olur. Sünnetleri yerine getirmeyen, farzlardan nasibini alamaz. Farzlardan nasibini alamayanın, mârifetten hissesi olmaz. Mârifetten yoksun olan, tevhidden mahrum olur. Tevhidden mahrum kalan, küfre girer. Abdullah b. Mübarek

✧ Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüte ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç.

✧ Sünnete tam uyan kimseler ilk Müslümanların kalitesine yükselir.

✧ Derviş sünneti seniyyeye bağlı kaldıkça doğru yoldadır. Sünneti seniyyeden kıl kadar ayrılacak olursa yolunu şaşırmış sayılır. Ahmet Rufai

✧ İnsanları Allah (cc)’ın sevgisine kavuşturacak yol yalnız Hz. Muhammed’in yoludur. Ondan başka olan dinler, inançlar, rüyalar çıkmaz sokaktır. İnsanı saadete kavuşturamazlar. C. Bağdadi

✧ Kuran’ın ahkamını öğrenmeyen ve hadislere uymayan kimse cahil ve gafildir. Buna uymamalıdır. C. Bağdadi

✧ Sünnet ile bidat birbirinin zıddıdır. Birini yapınca öbürü yok olur. İmam-ı Rabbani

✧ Ashabı kiram Resul-ü Ekrem'e itaat konusunda yarışa girmişlerdi. Sanki onun emirlerini yerine getirmek için ufak bir işaret bekliyorlardı. Hatta bazen emir vermeye bile gerek kalmazdı. Birgün Resulullah'ın parmağında yüzük vardı, ertesi gün herkes yüzük takmıştı. Çıkardığında da ertesi gün kimsenin parmağında yüzük görülmezdi. O ne yaparsa herkes emir beklemeden onu yapmak için yarışırlardı.

✧ Birgün namazda Cebrail Aleyhisselam gelerek, Resulullah’a sağ ayağının mestinde namazı bozacak kadar bir kir olduğunu belirterek, mestini çıkarmasını istedi. O da yavaşça çıkardı. Namazdan sonra arkasına döndüğünde, herkesin sağ mestini çıkardığını gördü. “Niye böyle yaptınız?” dediğinde “Senin yaptığın gibi yapmadığımızda helak olmaktan korktuk..” cevabını verdiler.

      ✽      ✽      ✽ 

İki gözü görmeyen biri, cemaatle namazı hiç bırakmaz, yağışlı ve karlı havalarda bile camiye, cemaate gitmeye devam ederdi. Evde ailesi bütün vakit namazlarında, hatta yatsı namazına bile gittiği için ‘Gözlerin görmüyor, camiye gitmek sana vacip değil, vakit namazlarını evde kıl’ derlerdi ama o, bu kıymetli sünneti hiçbir zaman bırakmayacağını söylerdi. Bir gün yine camiye giderken yol kenarında çukura düşüp başı yarıldı. Cemaate gidemeden başkalarının yardımıyla oradan çıkıp eve geldi. Kocasını kanlar içinde gören eşi:

‘Sana her zaman söylüyoruz, camiye gitme diye! Bak şimdi de başını yardın, iyi mi oldu yani?’ diyerek onu rencide etti. O halinden şikayetçi olmadığı gibi şöyle dedi:

‘Değil başımın yarılması, kolum da kırılsa, bütün azalarım parçalansa elimden geldiği müddetçe cemaate gitmekten vazgeçmem. Bu kıymetli sünneti bırakmam’ dedi. İstirahate çekilip yattı, o gece rüyasında gördüğü Efendimiz (sav):

‘Ailenle niçin münakaşa ettin?’ diye sordu. Başından geçeni anlatıp cemaate gittiği için tartıştıklarını söyledi. Resulullah (sav) mübarek eliyle iki gözünü sıvazladı. Adam heyecanla uyandı ki, gözleri görüyor!

‘Elhamdülillah’ dedi. Artık cemaate gitmek için kimseye ihtiyacı kalmadı, rahat bir şekilde ibadetine devam etti.

      ✽      ✽      ✽ 
 

Allah'a itaat

Allah’a itaat etmek, onun emirlerini yerine getirip yasaklarını terk etmektir. Yerine getirilmesi gereken emirler, vacip, mendup, müstehap olabileceği gibi haram ve mekruh gibi yasaklar da olur. Yapılması istenen emir ile yapılmaması istenen emir arasında hüküm açısından hiçbir fark yoktur. Yüce Allah bir şeyi emrederken veya yasaklarken, kulunun menfaatini, saadetini, zarar ve ziyana uğramamasını düşünür. Çünkü Yüce Allah kendisine inanan kullarının hem rabbi hem de dostudur. Kulunun menfaatini düşünmesi de onlara ihtiyaç duyduğundan değildir. Dolayısıyla Yüce Allah, ancak kullarının faydasına olan şeyleri emreder, dünyada ve ahirette zarara sokan şeyleri yasaklar. Kulun Allah’a itaat etmesi için emir ve yasaklarını çok iyi bilmesi gerekir. Zira bunları bilmeden itaat olmaz.

✧ ‘Aziz kardeş, hilkatten (yaratılıştan) maksad, Hâlık'ı tanıyıp, O'na kulluk etmektir. O'nu tanımak ve kulluğunu yapabilmek için de, dini bilgilerini artırmak gerekir. Yoksa kahve, sinema köşelerinde, zevk ve sefâ peşinde dolaşmak çok yanlıştır. İnsan dinsiz kafirlere veya hayvanlara benzemektense, Peygamberler yolunu, salihler, âbidler izini seçip, dünyadan tertemiz olarak, göz yumup göçmesi ne büyük bahtiyarlıktır. Mehmet Zahid Kotku

✧ Allah’a itaat zincirinden çıkan insan sayısız ve sonsuz mahkumiyetlere uğrar.

✧ Allah’a itaat et ki yerdekiler ve göktekiler de sana muhabbet etsin. Allah’a itaat et ki insanlar ve cinler sana itaat etsin.

✧ Cenab-ı Hakk’a muhabbet ve itaat edene, Allah (cc) ikramlarda, ihsanlarda bulunur. Denizler onun için donup, sular ona yol olur. Hava emrine amade olur.

✧ Allah’a itaatte tam kul ol ki mahluklar karşısında tam hür olasın.

✧ Allah’a itaat eden kimseye mahluklar itaat ve hizmet eder. Caferi Huldi
 

    Kaç trilyon hücreden yaratırsın bedeni

    Her bedene yüklersin bir varoluş nedeni

    Evrendeki her zerre tesbih ederken seni

    Baş eğerken emrine bu kainat, bu mizan;

    Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan!

 

Eğer yüz çevirirlerse, Allah kafirleri sevmez.

Allah'ın emrine boyun eğmeğe yanaşmayan, itaatte Allah’tan başkasına yönelerek onların icat ettiği kuralları benimseyerek onlara itaat eden kimse, küfür içindedir.

Allah’tan başkasına itaatin, insana huzur vermediği nice acı tecrübelerle görülmektedir. Allah’a ve Allah rızâsı için O’nun müsaade ettiklerine itaat, hayat verici, mutlu edici, iki cihanda aziz eden bir itaattir. Dünyada huzur ve âhirette kurtuluş ancak bu itaatle gerçekleşir. Çünkü itaat, imanın gereğidir. Allah’a itaat etmeyen, Rasûlullah’tan, müslüman emir sahiplerinden, kâmil mü’minlerden ayrı bir yola sapan kimsenin varacağı yer, cehennemdir: "Kendisi için doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı çıkar ve mü'minlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yolda bırakırız ve cehenneme sokarız; o, ne kötü bir yerdir." (Nisâ, 115)

İnsanı en iyi tanıyan, onun gücünün neye yeteceğini bilen merhametli Allah, ona kolay dini vermiş, kaldırabileceği yükü yüklemiştir. Allah'a teslim olmuş müslüman bir kula da Allah'a itimat, güven, ve tevekkül yakışır. "Sen bunları yapabilirsin, gücün yeter, bunlar kolaydır, senden zorluk istemiyorum" deniyorsa, "hayır, yapamam, zor!" demek, her şeyden önce bir isyan ve yalanlamadır.

Beşerin dünya ve âhiret rehberi Kuran-ı Kerim, kendisini anlatma, insanlara beyan etme ve hayata tatbik etme görevini Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e yüklemiştir. Efendimiz’i (sav) devreden çıkararak Kuran’ı anlama iddiasında olanlar, eğer Kuran’a ihanet içinde değillerse, en hafif tabiriyle sünnete karşı lâkayt ve dinde laubalidirler.

✦ Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş, bana isyan eden Allah’a isyan etmiş olur. Benim (görevlendirdiğim) emirime itaat eden bana itaat etmiş, benim (görevlendirdiğim) emirime isyan eden de bana isyan etmiş olur. Hadis-i Şerif, Buhari

✦ Kim itaatten elini çözerse, kıyamet gününde (kendisini koruyacak) bir delili olmaksızın Allah’ın huzuruna çıkar. Kim de boynunda bey’at olmaksızın ölürse, cahiliyet ölümü üzere ölür. Hadis-i Şerif, Müslim

✦ Kim itaatten çıkar ve cemaatten ayrılır da sonra ölürse, cahiliyet ölümü üzere ölür. Hadis-i Şerif, Müslim

✦ Benim ve Allah’ın benimle gönderdiği İslâm’ın durumu, bir topluluğa gelip şöyle diyen kişinin durumuna benzer:

‘Ey Milletim, gerçekten ben, üzerinize gelmekte olan bir orduyu gözlerimle gördüm. Ben, size bu tehlikeyi bildiren apaçık bir haberciyim. Binaenaleyh canınızı kurtarmaya bakın!’

Bu sözler üzerine ahâlinin bir kısmı ona itâat etti ve akşamdan yola çıkarak tabiî bir yürüyüşle bulundukları yeri terkedip gittiler ve kurtuldular. Bir kısmı da onu yalanladığı için yerlerinde kaldılar. Ordu onlara sabaha karşı baskın verdi ve hepsinin kökünü kazıdı. İşte bu hâl, bana itâat, getirdiklerime ittibâ edenler ile bana isyan ve Hak’tan getirdiklerimi yalanlayan kimselerin durumudur. Hadis-i Şerif

 

Sebeb-i Nüzulü

"Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin..." (Âli İmrân, 31) âyet nazil olduğunda, Abdullah İbn Übeyy münafığı, "Muhammed kendine itaati, Allah'a itaat gibi sayıyor ve hristiyanların İsa'yı sevdikleri gibi, bizim de kendisini sevmemizi emrediyor" dedi. Bunun üzerine bu âyeti kerime nazil oldu.

 

Belagat

 'Allah'a ve Resul'e itaat edin' cümlesinde و atıf harfiyle vasıl yapıldı. Tezayuf ve camii aklidir. Allah'a itaat için Resul'ün (sav) öğreteceklerine, ibadeti, iman esaslarını bildirmesine ihtiyaç vardır. Resul'e itaat için de Allah'a tam bir iman gereklidir.

 İcaz-ı hazıfla mecazı mürselden sebep-müsebbep alakası vardır. Resul'e itaat, onun emrine, nehyine, uygulamalarına itaattir.

 Efendimizin 'Bana itaat edin' yerine 'Resule itaat edin' demesinin emredilmesi tecriddir.

 'Resul' açık isminin 'Ben' zamirinin yerine gelmesi, tamamen ayrılıp açıklanması içindir.

 اَطٖيعُوا 'itaat edin' fiili ile تَوَلَّوْا yüz çevirlerse, fiilleri arasında tibak-ı icab vardır.

 اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرٖينَ  cümlesinde müsnedin fiil gelişi hükmü takviye eder. Tekit gelişi inkari kelamdır.

 'Allah kafirleri sevmez' cümlesinde de yine 'Allah' ismi celali zamir yerine geldi; kalbe korku bırakmak, emre itaati kuvvetlendirmek içindir. Aynı zamanda tecriddir.

 Lazım; Allah kafirleri sevmez, melzum; onları azaplandırır, cezalarını verir. Destek olmaz, muvaffak etmez.

 Mefhum-u lakabı; Allah sadece müminleri sever.

 تَوَلَّوْا ile الْكَافِرٖينَ kelimesi arasında muraat-ı nazır vardır.

 Delalet-i tazammuniyesi ile; itaatsizliğin kalpteki küfrün bir parçası olduğunu bildirir.