33-Allah; Adem’i, Nuh’u, İbrahim’i, İmran ailesini bütün milletler üzerine seçkin kıldı.
Önceki ayette Allah (cc) ve Resulü’ne itaat emri vardı. Bu ayette peygamberlerin seçilmiş, asil, şerefli, mümtaz kimseler olduğunu beyan buyurmuş. İlk peygamber Adem (as) ile söze başlamış. Hz. Adem cennet medeniyeti görmüş, ilk insan, ilk peygamber. Allah (cc)’ın yeryüzüne halife kıldığı insanlığın babası kainatın efendisi.
Nuh (as) ululazm peygamber. Bin sene yaşayıp 590 sene onca işkencelere karşılık yılmadan tebliğ yapmış. Dünyada ilk kez Rabbinin gözetiminde tebliğ yapmış ve iman edenleri sahili selamete çıkarmış.
Soyundan binlerce peygamber gelen Hz. İbrahim de; yine ululazim peygamberlerden. Evladını kurban etmekle emredilmiş. Emri yerine getirmek için oğlu İsmail’i yere yatırdığında gökten koç inmiş. Teslimiyet sahibi Allah’ın halili, Hz. Peygamber’in büyük dedesi.
İmran, Hz. İsa’nın büyük dedesi. Hz. Meryem’in babası. Bu dört soy hepsi de peygamber. Soyu alemler üzere seçilmiş.
Istafa, safa kökünden saf, duru, temiz, samimi dost, süzülmüş, tercih edilmiş, halis, her şeyin iyisi, seçilmiş manalarına gelir ki hepsi de peygamberlere layıktır.
Allah onları bütün yaratılmışların özü kılmış, onları kötü sıfatlardan arındırıp övgüye lâyık hasletlerle bezemiştir.
اصْطَفٰى kelimesi sözlükte, bulanık olmayan, saf, havanın bulutsuz olması, açık olmak manasına gelen صَفيَ kelimesinden türemiştir. Bir şeyin en iyisini seçmek, tercih etmek anlamına gelmektedir. مُصْطَفٰى da Hz. Muhammed'in bir ismidir.
Peygamberler insanlığın öğretmenleridir. Eğitim yaptıracak kimselerin, insanların en zekilerinden, en kabiliyetlilerinden ve en güçlü şahsiyete sahip olanlarından seçilmesi gerekir. Eğitimin kalitesi bu seçime bağlıdır. Karakter açısından en üst seviyede olanlar eğitimde görev alırsa, eğitim başarıya ulaşır.
Peygamberler, Allah'ın yeryüzündeki elçileridir. Bir devlet dış ilişkilerini yürütmek için, en zeki ve sağlam karakterli insanları elçi olarak tayin eder. Allah'ın elçileri de beşer aleminin en mümtaz şahsiyetleridir.
Allahu Teâlâ, Hz. Âdem'i hem süflî âlemin (yerin) sakinlerinden; hem de ulvî âlemin (göğün) sakinlerinden seçip mümtaz kılmış, sonra da ruhanî kuvvetlerin en mükemmelini, Hz. Adem'in soyundan Hz. Şit ve onun soyuna vermiştir. Bu seçkinlik, Hz. İdrîs'e sonra Hz. Nuh'a, sonra da Hz. İbrahim'e kadar ulaşan nübüvvet silsilesidir.
Hz. İbrahim'den sonra iki kol çıkmıştır: Hz. İsmail ve Hz. İshak. Hz. İsmail; Hz. Muhammed'de zuhur edecek kutsî ruhun başlangıcı; Hz. İshâk da, Hz. Ya'kûb ve Îysû kollarının başlangıcıdır. Nübüvveti Ya'kûb (as)'ın, hükümdarlığı da İysû (as)'ın soyuna vermiştir. Bu, Hz. Muhammed'e kadar böyle devam etmiştir. Hz. Muhammed zuhur edince, nübüvvet ve saltanat nurları, kendisine geçmiştir.
Ayeti kerime adeta Hz. Âdem’in beşeriyet tarihinde insanlık sabahını, Hz. Nuh’un insanlık kuşluğunu, Hz. İbrahim’in ailesinin insanlığın zevalini, yani güneşin en tepede olduğu zamanı, Âli İmrân'ın öğlesini, Hz. Muhammed'in ümmeti de ikindisini verir.
Hz. Adem insanlığın çocukluğuna, Hz. Nuh insanlığın akıl ve baliğ olmuş konumuna, Hz. İbrahim gençliğe, İmran ailesi de olgunluğa işaret eder. Bu ayet, insanlık destanının bir özeti gibidir. Hz. Adem seçimini varlık aleminden insan olmaya layık bir seçime işaret vardır. İnsanlar arasından seçilmiyor. Çünkü ilk insan oydu.
Hz. Adem insanlığın atası, Hz. Nuh ikinci atası, Hz. İbrahim kendisinden sonra gelen insanların ikinci atası.
Hz. Âdem'in seçkinliği
Allah Hz. Âdem'i, ona layık olan ruhani meleke ve cismani kemalat ile seçti. Yine diğer peygamberlerde olduğu gibi onu da risalet için hazırlaması ona olan istifasıdır (seçmesidir).
Hz. Âdem beş şey ile seçildi: İlki, yüce Allah'ın kendi eliyle, kudretiyle en güzel şekilde Hz. Âdem'i yaratması, ikincisi ona bütün isimleri öğretmesi, üçüncüsü meleklere Hz. Âdem'e secde etmelerini emretmesi, dördüncüsü onu cennete yerleştirmiş olması, beşincisi de onu insanlığın atası kılmasıdır.
Hz. Adem kendinden türeyecek olan neslin kıymetli fertleriyle de seçkinliğe mazhar kılındı.
Allah (cc) onu bizzat kendi kudret eliyle güzel bir şekilde yaratmıştır. Ona bütün eşyanın isimlerini öğretmiş, meleklerin secdegâhı kılmıştır. Ve Hz. Havva ile cennette iskan etmiştir.
Alemler yedi nevidir: Cemadat, madenler, nebatat, hayvanat, nüfus, ukûl (akıl sahipleri), ervah. Allah Hz. Adem'de bütün nevileri cem etti. Onu sekizinci bir hususiyetle şereflendirdi. Bu şeref 'Ben O'na ruhumdan nefhettim' (Sad, 72) buyurmasıdır.
İnsanı, bütün ayetlerinin, sıfatlarının, zatının mazharı ve halifesi kıldı.
Yüce Mevla gizli hazine iken, tanınıp da bilinmeyi istedi
Henüz Adem toprak ile su iken, Habibinin nurunu halkeyledi
Adem'i topraktan halk edip, nur-u paki alnına derc eyledi.
O nura cümle melek hayran olup, tazimen tekrimen secd'eyledi. M. Balcı
Hz. Nuh'un seçkinliği
Hz. Nûh beş şey ile üstün kılıp seçildi: O insanların (ikinci) atası kılındı. Çünkü bütün insanlar suda boğuldular ve geriye onun soyundan olanlar kaldı. İkincisi Allah'ın ona uzun ömür vermiş olması. Üçüncüsü kâfirler hakkındaki bedduasının da mü'minler hakkındaki duasının da kabul edilmesi. Dördüncüsü onu gemide taşıması, beşincisi ise önceki şeriatleri nesheden ilk rasûl olmasıdır. Onun risaletinden önce ise haram değildi. Hz. Nuh'tan önce teyze ve hala gibi meharimle evlenmek haram değildi.
Hz. Nuh Ulû'l azim peygamberlerin ilkidir. Efendimiz'den sonra kabirden ilk kalkacak olan peygamber odur.
'Nuh' çok ağlayan, inleyen demektir. Bir adı da 'NeciyyullahAllah'a çok yalvaran'dır.
Hz. Nuh ibadet konusunda zirveydi. Hergün 700 rekat namaz kılardı. 950 yıllık tebliğ hayatı boyunca kavmi tarafından sürekli tartaklandı, horlandı. Bu nedenle Allah'a kendisini şeffaf kılması için dua etmişti. Allahu Teâlâ onu şeffaf kıldı. Artık kavmi onu duyuyor, ama göremedikleri için ona bir zarar veremiyorlardı.
Âl-i İbrahim
Hz. İbrahim şu beş özelliği ile seçilmiştir: O, peygamberlerin atası kılındı. Onun sulbünden Peygamber'in dönemine kadar bin peygamber gelmiştir. İkinci özelliği Allah'ın onu Halil edinmesi, üçüncüsü Allah'ın onu ateşten kurtarması, dördüncüsü Allah'ın onu insanlara imam kılması, beşincisi ise Allah'ın onu birtakım kelimelerle sınayıp onları tamamlama başarısını ihsan etmiş olması.
Hz. İbrahim ailesi iki anlamda kullanılmıştır:
a) Özel anlamda: Hz. İbrahim, babası, çocukları ve eşlerinden oluşan topluluktur.
b) Genel anlamda: Kıyamete kadar ona inanan, tabi olan, davasına yardım eden herkes.
Allahu Teâlâ Hz. İbrahim'in seçildiğini ayrıca belirtmedi, çünkü âli'nin seçkinliği onun da seçkinliğini içine alır. Hz.İbrahim zaten Allah'ın Halili olma vasfıyla meşhurdur. O; peygamberlerin imamıdır. Âl-i İbrahim'in seçkin kılınması onun 'Rabbimiz! Onlara içlerinden bir resul gönder' (Bakara, 129) duasıyla gerçekleşmiştir. Bundan dolayı Efendimiz 'Ben babam İbrahim'in duasıyım' demiştir.
İki melek vardır; biri şiddeti emreder, diğeri yumuşaklığı... Her ikisi de haklıdır. Şiddeti emreden Cebrail, yumuşaklığı emreden Mikail'dir. İki peygamber vardır. Biri yumuşaklığı emreder, diğeri şiddeti. Her ikisi de haklıdır. Yumuşaklığı emreden Hz. İbrahim, şiddeti emreden Hz. Nuh’tur. İki arkadaşım vardır. Biri yumuşaklığı emreder, diğeri şiddeti. Bunlar da haklıdır. Yumuşaklığı emreden Ebu Bekir, şiddeti emreden Ömer’dir. Hadis-i Şerif
Cennette iki tane inci vardır. Biri beyaz, diğeri sarıdır. Sarı olanı arşın içine aittir. Beyaz inci ise Makam-ı Mahmud'dur. Onun yetmiş bir odası vardır. Her ev üç mil mesafededir. Onun odaları, kapıları, sedirleri hep bir cinstendir. Ve adı vesiledir. O Hz. Muhammed’e ve onun ehli beytine aittir. Sarı olanı da aynı şekildedir. O da Hz. İbrahim ve ehli beytine aittir. Hz. Ali
Âl-i İmrân
a- İmran, Hz. Musa ve Harun' un babasıdır. Âl-i İmrân da, Hz. Musa ve Harun ile onların peşinden gelen peygamberlerdir.
İmrân'ın kavminin seçkinliği, onlara men ve selvanın gönderilmesidir. Bu ise dünyada hiçbir peygambere verilmiş değildir.
b- İmran Hz. Meryem'in babasıdır. Süleyman İbn Dâvûd İbn İşâ neslindendir. Yahûza İbn Yakûb İbn İshak İbn İbrahim (as) soyundandır.
Hz. Meryem'in babasının seçkinliği, ona babasız olarak Hz. İsa'yı doğuran Meryem'i ihsan etmesdir. Dünyada bu özellik kimseye verilmiş değildir.
Bu iki İmrân arasında 1800 sene bulunduğu söylenmiştir. Ancak sûrenin 35. âyetinden itibaren Hz. İsa'nın ailesinden söz edildiği için, bu (33.) âyette zikri geçen İmrân'ın da Hz. Meryem'in babası olan İmrân olarak anlaşılması daha uygundur.
Kur'ân-ı Kerîm'de 'İmrân' ismi üç âyette geçmektedir.
Bu "Alemler"den murad her birinin kendi zaman ve çağında yaşayanlardan üstün kılınması demektir.
Peygamberlerin her biri kendi zamanında olan alemler üzerine seçilip tercih edildiler, manasındadır.
Peygamberlerin üstünlüğü
Allahu Teâlâ peygamberleri din, nübüvvet ve taatla seçmiştir. Peygamberlerden her biri, zamanındaki alemlerden efdaldir.
Peygamberler; cismânî ve ruhanî kuvvetlerde diğer insanlardan farklıdır.
Cismânî kuvvetler, müdrike (idrâk eden, kavrayan) ve muharrike (hareket ettirici) olmak üzere iki kısımdır.
Müdrike kuvvetler zahirî ve bâtınî hislerdir.
Zahirî hisler beştir.
1) Görme Kuvveti: Bu sıfatın en mükemmeli ve kuvvetlisi Hz. Peygamber'de tahakkuk etmiştir. Hz. Peygamber ;
“Yeryüzü benim için toplandı ve bana onun doğusu batısı gösterildi" ve "Saflarınızı düzeltin ve sıklaştırıp, sağlamlaştırın. Çünkü ben, arkamdan sizi görüyorum" buyurmuştur.
Bu kuvvetin bir benzeri de, Hz. İbrahim'dedir. Allahu Teâlâ "Biz İbrahim'e, göklerin ve yerin melekûtunu gösterdik" (Enam, 75) buyurmuştur.
2) İşitme kuvveti: Bu hususta da en zirve, Hz. Peygamberdir .
Hz. Peygamber , "Sema gıcırdadı; onun gıcırdamaya hakkı var. Semada orada bir ayak koyacak hiçbir yer yoktur ki, orada Allahu Teâlâ'ya secde eden bir melek bulunmasın..." buyurmuştur.
Bu gücün bir benzeri de Hz. Süleyman'da tahakkuk etmiştir.
Allahu Teâlâ "Karınca dedi ki: "Ey karıncalar, yuvalarınıza girin" (Neml, 18) buyurmuştur. Hz. Süleyman karıncanın bu sözünü duymuş ve anlamıştı. Aynı durum Hz. Muhammed (sav) kurt ve deve ile konuşurken de gerçekleşmiştir.
3) Koklama kuvveti: Yusuf (as) gömleğini babası Yakûb (as)'un yüzüne değdirilmesi için gönderdiğinde, kervan henüz Mısır'dan yola çıktığında, Hz. Yakûb, "Yusuf'un kokusunu duyuyorum" (Yusuf, 94) demiş ve bu kokuyu bir günlük yoldan almıştı.
4) Tatma kuvveti: Hz. Peygamber , Hayber'de ikram edilen koyunu yediğinde "Hayvanın bu kolu, bana kendisinin zehirli olduğunu haber veriyor" demişti.
5) Dokunma kuvveti: Hz. İbrahim hakkında Allahu Teâlâ, ateşiserin ve emniyetli kılmıştı.
Bâtınî hisler: Hafıza, ezberleme kuvveti. Cenâbı Hak, "Seni okutacağız da, asla unutmayacaksın" (A’la, 6) buyurmuştur.
Zekâ kuvveti. Hz. Ali (ra), "Allah'ın resulü bana bin çeşit ilim öğretti. Ben de bu bin çeşidin her birinden bin çeşit ilim çıkardım" demiştir.
Muharrik kuvvetler:
Hz. Peygamber in miraca, Hz. İsâ'nın da canlı olarak göğe yükselmesi, Hz. İdris ve Hz. İlyas'ın göğe kaldırılması gibi.
Nebevî, kutsî nefisler, mahiyetleri itibariyle diğer nefislerden farklıdırlar. Zeka, fetânet, asalet, hükümran olma, cismânî ve şehevî duygulardan berî olma hususlarındaki kemâl, bu peygamber nefislerinin ayrılmaz vasıflarıdır. Ruh, berraklık ve şerefte zirve olup, beden de temizliğin zirvesinde bulununca, muharrik kuvvetler, son derece mükemmel olur. Zira nefis, ruhun özünden çıkan ve bedene ulaşan nurlara göre akıp gider. Verici ve alıcı ne zaman mükemmelliğin zirvesinde olsa, onlardan sâdır olan şeyler de aynı şekilde kuvvetli, kıymetli ve hâlis olur.
Yahudiler "Biz, İbrahim'in, İshak'ın, Yakub'un çocuklarıyız ve onların dini üzereyiz" diyorlardı. Bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.
✽ Cümle faide-i haber ve tekitle gelmesi inkari kelamdır.
✽ Müsnedin fiil gelişi hükmü takviye eder.
✽ Peygamber isimlerinin sırayla sayılması ittiraddır. Özel isimlerin zikri; tazim, zihne yerleştirmek, gayrılardan ayırmak ve telezzüz içindir.
✽ اٰلَ اِبْرٰهٖيمَ ve اٰلَ عِمْرٰانَ izafetleri muzaf ve muzafın ileyhin şanını bildirir.
✽ عِمْرٰانَ ve الْعاَلمَِينَ kelimelerinin arasında cinası müzari vardır.
✽ عَلىَ ile الْعَالَمُ arasında da cinas-ı müzariye lahık vardır.
✽ Alemler üzerine seçti, derken عَلىَ harf-i ceri istiare-i tebaiyedir. Camisi; kaplamak, istiğraktır.