45- Melekler: ‘Allah (cc) sana sevindirici bir haber veriyor: Kendi katında bir kelime, adı; Mesih, Meryem oğlu İsa, dünya ve ahirette itibarlı ve de Allah’a yakın olanlardan…
Nihayet Hz. Meryem'e zorlu ve mukaddes günler başlıyor. Mesih İsa'yı dünyaya getireceği bildiriliyor. Gelecek peygamberin dünya ve ahirette seçkin, Allaha yakın olacağı haber veriliyor.
♦ Bütün mahlukat, Cenâb-ı Hakk'ın "ol" kelimesi vasıtası ile ya-ratılmış ise de, Hz. İsa hakkında âdeten ve örfen maddi sebep olan baba yoktur. Bu sebeple, onun meydana gelmesinin bu kelimeye nisbeti daha mükemmel ve tam olmuştur. Hz. İsa sanki "kelime"nin kendisi gibi kabul edilmiştir.
♦ Hz. İsa, açıklamalarının çokluğuyla, Allah'ın kelamı hususundaki şüphe ve tahrifatı giderdi. Allah'ın kelâmının ortaya çıkmasına vesile olduğu için "Kelimetullah" diye isimlendirildi.
Mesih lafzının İbranicede aslı ش'lı olarak "Meşîhâ"dır. "Muşa" kelimesi Arapça'ya "Musa", "İsa" kelimesinin "Îşû" şeklinde geçtiği gibi, bu da "mesih" şeklinde Arapçalaşmış ve lafzı değişmiştir. Bu görüşe göre kelime müştak değildir.
Yakın dost, üzerinde nakış ve motifler bulunmayan düz altın para, kutsal yağ sürülen kimse demektir.
Mesih; melik, hükümdar, sıddık, sözü özü doğru, bereket, mübarek, günahlardan temizlenmiş manasına da gelir. Bu kelimenin sadık ve yalan söyleyen şeklinde iki zıt manayı aynı anda ifade eden tezdattan olduğu da söylenmiştir. Ona inanmayanlar bu lakabı kötülemek için kullanmışlardır.
Ancak 'Mesih' kelimesi türemiş ise, iştikakı şöyledir:
♦ Bu isim 'Mesheden' manasındadır. Çünkü onun meshedip do-kunduğu her hasta iyileşirdi.
♦ O yeryüzünü mesheder, yani orada karar bulmaksızın gidip ge-lir, dolaşıp gezerdi, bir mekanda durmazdı. Yüz ölçümü "mesaha" da bu köktendir. Mübalağa ifadesi için Hz. İsa'ya "Mesih" 'çokça gezen' denilmiştir.
♦ Mesih, kelimesi “rahim” gibi ismi fail manasındadır. O, Mesih'di, Allah rızası için yetimlerin başını meshederdi.
♦ O, günahları ve kötülükleri meshedip silerdi.
♦ Ayağında çukur yoktu, düztabandı. Bu nedenle 'Mesih' diye adlandırıldı.
♦ “Fa'îl” vezni ism-i mef'ûl manasında ise,"Mesîh" kelimesi, ism-i mef'ul olarak "memsûh-meshedilmiş" anlamındadır.
♦ Kendisine, ancak peygamberlere sürülen temiz ve mübarek bir koku sürülmüştü, ana karnından bu ilahi koku ile doğmuştu. Bu nedenle 'Mesih' denmiştir.
♦ O doğduğunda, Cebrail (as), onu şeytanın dokunmasından korumak için, kanadıyla meshedip sarmıştır. 'Mesih' adı burdan gelmiştir.
♦ Çok güzel biçimde yaratılan, demektir. Güzelliğin onu meshetmesi yani güzelliğinin açıkça görülmesi dolayısıyla bu adı almıştır.
♦ Günahlardan temizlenmekle meshedilmiştir.
O gelip karanlığı kaldırdı. Kavminin yolunu aydınlattı. Onları gerçek kardeşlik yoluna yöneltti. Onun hükümranlığı, bedenî değil, ruhî idi. Mesih, Hz. İsa'nın övgü lakablarındandır.
"Allah onu meshetti" denildiği zaman, güzel ve mübarek bir hilkat ile yarattı, demektir. 'Mesih' kelimesinin sonu خ harfi olursa; o zaman tam zıddı bir mana olur; "Allah onu meshetti" çirkin ve lânetli bir şekilde yarattı, anlamındadır.
Mesîh خ'lı olarak bir gözü kör demektir ki Deccal bu ad ile anılır. Bir şair şöyle demiştir: "Şüphesiz Mesih (ha ile); Mesih (hı ile)'i öldürecektir."
Hz. İsa’nın lakabının önce zikredilmesi, O'nun çok şerefli olduğunu ve mertebesinin çok kıymetli olduğunu ifâde eder. Allahu Teâlâ onun derecesinin yüksekliğini ifâde için, önce lakabıyla, sonra özel ismiyle zikretmiştir. Çünkü Mesih, Sıddîk ve Faruk lakapları gibidir.
İsim, müsemma'nın bilinmesini sağlayan bir alamettir, onu diğerlerinden temyiz eder. Sanki şöyle denildi: Kendisi kelime olarak bilinen ve diğerlerinden temyiz edilen ve ayırt edilen zat bu üç kelimenin mecmuu (toplamı)dır.
Lakab marife olup tam bilindiği zaman isim gibi açıklayıcı olur.
Hitâb, zaten Meryem'e yapılmışken, 'Senin oğlun' denmeyip, "Meryem oğlu İsa" denildi. Esasen peygamberler, annelerine değil, babalarına nisbet edilir. Cenâb-ı Hak Hz. İsa'yı, annesine nisbet ederek, Hz. Meryem'e oğlunun babasız olarak dünyaya geleceğini bildirmiş oldu.
Hz. İsa, adı geçen her yerde 'Meryem'in oğlu' sıfatıyla getirilir. Ona bu nitelikle hitab etmek; O'nun beşer olduğunu onaylamak, O'nu tanrılaştıranların inançlarını reddetmek, babası olmasa da, Meryem'e mensub olduğunu açıklamak içindir. Bu da Hz. Meryem'in mertebesini, Hz. İsa'nın da dünyada şerefini, ahirette de Allah'a çok yakın ve büyük peygamberlerden olduğunu ifade eder. Faziletlerini arttırır, derecelerini yüceltir.
Vecîh; makam, şeref ve kadr ü kıymet sahibi, itibarlı demektir.
Vecîh, kerîm anlamına gelir. İnsanın uzuvlarının en şereflisi, yüzüdür. İnsanın tanınmasını temin eden en önemli, en kerim uzvu yüzüdür. Bu bakımdan yüze de vech denmektedir. Yüz, kerem ve kemâlden bir istiare olur. Allah katında ve insanlar nazarında değeri, itibarı şerefi, makam ve derecesi olan insan için de bu kelime kullanılmaktadır.
Kuran'da iki peygamber hakkında, 'Vecîhan' lafzı kullanılmıştır. Birisi Hz. Musa için, Ahzab, 69'da geçmiş, diğeri de bu ayette Hz. İsa için zikredilmiştir. Her iki ayetteki vecih kavramı da, makam, şeref, değer, itibar manasına gelmektedir.
♦ Hz. İsa peygamber olması sebebiyle dünyada; Allah katında derecesinin yüksek olması sebebiyle de ahirette itibarlıdır.
♦ Duası müstecâb olması, ölüleri diriltip, anadan doğma körler ile alacalı hastaları iyileştirmesi sebebiyle dünyada; Cenâb-ı Hakk'ın onun ümmeti hakkındaki şefaatini kabul ettiği için, âhirette itibarlıdır.
♦ Allahu Teâlâ O'nu, yahudilerin isnad ettiği ayıplardan temiz kılması sebebiyle dünyada; sevabının çokluğu ve derecesinin yüksekliği sebebiyle âhirette itibarlı, makam sahibi kılmıştır.
♦ Vecih kelimesi, hal olarak mensubtur. "Allah seni, dünya ve âhirette itibarlı olan şu evlatla müjdeler” manasındadır.
Bir insanlar, bir de Allah katında şeref ve itibar sahibi olma vardır; yani şeref ve itibarın bir dinî, bir de toplumsal boyutu vardır. Hz. İsa gösterdiği yararlılıklar nedeniyle bu dünyada haklı bir itibara sahip olduğu gibi, öteki dünyada da itibar sahibi olması doğaldır. Bu dünyada Allah katında itibar sahibi olan, elbette öteki dünyada da itibar sahibi olacaktır.
a) Mukarreb melekler kastedilmiştir. Bu; meleklere büyük bir medihtir. Bu sıfatla onu da meleklere ilhak etmiş, onların derecesine çıkarmıştır.
b) Bu vasıf, Hz. İsa'nın göklere yükseleceğine ve meleklerle arkadaş olacağına dikkat çekmektedir. (Kevn-i Lahık)
c) Âhirette her itibarlı kimsenin, mukarreb (Allah'a yakın olması) söz konusu değildir. O hem vecih, hem de mukarrebdir.
✽ ✽ ✽
Hz. İsa zikrin en yüksek mertebelerine yükselince şeytan kendisine geldi ve "Ya İsa! Allah'ı zikret!" dedi.
İsa aleyhisselam şeytanın bu sözlerine hayret etti. Çünkü şeytanın cibilliyeti insanı zikrullah'dan menetmesiydi. İsa aleyhisselam şeytanın ona iğva verip, kalbi zikir mertebesinden lisani zikir mertebesine indirmek istediğini anladı. Bu mertebe (dil ile zikretmek) İsa Aleyhisselam'ın makamının çok altında bir makam idi.
"Kaybol ey Allah'ın düşmanı!" diyerek onu kovdu.
✽ ✽ ✽✽ 'Seni kendinden bir kelime ile müjdeliyor' buyruğundan sonra, 'İsmi Mesih' diyerek açıklanması, ibhamdan sonra izah ile itnab.
✽ Hitap Hz. Meryem'e olduğu halde 'Senin oğlun' denmeyip 'Meryem'in oğlu' denmesi tecriddir.
✽ Vecih; şerefli, benzerlerinden önde olmak, kavim arasında kerim manasındadır. İnsanın zahir azalarının en faziletlisi olan, idrak vesileleri ve amellerin tasarrufatını kendisinde toplayan yüzden müştaktır. Vecih; istiare yoluyla bir şeyin evveline de ıtlak olmuştur.
✽ 'İsmi Meryem oğlu Mesih, dünyada ve ahirette seçkin, mukarreblerdendir' şekinde ayrıntıyla sayılması tefridir.
✽ Dünya ve ahiret, tibakı icabtır.
✽ 'Ahirette de şerefli' vasıtalı kinayedir. Yani dünyada çok serefli bir hayat yaşayacak, o şerefle ahiret hayatında da değer ve itibar kazancaktır.
✽ 'Vecih-seçkin' ve 'Mukarreb' kelimeleri arasında muraat-ı nazır vardır.