46-Beşikte iken bile insanlarla konuşacak, olgunluk çağına erişince de, hem de salihlerden biri’ dediler.
Beşikte konuşup annesini tezkiye edip peygamber olduğunu haber vererek annesinin gam dolu gönlünü sevindirip huzurundan kurtaracak ve yetişkin zamana kadar bir daha konuşmayacak.
♦ Anne kucağı demektir.
♦ Süt döneminde çocuğun yattığı yer, yani beşiktir.
İnsanlar Hz. Meryem'i gayr-i meşru çocuk dünyaya getirmekle itham ediyordu. Bu iftira, Hz. Meryem'i ziyadesiyle üzüp bunaltıyordu. İsa beşikteyken konuşup kendisine kitap verildiğini ve peygamber olarak tayin edildiğini söyleyerek annesinin iffetli olduğunu isbat etti. Bunları beşikte değil de, büyüdüğünde söyleseydi hiç tesiri olmazdı. Beşikteyken konuşması insanların baskısını kaldırdı.
Hz. Meryem'in babasız bir çocuk dünyaya getirmesi mucize olduğundan, mucizenin yol açtığı sosyal çalkalanmayı dindirmek de ancak mucizeyle mümkün olacaktır, bu yüzden Hz. İsa beşikteyken konuşmuştur.
Hazreti Meryem şöyle demiştir: Ben İsa'ya (as) hamile iken, yalnız kaldığım zaman, o benimle konuşurdu, ben de onunla konuşurdum. Biri beni meşgul ettiği zaman da İsa (as) karnımda Allah'ı tesbih ediyordu, ben de onun tesbihini iştiyordum.
Yedi kişi beşikte konuşmuştur: Hz.Yusuf'un şahidi, Firavun'un cariyesi Maşita'nın küçük çocuğu, Hz. İsa, Hz. Yahya, Cüreyc'in kıssasında sözü geçen çocuk, zorba olan kişinin adamı ve Ashab-ı Uhdud kıssasında zikredilen çocuk.
Peygamber Maşita hakkında şöyle buyurdu:
"İsra'ya çıkarıldığım gece hoş bir kokunun geldiği bir yerde yürüdüm. Bu neyin kokusudur diye sordum. Bana Firavun'un cariyesi Maşita ile onun çocuklarının, dediler. Maşita'nın tarağı elinden düşmüş o da: 'Bismillah' demişti. Firavun'un kızı: Babam mı, diye sorunca o şöyle dedi: Benim de Rabbim, senin de Rabbin, babanın da Rabbi.
- Senin babamdan başka Rabbin mi var?
- Evet benim de Rabbim, senin de Rabbin babanın da Rabbi
Allah'tır.
Firavun onu çağırdı:
- Benden başka Rabbin var mı?
- Evet, benim de Rabbim senin de Rabbin Allah'tır.
Bunun üzerine Firavun bakırdan büyük bir kazanın kızdırılmasını, sonra Maşita'nın oraya atılmasını emredince; - Senden bir isteğim var, dedi.
- Nedir o?
- Benim ve çocuklarımın kemiklerini bir yere getirip koyacaksın.
Firavun,
- Evet senin bu istediğini üzerimizdeki hakkın dolayısıyla yerine getireceğiz, dedi. Emir verdi ve çocukları biri ötekinin ardından ateşe atıldılar. Nihayet aralarında süt emen bir çocuğa sıra geldi. O da (annesine) 'Anneciğim atıl, tereddüt gösterme. Çünkü biz hak üzereyiz' dedi.
Kühl; insanın güçlü kuvvetli olup, delikanlılığının kemâle ermesi, yaşın otuz ile elli arasında olması, evlenmek, çiçeklerin açması, bitkinin uzayıp olgunlaşması, insanın iki kürek kemiğinin arası, manalarına gelir.
Hz. İsa'nın yetişkinken konuşması, bir mu'cize değildir. Özellikle zikredilmesinin sebepleri:
a- Bu ifâdeden maksad, İsâ (as)'ın ilah olduğunu söyleyen Necran heyetinin sözünü reddetmektir. Hz. İsa çocukluktan yetişkin oluncaya kadar birçok değişik haller geçirmiştir. Halbuki İlah hakkında böyle değişiklikler imkânsızdır. b- O, hem beşikte, hem de yetişkinlik döneminde insanlarla aynı şekilde ve aynı biçimde konuşmuştur.
c- Bundan murad, "O yetişkinlik çağına ulaşacaktır" demektir.
Hz. İsa'nın göğe yükseltilinceye kadarki ömrü otuz üç yıl altı aydır. İnsanın en mükemmel hali, otuz ilâ kırk yaşı arasındaki zaman dilimidir. Bu sebeble Hz. İsa كَهْلاً diye vasfedildi.
Yine Hz. İsa’nın âhir zamanda semâdan inerek insanlarla konuşup, Deccâl'i öldürmesi, ömrünün kemal noktası olacaktır, bu nedenle de كَهْلاً diye vasıflanmıştır.
Bu ayette, Hz, İsa’nın yeryüzüne ineceğine dair bir nass bulunmaktadır.
'Salih' faydalı ve uygun olmak, bir şeyi onarmak, ıslah etmek, birine iyilik etmek, tarafların aralarını bulup barıştırmak, ittifak edip anlaşmak, görevlerini yerine getiren kimse, istikamet, doğruluk ve uygunluk manalarına geldir.
Hz. İsa'nın üç vasfı zikredildikten sonra, (dünya ve ahirette vecih olması, mukarrabinden olması, beşikte ve yaşlılıkta konuşması) "Salih" vasfı da zikredildi. Bu da; kişinin "salih" olmasından daha büyük bir rütbe olmadığına delalet eder. Çünkü salih olmak, yaptığı ve yapmadığı bütün işlerde en mükemmel yola uymayı, şeriat üzere devam etmeyi gerektirir. Bu durum dini ve dünyevi bütün makamlarda, kalbin ve azaların işlerini içine alır.
'O salihlerdendir' Hz. İsa insanlığa faydalı, barış getiren, Allah'a karşı görevlerini ifa eden ve istikamet üzere olan biridir.
Psikolojik anlamı ile bu kavram, beyin, gönül ve nefsin bütünleşmesini, insanın kendisiyle barışık olmasını ifade eder. Salih olmak; insanın kendisiyle, Allah ve diğer insanlarla barış içinde yaşamasıdır. Kendisiyle barışık olmak, Allah ile insanlarla barışık olmaya kadar uzanır.
Salih kimse, düzenleyici, ıslah edicidir. Bozulan ilişkileri düzeltir, insanların barış içinde yaşaması için çaba sarfeder.
Allahu Teâlâ 'Elest' bezminde Hz. Adem’in belinden ruhları zerreler halinde çıkarttı, ruhlar şahitliklerini yapıp Hz. Adem'in sulbüne geri döndü. Ancak Allah (cc) Hz. İsa’nın zerresini ve ruhunu Hz. Meryem’e ilka oluncaya kadar kendi katında hıfzetti. Bunun için Hz. İsa'ya ‘Mesih’ (alıkonulan) ünvanı verdi.
İşin başında, bebekken, yetişkinken sıfat nurlarını kabule kabiliyetli olduğundan 'Ruhullah' adını aldı. Bu yüzden Allah’ın ona takdir ettiği mucizeleri gösterdi.
✽ 'Konuşur' demekle yetinmeyip, 'İnsanlarla konuşur' denmesi, itnabtan tekmil ve ihtirastır. Yani bu konuşma kendi kendine bir mırıldanma değil, açık fasih insanların anlayabileceği bir konuşma olacaktır.
✽ 'Beşikte' kelimesi, mahal, hal olan bebekliği kastedildi. Yoksa sadece beşikte konuşur, kucağa alınırsa konuşmaz, demek değildir.
✽ 'Beşikte ve yetişkinken' kelimeleri arasında tibaka mülhak ihamı tezat vardır.
✽ 'Beşikte ve yetişkinken' kelimeleri, 'Konuşur' müsnedinde cem edildi.