64- Söyle onlara ey kitap ehli, gelin aramızda müşterek olan bir kelime etrafında toplanalım. Allah (cc)’tan başkasına tapmayalım, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayalım: Allah (cc)’tan başka kimimiz kimimizi Rab edinmeyelim! Yine de yüz çevirirlerse bizim Müslüman olduğumuza şahit olun’ deyin.
Necrân hristiyanları delilleri reddetmişler, mübaheleye de yanaşmayıp, cizye ödemek suretiyle müslümanlara boyun eğmeyi kabul etmişlerdi. Hz. Peygamber , onların iman etmeleri hususunda son derece istekli olduğu için, Allahu Teâlâ sanki şöyle demek istemiştir:
"Ey Habibim, bu konuşma üslûbunu bırak; aklı selim ve temiz fıtrat sahibi olan herkesin, insaflı olduğuna şehadette bulunacağı bir başka üslûba geç ve 'Ey Ehl-i Kitap! Hepiniz, bizimle sizin aranızda müsavi olan bir kelimeye gelin: Allah'tan başkasına tapmayalım' de!"
تَعَالَوْا "Gelin" yani, çağrıldığınız şeyi inceleyin. Çünkü bunun aslı اَتَّعَالِى lafzından alınmıştır. Bu kelime, alçak yerden yüksek olan başka bir yere yükselmek demektir. Sanki çağıran kişi yüksekte çağırılan kişi de alçak bir yerdedir. Ona kendisine yükselmesini emretmektedir. Sonra bu kelime çok kullanıldığı için, çağırılan herkes için çağrılan o yere yönelmesini isteme manasında gelmiştir.
Manası: Görüşünüz ve delillerinizle gelin, iddialarınızı isbatlayın, demektir. Yoksa bedenlerinizle gelin demek değildir. Çünkü onlar zaten Efendimiz'in karşısındaydılar.
سَوَاءٌ adalet ve insaf demektir. İnsafın hakikati, bir şeyin yarısını vermek, ortalamaktır. Zulmü terketmek ancak, ortayı gözetmekle mümkündür. Kişi başkasına verdiğinden daha fazlasını kendisine aldığı zaman, denge bozulur.
كَلِمَةٍ سَوَاءٍ Âdil, dosdoğru ve aynı olan bir kelimeye gelin. O kelimeye gerek siz, gerek biz iman ettiğimiz zaman, eşitlik ve istikâmet üzere olmuş oluruz, demektir.
Yani, "İfâde etmede birbirimize karşı insaflı olduğumuz, hiç kimsenin birbirine zulmetme meylinin bahis mevzu olamıyacağı; bir kelimeye, bir esasa gelin ki, bu da, "Ancak Allah'a tapmamız ve Ona hiçbir şeyi şirk koşmamamızdır."
Burada "Ehl-i Kitap" ile kastedilen Necrân hristiyanlarıdır. Ancak sebebin hususi olması hükmün umumi olmasına ters değildir. Bu nedenle hitap Medine yahudilerini de içine alır.
Bu davet; sadece Allah'a kulluğa çağrıdır. Ne insana, ne de taşa uluhiyet hakkı vermemeye davet eder. Bu davet kulları, kullara kulluk etmemeye çağırır. Herkes Allah'ın kuludur.
İslam mutlak bir hürleştirme hareketidir. Kulları kullara kulluktan kurtaran asil bir davadır. İnsan sadece İslam nizamında tüm bağlardan kurtulup gerçek hürriyete erer.
İmânın gerçek ölçü ve anlamı, aklın, sağduyunun, sıhhatli düşüncenin hakikati anlayıp kavraması ve samimiyetle inanmasıdır.
Tevhidin Pratik Görüntüleri
1- Kâinatta tevhid: Kâinattaki her varlık, bu inancı bize haber veriyor. (Zâriyat, 20-21)
2- Siyâsette tevhid: ‘O gökte de yerde de tek ilâhtır.’ (Zuhruf, 84)
3- Toplumda tevhid: Ümmetiniz bir tek ümmettir ve Ben de sizin Rabbinizim. O halde gereği gibi ibâdet edin.’ (Enbiyâ, 92)
4- Kişide tevhid: İman edenler, İslâmın kendilerinden istediği ‘muvahhid’ tipli insan olmak, hayatlarının her ânında tevhid inancını göstermek, kulluğu tek bir Rabbe yapmak durumundadırlar.
5- Yürekte ve dilde tevhid: Müminler, tevhid kelimesine yürekten inanırlar, dilleriyle de inandıklarını ortaya koyarlar. Sonra da bu inançlarını fikirde, düşüncede, ahlâkta, ibâdette, sosyal hayatta ve her konuda gösterirler.
Hristiyanlar bu ayette zikredilen üç şeyi de yapıyorlardı. Allah'tan başkasına, yani Hz. İsa'ya ibâdet etmiş, Allah'a onu eş tutmuşlardı. Helâl ve haram kılma konusunda âlimlerine ve zahidlerine itaat ediyorlar, alimlerine secdeye kapanıyorlardı.
Onlara göre riyâzat ve mücâhede konusunda kâmil olan herkeste, lâhûtilik yani ilahlık vasfı'nın hulul ettiği görülür; o kimse ölüleri diriltebilir, körleri ve alaca hastalarını iyileştirebilirdi. Onlar, böyle olan kimseye her ne kadar Rab demeseler bile, o kişi hakkında rubûbiyyet mânâsının tahakkuk ettiğini kabul ediyorlardı. Günahlar konusunda âlimlerine itaat ediyorlardı.
Ümmetim için şirkten ve gizli şehvetten çok korkuyorum. Ancak onlar, güneşe, aya, taşa ve puta tapmayacaklar, fakat amelleri ile insanların beğenisini kazanmaya çalışacak, Allah’ı yücelttikleri gibi insanları da yüceltip putlaştırarak şirk koşacaklardır. (Mişkatül-Mesabih Sunen-i İbn Mace)
Kula kulluk etme! Unutma ki sen de kulsun.
Ve gerektiğinden fazla önem verme! Yoksa, unutulursun.
♦ Yahudiler Hz. Peygambere "Hristiyanların Hz. İsa'yı Rab edinmeleri gibi, bizim de, sadece seni Rab edinmemizi istiyorsun!" dediler.
Hristiyanlar da, "Ey Muhammed! Sen, yahudilerin Üzeyr (as) hakkında söylemiş oldukları şeyi senin hakkında söylememizi istiyorsun" demişlerdi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak bu âyeti indirdi.
♦ Bu âyet-i kerime rahipler ve papazlar hakkında nazil olmuştur. Hz. Peygamber bu âyet-i kerimeyi Habeşistan'daki Ca'fer bin Ebî Tâlib'e göndermiş; o da Necâşî'nin de hazır bulunduğu bir mecliste Habeşistan ileri gelenlerine bu âyet-i kerimeyi okumuştur.
♦ Özellikle Medine yahudileri hakkında nazil olmuştur.
♦ Bu âyet-i kerime de diğerleri gibi yine Necran hey'eti hakkında nazil olmuştur.
✽ "Allah'tan başkasına tapmayalım" cümlesi kasrı sıfat alel mevsuftur. Hüküm vakıaya uygun olduğu için hakikidir.
✽ 'Bizimle sizin aranızda müsavi kelime' cem; bu kelimenin ne olduğunu açıklayan kısım taksimdir.
✽ 'Bizimle sizin aranızda müsavi kelimeye gelin' cümlesi istiaredir. ' تَعَالَوْا Gelin' fiili, anlaşın, kabul edin anlamındadır. Camisi; iradenizle, isteğinizle karar verin. Nasıl ki; bir yere yürümek için kişi karar verir, beyin ayaklara emir verir ve adım atar. Böylece insan önceki yerinden farklı bir yere, eski yerinden yeni bir yere gelmiş olur. Bir inanca karar verip, kabul etmek de, kendi iradesiyle yeni bir başlangıç yapmaktır.
✽ 'Bizimle sizin aranızda müsavi kelime' sıfatlı kinayedir.
✽ Mecaz-ı mürselden; sebep olan 'Kelime' zikredilmiş, müsebbep olan 'Kelimenin hükmü' kastedilmiştir.
✽ 'Kelime' müfred zikredilmiş, tağlib yapılmıştır. Çünkü devamında pek çok 'kelimeler' zikredilmiştir.
✽ Cüz 'Kelimeye gelin' denip, kül, 'Kelimelerden oluşan cümlelere gelin' kastedilmiştir.
✽ 'Bizimle sizin aranızda müsavi kelimeye gelin' cümlesinden sonra gelen; Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım ve birbirimizi Rabler edinmeyelim, cümleleri itnabın; ibhamdan sonra izah bölümüdür. Yine ayet-i kerimenin tamamı itnabtan tefridir.
✽ اَلَّا ve اِلَّا kelimeleri harfleri itibarı ile aynı, harekeleri itibarı ile farklıdır. Cinas-ı muharreftir.
✽ 'Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım, bazımız bazımızı rabler edinmeyelim' sohbet sırasında vaki olan müşakaledir. Çünkü müslümanlar zaten bunları yapmıyorlardı. Ama sanki onlar da yapıyormuş gibi, cümlenin ilk üslubunu bozmadan, 'Biz' diye devam etti.
✽ Bu aynı zamanda, ümmeti-i Muhammed'e ince bir tarizdir. O an için müslümanlar Allah'tan başkasına tapmasalar da; ileride haram-helal hususunda Allah'ın hükmünün önüne başka şeyler geçireceklerine dikkat çekmektedir.
✽ 'O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım' tevcihtir. Hem ehl-i kitabın Hz. İsa ve Hz. Üzeyir hakkındaki şirklerini, hem de müminlerin küçük şirk sayılan riyalarını, ibadeti bırakıp öne geçirdikleri şeyleri aynı anda bildirir.
✽ 'Birbirimizi rabler edinmeyelim' cümlesi de tarizdir. Müminler birbirlerini de, ehli kitabı da rab edinmez. İleride olabileceğine, bundan kaçınmaya bir tariz vardır.
✽ Ehl-i kitab, aslında birbirlerine açıkça 'Siz bizim rabbimizsiniz' demiyorlardı. Halk, rahiplerin yaptıkları tahrifleri kabul ediyorladı. Rahipler de zenginlerden gelecek menfaatler kesilmesin diye, mevkilerini kaybetmemek uğruna onların isteğine uygun şekilde haram ve helalleri değiştiriyorlardı. Müstearun minh; Rab edinmek, müstearun leh; itaat etmek, dediklerini kabul etmek. Camisi; sorgusuz-sualsiz kabullenme, verdiği hükme razı olmak'tır.
✽ مِنْ دُونِ اللّٰهِ 'Allah'tan başka' kelimesi, muktezay-ı zahirin hilafına kelamdan, zamir yerine açık ismin zikredilmesidir. Zihne yerleştirmek, kalbe korku bırakmak, korkuyu kuvvetlendirmek için gelmiştir.
✽ 'De ki; biz müslümanlarız' lazım; melzumu 'Biz Allah'tan başkasına tapmayız, O'na şirk koşmayız, birbirimizi Rab edinmeyiz.'