69- Kitap verilenlerden bir kısmı sizi yoldan çıkarmak isterler, fakat ancak kendilerini yoldan çıkarırlar da bunun farkına varmazlar.
مِنْ harf-i cerri baz'iyyet (kısım) ifade eder. Çünkü onların içinde, iman etmiş olanlar vardı.
Hak'tan sapmak ve hüccetleri kabul etmemek, ehli kitabın vazgeçmedikleri bir yoldur. Bununla da yetinmemiş, 'Hz. Muhammed (sav) kendisinin peygamber olduğunu iddia ettiği halde, Hz. Musa ve Hz. İsa'nın peygamberliğini de kabul ediyor' gibi sözlerle, iman edenlerin kalbine şüpheler atıp, onları saptırmak için ellerinden gelen her şeyi de yapmışlardır.
· Başkalarını saptırmaya çalıştıkları için, ilahî cezaya müstehak oldular. Nefislerini helak ettiler. Kendilerini, yararsız, hatta zararlı, gözlerini hakkı görmez hale getiren şeylerle meşgul ettiler.
· Kendilerini hidâyet ve hak bilgisinin dışında bıraktılar. Hidâyetten uzaklaşan, "sapıtmış" diye vasfedilir.
· Mü'minleri saptırmak için ellerinden geleni yapıp, mü'minler onlara iltifat etmeyince, hileleri boşa çıktı. Bundan bir netice alamayarak hüsrana uğradılar. Onlar birşeye inanmışlar, daha sonra durum onların tasavvur ettiklerinin aksine ortaya çıkmıştır.
Kitap Ehli alimlerinden ve başkanlardan bir kesim şüphe tohumlarını ekmek, bazı Müslümanları da dinlerine sokabilmek için Müslümanlar arasında sapıklığı yerleştirmeyi arzu ettiler. Fakat onlar arzularını elde edemezler, ancak kendilerini saptırırlar. Bu saptırmanın vebali yalnız onlara aittir. Çünkü faydasız, günah ve masiyete düşüren zararlı bir işle uğraşıyorlar. Onlar bunun farkında değiller, kötü hallerini anlamıyorlar. Bunun mü'minlere değil, kendilerine zarar verdiğini bilemiyorlar.
Bu ifade; onlara yapılan en ileri derecede bir yergi ve küçümsemedir.
Nadîr, Kurayza ve Kaynukâ oğulları Yahudileri, Muâz b. Cebel, Ammâr İbn Yasir ve Huzeyfe b. Yeman'ı (ra) kendi dinlerine davet etmişler, "kendi dininizi bırakıp Muhammed'in dinine tâbi oldunuz" diye kınamışlardı. Bu âyet-i kerime de bu hadise üzerine nazil oldu.
✽ 'İsterler' fiili yerine 'وَدَّتْ sevme' fiilinin kullanılması istiaredir. Camisi; yönelme, eğilim, istektir. Ehli kitabın Ümmet-i Muhammed'i saptırma hevesi, onlarda aşk derecesinde bir istek halini almıştı. Bunu kalplerinde yer alan derin bir tutkuyla istiyorlardı.
✽ 'Arzu ettiler' sebep söylenmiş, müsebbep kastedilmiştir. 'Sizi dininizden döndürmek için pahalı, ucuz neleri varsa hepsini sarfettiler, çaba gösterdiler' demektir.
✽ Bu cümle, dal bid delalesi ile müminlerin çok uyanık olmaları gerektiğine işarettir.
✽ وَمَا يُضِلُّونَ اِلَّٓا اَنْفُسَهُمْ 'Kendilerinden başkasını sapıtamazlar' kasr-ı mevsuf alessıfat, kasrı kalptir. Fiille meful arasında kasır yapılmıştır.
✽ لَوْ يُضِلُّونَ kelimesi ile مَا يُضِلُّونَ kelimesi arasında tibak-ı selb, iştikak cinası ve reddü'l aciz vardır.
✽ مَا يَشْعُرُونَ kelimesi kalp fiilidir, iki mefulü de hazfedilmiş; malum olduğu için, fazla sözden sakınmak için ve umum ifadesi için, yani 'O ehli kitab hiçbir şeyin farkında değiller.'