70- Ey ehli kitap ne diye göz göre göre Allah’ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?
Yahudi ve hıristiyanlar, Allah katından, daha önce kendilerine gönderilen kitapları teyid edecek bir kitabın geleceğini ve bir de peygamber gönderileceğini çok iyi biliyorlardı. Hazreti Peygamberin peygamberlik delilleri onlar için hiç de meçhul değildi. Böyle olmasına rağmen, Hazreti Peygamberin davetine icabet etmiyorlar, en kendi kitaplarının emrine de tâbi olmuyorlardı.
Allahu Tealâ bu âyetle, bir taraftan âyetleri inkâr ettiklerini açık ve kesin bir beyanla ortaya koymuş, bir taraftan da, "niçin inkâr ediyorsunuz?" sorusu ile, inkârlarının akıbetini hatırlatacak en büyük ihtarı yapmıştır.
Allah'ın âyetleri
Bu ayetler, Tevrat ve İncil'de varid olan bazı âyetlerdir.
· Bu iki kitapta bulunan, Hz. Muhammed ile ilgili müjdelerdir.
· Veya bu ayetler, bu iki kitapta, Hz. İbrahim'in hanif bir müslüman olduğu hususunda yer alan ifâdelerdir.
· Yahut bu ayetler, Tevrat ve İncil'de, gerçek dinin İslâm olduğunu gösteren ifâdelerdir.
Onlar, Tevrat'ı değil, bilâkis Tevrat'ın delâlet ettiği şeyi inkâr ediyorlardı. Buna göre, mecaz yoluyla, delilin ismi medlule verilmiştir. (Sebeb-müsebbep alakasıyla mecazı mürsel)
Ancak bu inkar hakikat de olabilir. Çünkü Ehli kitab Tevrat'ı bizzat tahrif etmiş, Hz. Muhammed'in peygamberliğine delâlet eden âyetlerin mevcudiyetini inkâr etmişlerdi.
♦ Onlar, müslümanların ve kendi avam tabakalarının yanında, Tevrat ve İncil'in, Hz. Muhammed'in peygamberliğine delâlet eden âyetleri ihtiva ettiğini inkâr ediyorlar; sonra kendi aralarında başbaşa kaldıklarında, Hz. Muhammed'in peygamberliğinin doğruluğuna şehâdet ediyorlardı. Bu inkarları inad, ilim, şuhud ve cuhud küfrüdür.
♦ Onların inkar ettikleri âyetlerden murad, Kur'ân-ı Kerim ise, mana şöyle olur. “Siz, Kur'ân'ın bir mu'cize olduğunu avam insanlar yanında inkâr ediyor, ama sonra kalbleriniz ve akıllarınızla, onun bir mucize olduğuna şehâdet ediyorsunuz.”
♦ Bu âyetlerden murad, Hz. Muhammed'in elinde zuhur edenmu'cizeler ise, şahitlikleri şu manadadır: Siz, diğer peygamberlerin elinde zuhur eden mu'cizelerin, onların doğruluklarına delâlet ettiğini kabul ediyorsunuz. Çünkü mu'cize, Cenâb-ı Hak tarafından tasdik edilmek demektir. O halde siz, Hz. Muhammed hakkında da aynı şeyin söz konusu olduğuna şehadette bulunuyor, ama bu mucizeleri inkar ediyorsunuz.
✽ 'Niçin inkar ediyorsunuz?' sorusu, tahakküm için istifham-ı inkaridir. Zemde mübalağa ifade eden tecahül-ü ariftir.
✽ 'ايَاَتِ الله Allah'ın ayetleri' idmaçtır. Hem ehli kitabın kendi kitaplarında geçen, son peygamberi tasdik eden ayetler, hem de Efendimiz'e (sav) inen Kur'an ayetleri anlaşılmaktadır.
✽ 'Siz şahitler olduğunuz halde' hal cümlesidir. وَاَنْتُمْ تَشْهَدُونَ şeklinde müsnedin fiil olarak gelmesi, hükmü takviye eder. İsim cümlesinin sübutunu müzari fiilin istimrar-ı teceddüdisini aynı anda bildirir. Yani bu şehadet sizde sabittir, şahit olmaya asırlardır devam ediyorsunuz, edeceksiniz.
✽ ' تَشْهَدُونَ ' mefulü faideyi çoğaltmak için hazfolunmuş. Yani sizler, Tevrat'a şahitken, Kuran'a şahitken, Hz. Muahmmed'e şahitken niçin inkar ediyorsunuz?
Dal bil ibaresi ile, şahit olduktan sonra inkar etmenin çok daha kötü olduğunu bildirir. Bu sadece inatçılıktan doğan bir küfürdür.
✽ ' تَكْفُرُونَ ' ile ' تَشْهَدُونَ ' arasında tibaka mülhaktan ihamı tezat vardır.