İstiâze

İstiâze


 

     Kovulmuş Şeytanın Şerrinden Allah’a Sığınırım

 

     Şeytan; ya, ‘fa’lan’ vezninden ‘şâte – yeşitû’, Ademoğlunu meylettirir, çevirttirir anlamında, ya da ‘fial’ vezninden ‘şatana’dan’ hayırdan uzaklaştıran, şerre çeviren anlamındadır. İki ucu birbirinden uzak olduğu için ipe de denir.

     Ayrıca Allah’tan (celle celâlühû) alıkoyan, insanları tereddüde düşüren, doğru caddeden saptıran, azgın ve haddi aşan insan ve cinlerin hepsi için kullanılır. Nitekim âyette «İnsan ve cin şeytanları» (En’am; 112) buyrulmuştur.

     Amr bir bineğe bindi. Binek huysuzluk edince ‘Beni indirin. Siz beni bir şeytana bindirmişsiniz’ dedi.

     Aynı zamanda ‘şa-ta-ne’, derin kuyular için de kullanılan bir kelimedir

     Gerçekten de ismiyle müsemmâ! Kendini rahmetten, Âdem’i cennetten, etbâını da ebedî saadetten uzaklaştıran bir zavallı! İhtirâsının, kininin, hasedinin kurbanı...

     Büyüklük taslamanın küçülttüğü, isyan ve itirâzın fayda sağlayacağını sanarak en büyük makâma baş kaldırma küstahlığını gösteren bahtsız!

     ‘Beni ateşten, onu topraktan yarattın’ diye maddeyi kutsayan ilk materyalist!

     Kendi için tüm Âdemoğullarını harcama gayreti gösteren ilk hodgam...

     Kibri uğruna makamını, sûretini, sîretini, herşeyini kaybeden bir müflis, kendine hayrı olmayan bir hayırsız!

     Milyarlarca meleğin yanında, Rabbine âsi olan bir hayâsız!

     Kovulduğu Cennete sahte pasaportla girip, yalan yeminlerle Hz. Havva’yı gözüne kestirip, mutlu çifti hem çileden hem de cennetten çıkaran bir insafsız!

     Mutluluğu, başkalarının mutsuzluğunda arayan bir pervâsız!

     Ana-babasını çıkarmakla yetinmeyip, kıyâmete kadar gelecek evlâtlarını da ebedî cennetten mahrum etme düşüncesinde olan bir imansız!

     Sürgün edildiği yer yüzünde paçaları sıvayıp iş başı yapmış, kafasındaki bütün hak bilgileri, hilekâr aklının sahtelik potasında eritip hayırları şerre çeviren bir kimya elde etmiş.

     Gaflet, cehâlet, şehvet ve keyf ehli, eğlence düşkünü, gadaplı, şüpheci tipleri kendine av seçerek pusuya yatmış, kadim düşmanımız!

     Fâni dünyayı, yaldızlı reklâmlarla süslü püslü gösterip, malzeme olarak kullanır. Bunu başarırsa, artık işi kolaydır. Kul âşık olduğu dünyalığa sâhip olmak için hile, hırs, hased, riyâ, bencillik gibi günahlara girer, şeytanın maskarası olur.

     Kalbi Allah bilgisi ve sevgisiyle dolu Müminler, ihlâs kalesinde korunur, şeytan onlara asla yaklaşamaz.


     Allah’a sığınmak

 

     ‘Eûzübillâhimineşşeytânirracîm’ demekten maksat, izin almak, kapıyı çalmaktır. Bir hükümdarın, valinin veya müdürün makamına gelen, nasıl ki izin almadıkça içeri giremezse, bunun gibi Kur'an okumak isteyen kimse de Kur'an okumak, Allah'a münacatta bulunmak, O'nunla konuşmak için Eûzü'yü çekmekle hem izin almış, hem de çeşitli şekillerde kirlenmiş olan dilini temizlemiş olur.

     İstiâze her türlü yasaklardan ve sakınılması gereken herşeyden Allah’a sığınmaktır. Bu yasaklar ya itikatta olur, ya amelde olur.

     İtikatta sakınılması gerekenler; sapık fırkalardır. Bu ümmetin dışındaki sapık fırkaların 700’e ulaştığı bildirilmiştir.

     Amelde sakınılması gerekenler, Kur’an ve hadislerde yer alan hususlardır. Sayısı binleri aşar.

     Her kelimede, her sözde, her işin başında ve sonunda Allah'a sığınmak farzdır.

     ‘Eûzü billah’ yersiz inançları reddetmeye,

     ‘Bismillah’ uygun inanç ve amellere işârettir. Bu da hakiki inanç ve amellerin hepsine vakıf olduktan sonra gerçekleşir.

     ‘Eûzü’deki istiâze; kişinin tüm iyilikleri kazanıp, kötülüklerden kurtulması için yaratılandan Yaradana, sonsuz ihtiyaçlardan müstağni olana sığınmasıdır. Zâriyat 50’deki «Fefirru ilallah / Allah’a koşun» âyetinin sırrı burada yatar.

     ‘Eûzübillah’ demek, bir anlamda: ‘Ben beşerim, eksikliğime rağmen kulluğumun gereği olan sözümü yerine getirdim. ‘Eûzü billah’ dedim. O halde Sen tüm kerem ve lütfünla, üstün bağışlamanla Rab olarak verdiğin sözü kesinlikle yerine getirmeye ve beni korumaya daha lâyıksın’ demektir.

     Gerçek istiâze sadece sözle olmaz. Kalbin de buna kesin şekilde katılması, sözün fiil ve davranışlara uygun olması gerekir. Aksi halde isyan ve azgınlık konusunda şeytanla işbirliği anlamına gelir. Kul, rububiyetin yüceliğini, kulluğun hiçliğini tanımadıkça istiâzede bulunmasının manası yoktur.

     İstiâze, kendini Allah’a vermeye engel olan herşeyden kalbi temizler. Besmele, kalbi Cenab-ı Hakk’ın azameti karşısında mehabet duymaya yöneltir.

     ‘Eûzü Besmele’ ucbu önler. Çünkü Eûzü’da Allah’ın huzuruna varabilmek için acizliği kabul etmekten başka bir yol olmadığına delâlet vardır. Acz, varılacak makamların en son noktasıdır. Acz makamı, aşk makamından daha üstündür.

     ‘Eûzü’; sığınıyorum, sarılıyorum, korunmak istiyorum, yardım diliyorum, demektir.

     ‘Eûzü / Sığınıyorum’ bir haber cümlesi olsa da, asıl anlamı ‘Ya Rabbi! Beni koru’ demektir. Burada haber cümlesi gelmesinin faydası, dileğinin gerçekleşmesini ümid etmek ve olmuş gibi farzetmektir.

     ‘Eûzü’da ‘Allah’ ismi seçildi. Çünkü ‘Allah’ ismi günahlardan men etme hususunda en etkili olandır.

     Eûzü; Allah’a yaklaşanların vâsıtası, Allah’dan korkanların sarıldığı ip, suçluların başvuracağı nokta, felâkete düşenlerin dönüş yeri, muhiblerin rahatlama mahallidir. İsmail Hakkı Bursevî



✵ Kur’ân-ı Kerim’in çeşitli sûrelerinde geçmiş peygamberlerin hangi durumlarda Allah’a sığındıklarını haber vererek bizim de aynı durumlarda kendisine sığınmamıza işâret etmiştir:

✵ Mümin, 27. âyetinde âhirete inanmayan Firavun gibi insanlardan Allah’a sığınmamız işâret edilmiştir.

✵ Bakara, 67. âyetinde, istihzanın câhil insanların âdeti olduğuna ve bundan Allah’a sığınmamız işâret edilmiştir.

✵ Hud, 47. âyetinde, ne istediğini bilememekten Allah’a sığınmaya işâret edilmiştir.

✵ Meryem,18. âyetinde, Meryem validemiz gibi, tanımadığımız biriyle tenha bir yerde karşılaştığımız zaman zararından korunmak için Allah’a sığınmamıza işâret edilmiştir.

✵ Yusuf, 23. âyetinde, güzel bir kadın harama davet ettiğinde, Yusuf (as) gibi tek sığınağımız Allah (celle celâlühû) olmalıdır.

✵ Yusuf, 79. âyetinde, suçlunun cezasını onun yakınına çektirerek ‘cezanın şahsiliği’ kaidesini çiğnemekten Allah’a sığınmaya işâret eder.

✵​​​​​​​ Mümin, 56. âyetinde, ulaşılmaz hayaller peşinde koşanlardan Allah’a sığınmamıza işâret eder.

✵​​​​​​​ A’raf, 200, Mü’minun, 97-98. âyetinde, şeytanın vesvesesinden, insanlardan olan şeytanların vesvesesinden, hayırlı hizmetlere başladığımızda caydırıcı vesveseler sunmasından Allah’a sığınırız.



Kul, eûzü okumakla beş şekilde istifâde eder:

1- Din ve hidâyet üzere tâbi olur.

2- Şeytanın şerrinden, kötülüğünden ve aldatmasından selâmette olur.

3- En sağlam kaleye girer.

4- Peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle bulunur.

5- Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın (celle celâlühû) yardımı ve ihsânına kavuşur.


Şeytana karşı mü’minin silahı altıdır:

✵ İstiâze,

✵ Kelime-i şehâdet,

✵ Besmele,

✵ Tama’ı (hırs, elde etmek için aşırı gayreti) terk etmek,

✵ Emeli (geleceğe yönelik isteklerin çokluğunu) terk etmek,

✵ Dünyayı terk etmek. Berika
 

Sığınılacak şeyler üç kısımdır:

✵ Cehâlet,

✵ Fısk,

 ✵Hoşa gitmeyen şeyler (afetler, korkular).

 

Altı şeyden Allah’a sığın:

✵ İmansızlıktan,

✵ Nefis ve şeytandan,

✵ Dünyaya dalmaktan,

✵ Zâlim ve zorbadan,

✵ Hasetçilerden,

✵ İfratçılardan.



✽ Âriflerin istiâzesi, Allah’ın cemâline olan hasretlerindendir.

✽ Nefsini itham eden kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden istiâze eder. İstiâze eden şeytanın şerrinden kurtulur.

✽ Kusurunu görmemek o kusurdan daha büyük kusurdur.

✽ Allah’a sığınmak, mahluktan Hakk’a dönüştür.

✽ Allahu Teâlâ, «Kur’an okuduğunda kovulmuş şeytandan Allah’a sığın» (Nahl, 98) âyetiyle, Kur’an okumaya başlarken euzü çekmeyi bize tavsiye etmiştir.

✽ ‘Mineşşeytani’; ‘Beni ve kıraatimi vesveselendirmesinden, beni helâkinden, şaki yapmasından, Allah’a sığınırım’, demektir.

✽ Kim günde on defa istiâzede bulunursa, Allah ondan şeytanı uzaklaştıran bir melek yaratır.

✽ Euzüsüz olan çocuğa şeytan da iştirak eder. Doğan çocuk da haylaz, itaatsız, hayasız olur. Mânevi açıdan bir nevi veled-i zina sayılır.

✽ Yatarken bildiği bir duâyı okumak, Allah’a şükretmek ve O’na sığınmak, kalbe huzur verir.

✽ Allah’a sığınmak ve ibâdet etmek, streslerden bizi koruyan en güzel yoldur.

✽ Kişi sabaha çıkınca on defâ; ‘Şeytanın şerrinden, gören ve işiten Allah’a sığınırım’ dediği zaman, akşama kadar şeytanın şerrinden emin olur. Akşamleyin bunu dediği zaman, sabaha kadar şeytanın şerrinden emin olur.’

✽ Gadaplanınca, kötü hatırat geldiğinde ‘Eûzü’ sünnettir. Kul ‘eûzü’ diyerek günah kapılarını kapatır; besmele çekerek taat kapılarını açar.

✽ ‘Şeytan’ denince kastedilen, İblis ve yardımcılarıdır. İblisin bütün kötülüklerini kendinde toplayan ‘Şeytan’ kelimesidir. Bunun için istiâzede İblisin kötü sıfat ve isimlerinden ‘Şeytan’ kelimesi tahsis edilmiştir.

✽ ‘Racim’; mercum, meb’ud, bütün rahmet ve hayırlardan kovulmuş, taşlanmış demektir.

✽ ‘ra-ce-me’: Öldürmek, lânet etmek, şamata.

✽ ‘Faîl’ kalıbından ism-i fâil kalıbı olsa da, ism-i meful manasındadır.

✽ ‘Racîm’; lânete uğradığında melekler tarafından göklerden atılan veya birinci kat semanın alevli ateşleri ile uzaklaştırılıp atılan, manasındadır.


Şeytanın Özgeçmişi

 

İblis, dört kanatlı meleklerin en şereflilerinden ve en büyük kabilesindendi. Cennetlerin de bekçisiydi, ayrıca birinci kat semânın ve yerin saltanatı ona verilmişti. Böylece o, kendisinin diğer semâ ehlinden daha üstün olduğunu zannetmişti. Ve kalbinde, Allah-u Teâlâ’dan başka kimsenin bilmediği bir kibir gizlemişti.

Allah (celle celâlühû), gökleri ve yerleri yarattıktan sonra, meleklerden bir tâifeyi yarattı, cinlerin babası olan Cann’ı da yarattı. Âdem (as) beşerin babası, Cann da cinlerin babasıdır. Cinleri dumansız ateşten yarattı. Bu ateş, gökle yer arasında bulunmakta ve yıldırımlar ondan kopup gelmektedir. Melekleri gökte, cinleri de yeryüzünde yerleştirdi.

Yeryüzünde insanlardan önce yaratılan cinler, Allah’a yedi bin sene ibâdet ettikten sonra, fesat çıkarıp, kan döktüler ve aralarında hased, tuğyan, adâvet ve savaş meydana geldi. Melekler, bunlardan kurtulmaya çare bulamamışlar ve o zaman ismi Nâil (veya Azâzil) olan hocaları şeytana danışmışlardı.

İblis, tam seksen bin yıl ibâdet etmiş ve Allah’a (celle celâlühû) secde etmedik bir adım yer bile bırakmamıştı. Meleklerin başı ve en bilgini idi. İki bin sene cinlere vaaz etti. Allah’ın birliğini anlattı. Yoldan sapmamaları için uğraştı ve sapıklıklarını düzeltmek uğruna her türlü fedâkarlığı yaptı. Fakat onları çeviremedi. Bunun üzerine Allah, dünya semâsının meleklerini İblisle birlikte onlara gönderdi ve İblisi onlar üzerine hâkim kıldı. Hep birlikte yere indiler, cinlerle harp yaptılar.

Şeytan, onların yaratılış maddesi olan gazı cennetten alarak onların bir kısmını imhâ etti, bir kısmını da denizlerin adalarına, ormanlardaki dar yollara sürdü. Böylece Allah (celle celâlühû)İblis’e, yer ve dünya semâsının hâkimiyetini verdi. Cinlerin elinde bulunan hazineleri de ona verdi. Bu başarısından dolayı, melekler ve inanan cinler tarafından aşırı derecede pohpohlandı. Onlar saygı ve minnet duygusunda ileri gidip, İblis’e secde etmeyi bile düşündüler. O da, içinden kibirlenerek, ‘Melekler bana secde etmeli’ diye düşündü. Bu nedenle, hepsi Hz. Âdem’e secde etmekle emrolunmuşlardı. O ise isyan etti, kibretti, sonunda kâfir oldu.

Oysa o, ‘İçinizden birisi Bana âsi olacak’ emr-i ilâhisini duyunca, o meçhul kimseye bin sene lânet etmişti. Kendinden bu konuda duâ isteyenlere duâ etmiş, fakat o asinin kendisi olabileceğine ihtimal vermediği için şahsına duâ etmemişti. Ucbu, kibri, inadı ve nihâyet hasedi, kendini helâka, ebedi mahrumiyete dûçâr etti.

‘Ben ateşten yaratıldım, Âdem ise topraktan yaratıldı. Ateş topraktan üstündür’ diye kendince sebep gösterdi. Allahu Teâlâ bu isyanından dolayı İblis’i kovdu. İlâhi rahmetten ve huzurdan kovulan İblis, insanları kandırıp saptırmak için Allah’tan izin istedi. İblise kıyâmete kadar bu izin verildi. (Âraf, 11-12, Hicr; 28-43)

«Ey iman edenler! Şeytana ayak uydurmayın. Şeytanın izinden gidenler bilsinler ki, o, taşkın kötülükleri, çirkin ve âdi hareketleri emreder. Allah’ın geniş lûtuf ve rahmeti üzerinizde olmasaydı, hiçbiriniz ebediyyen kendinizi temize çıkaramazdınız. Fakat Allah dilediğini arıtır. Allah, herşeyi duyan ve bilendir.» (Nur, 21)

«Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.» (Bakara, 208)

«Münâfıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana, ‘inkâr et’ demiş; insan inkâr edince de ‘ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım’ demişti.» (Haşr, 16)



Düşmanımızı Tanıyalım

 

Şeytan insanın içine fısıldar, vesvese verir. Hayallere sürükler, hayırlı işleri yapmamaya, şerli işleri yapmaya davet eder. İnsanın içinde kötülüğe davet eden her duygu şeytandandır. O ve kabilesi insanları göremeyecekleri yerden gözetlerler. Onlar, inkarcıların dostudurlar. (Âraf; 27)

O, insanlara sağlarından, sollarından, önlerinden, arkalarından sokulur. Onların Allah’a şükredici olmamaları için çalışır. (Âraf; 17) Bu amacına ulaşmak için atlılarını ve yayalarını seferber eder. İnsanlara karşı yaygara koparır. Onlara mal ve çocuklarında ortak olmaya çalışır. (İsra; 64)

Aslında şeytanın hilesi zayıftır. (Nisa; 76) Onun insan üzerinde herhangi bir gücü yoktur. (İsra; 65)

İblis, kör nefsinin arzusuna uydu ve isyan etti. Öyleyse kim nefsinin arzularına hiçbir sınır tanımadan uyarsa onda İblis ahlâkı var demektir.

İblis sevgiyi nefrete çevirmenin de ilk örneğidir. Eğer Allah’ı hakkıyla sevebilseydi, Allah’ın severek yarattığı Âdem’e secde emrine boyun eğerdi.
 

Şeytan, günlerden bir gün köşkün bahçesinde bir kazığa bağlı olan koçun bağını gevşetmiş. Koç, sağa sola çeke çekiştire kazığı yerden sökmüş ve sürükleyerek köşkün içine girmiş.

Giriş salonunda bulunan büyük endam aynasına bakınca, kendi hayalini görmüş ve başka bir koç sanmış. Gerilemiş, gerilemiş olanca gücüyle bir kafa vurarak koskoca aynayı parça parça kırmış. Gürültüye evin hanımı yetişmiş ve baba-dedesinden yadigâr antika aynanın koç tarafından kırıldığını anlayınca, hemen bir kasap çağırtarak koçu kestirmiş.

Akşam, evin beyi gelmiş ve evlât gibi elinde büyüttüğü sevgili koçunun hanımı tarafından kestirildiğini öğrenince, karısına öyle bir tokat aşketmiş ki, kadıncağız hemen oracıkta düşmüş ve ölmüş.

Hanımın kardeşleri, ablalarının enişteleri tarafından bir tokat darbesiyle öldürüldüğünü öğrenince, tabancalarını ateşlemişler ve onlar da eniştelerini öldürmüşler.

Öldürülen enişte beyin kardeşleri de intikam kaygusuna düşmüşler ve onlar da elbirliği ile ağabeylerini öldürenleri öldürmüşler.

Neticede, daha bir gün öncesine kadar birbirlerine hısım-akraba ve canciğer olan aynı dinden, aynı milletten ve hattâ aynı aileden bu zavallı kişilerin kimisi kabre gitmiş, kimisi de zindanı boylamış.

Bütün bunlar olup bittikten sonra, şeytan saf ve masum bir ifade ile boynunu bükerek:

- Bunlara ne oldu bir türlü anlayamadım? demiş. Hem, benim ne suçum var? Ben, yalnız koçun kazığını gevşettim o kadar.


İblis’in Fâsit Kıyası

 

Allah’ın her işinin kendine ait sırları, hikmetleri vardır. Âdem’i sırf toprak zanneden İblis mantığı kendini ondan üstün sanmıştır. Bugün kendini mal, güzellik, makam, ırk, soy olarak üstün görenlerin mantığı İblis mantığıdır.

İblisin en önemli hatası kıyas etmesidir. Allah ona ölçü ve kıyas görevi vermemişti. O boyundan büyük bir işe kalkıştı. Âdem’i küçük görüp secde etmek istemezken aslında Allah’a karşı böbürlendi.


Şeytanın Evsafı

 

Kibirlidir: «Bir zamanlar biz, meleklere ‘Âdem’e secde ediniz’ dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O, yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.» (Bakara, 34)

Fakirlikle korkutur, kötülükleri emreder: «Şeytan sizi fakirlikle korkutup kötülükleri (fuhşiyatı) emreder.» (Bakara, 268)

Çekişmeyi ve Allah hakkında bilgisizce konuşmayı emreder: «İnsanlardan bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren ve her inatçı şeytana uyan bir takım kimseler vardır.» (Hac, 3)

Müslümanların arasını bozmaya çalışır: «Kullarıma söyle: Sözün en güzelini konuşsunlar. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık düşmanıdır.» (İsrâ, 53), «...şeytan, benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra...» (Yusuf, 100)

Savurganların kardeşidir: «Şüphe yok ki saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir.» (İsrâ, 27) İnsan neyde israf ederse, şeytan da ona ortak olur.

Konuyu çarpıtır: «Ey Âdem! dedi, sana ebedîlik ağacını ve eskimeyen bir saltanatı göstereyim mi?» (Tâhâ, 120). İblis sözü edilen ağacın adı öyle olmadığı halde çarpıtmış ve ‘ebedîlik ağacı’ adını uydurmuştur.

Âyini müziktir: «Onlardan, gücünün yettiği kimseleri sesinle şaşırt...» (İsrâ, 64). Şeytanın sesi müzik, düdüğü ise müzik aletleridir.

Allah’ın yarattığının değişmesini ister: «... Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattıklarını değiştirecekler.» (Nisâ, 119)

Alış verişini, yemesini içmesini sol eliyle yapar: ‘Her biriniz sağ eliyle yesin, sağ eliyle içsin, sağ eliyle alsın ve sağ eliyle versin. Çünkü şeytan sol eliyle yer, içer, sol eliyle alır ve sol eliyle verir.’ Hadîs-i Şerîf

Cemaatle namaz kılmayanlara galip gelmiştir: ‘Bir köy veya kırda üç kişi olur da aralarında namazı (cemaatle) ikame etmezlerse, şeytan onları kuşatmıştır. Cemaate sıkıca sarılın. Zira kurt ancak sürüden uzak düşen koyunu yer.’ Hadîs-i Şerîf

Namaz esnasında mümin kula sokulur: ‘Şeytan sizden birine namazda iken sokulur. Ve o, kaç rekat kıldığını bilemediği ana kadar şeytandan haberdar olmaz. Bu durumla karşılaşan selâm vermeden önceki oturuşunda iki secde yapsın daha sonra selâm versin.’ Hadîs-i Şerîf

Safta bulduğu boşluğa girer: ‘Safları sıklaştırın. Meleklerin saf tuttuğu gibi saf tutun. Omuzlarınızı birbirine birleştirip boşluk bırakmayın. Yumuşakça kardeşlerinizin kollarına temas ederek şeytan için boşluklar bırakmayın. Kim bir safı doldurursa, Allah da onun (açıklarını, günahlarını) kapatır. Kim de bir safı bozarsa Allah da onun (amellerini) bozar.’ Hadîs-i Şerîf

Kötü rüya gösterir : ‘Biriniz güzel bir rüya gördüğü vakit (bilsin ki,) o ancak Allah’tandır. Bunun için Allah’a hamd etsin ve sevdiklerine anlatsın. Eğer kötü bir rüya görürse o da ancak şeytandandır (kimseye anlatmasın ve şeytandan Allah’a sığınsın).’ Hadîs-i Şerîf

Sabah namazının kılınmamasına çabalar: ‘İçinizden biri uyuduğu zaman şeytan onun başına üç düğüm yapar. Sonra her bir düğümle gece boyunca ona vurur. Eğer uyanıp Allah’ı zikrederse bir düğüm çözülür. Kalkıp abdest aldığında düğümlerden ikisi çözülmüş olur. Namazı da kılarsa bütün düğümler çözülür. Böylece mutlu ve gönlü rahat bir şekilde sabahlar. Aksi halde tembel ve kötü bir şekilde sabahlar.’ Hadîs-i Şerîf

Ölüm anında fesad yayar: Resûlullah (sav) Allah’a şöyle duâ ederdi, ‘Düşkünlükten, yakınmadan, boğulma ve yanmadan; ölüm esnasında şeytanın yakalamasından; yolundan geri dönmüş olarak sana varmaktan ve akrep sokmasından ölmekten sana sığınırım.’ Hadîs-i Şerîf

Şeytanlar yatsının ilk anında yayılırlar: ‘Yatsının ilk anı bitinceye kadar çocuklarınızı alıkoyun. Zira o, şeytanların gezindiği bir vakittir.’ Hadîs-i Şerîf
Burada söz konusu vakit; güneşin; şeytanın iki boynuzu arasında kızıllaşarak battığı, ikindinin kerahat vaktidir.

Şeytan kızgınlık sırasında gelir: ‘Bir kelime biliyorum ki, onu söyleyendeki sıkıntılar gider. Kim (şuurla) `Eûzû bi’llâhi mine’ş- şeytanirracîm:taşlanmış şeytandan Allah’a sığınırım’ derse, ondaki (sıkıntılar) gider.’ Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) bunu, öfkeden yüzü kızarmış ve boyun damarları şişmiş birisi kendisine geldiğinde söylemiştir. Hadîs-i Şerîf

Âyete’l Kûrsî’yi okuyan kimseye yaklaşamaz: Şeytan rüyasında Ebû Hureyre’ye (ra) gelerek, ‘Uyumadan önce Âyete’l Kursî’yi okuyanın yanıbaşında Allah tarafından gönderilen muhafızlar eksik olmaz ve sabaha kadar şeytan ona yaklaşamaz’ demiştir. Ebû Hureyre bunu Resûlullah’a anlattığında, ‘O yalancı olduğu halde sana doğruyu söylemiş’ buyurmuştur. (Hadîs-i Şerîf, Buhari)

Ezanla birlikte kaçar: ‘Muhakkak, şeytan namaz için nidâ edildiğinde (ezan okunurken) arkasını dönüp -yellenerek- kaçar.’ Bir diğer hadiste de şu ifade yer almaktadır, ‘Teşehhüdde, şehâdet parmağını oynatmak şeytana demirden daha şiddetli gelir.’ Yani şehâdet parmağı ona demir kamçı gibidir.

Ramazan’da zincire vurulur: ‘Ramazan geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır ve şeytanlar zincire vurulur.’ Hadîs-i Şerîf

Gerçek bir tevbeye karşı çaresizdir: «Takvâya erenler var ya; onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda (Allah’ın emir ve yasaklarını) hatırlayıp, hemen gerçeği görürler.» (A’raf, 201).

İhlâslı kimselere zararı dokunmaz: «(İblis) dedi ki: Ey Rabbim! Andolsun ki, beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların müstesna!» (Hicr, 39-40).

Allahu Teâlâ kendisine hâlis kılınmadan yapılan amelleri kabul etmez. ‘Allah ancak halis olan, yalnız O’nun rızâsı gözetilerek yapılan ameli kabul eder.’

Şeytanın yular ve kemendi vardır. Kement ve yular: Allah'ın nimetini günah ve isyanda kullanmak, Allah'ın nimeti ile gurura kapılmak, kullarına üstünlük taslamak. Allah'ın kullarını hakir gördüğü gibi, Allah Teâlâ'nın zatından gayrisinin hevasına kapılmaktır. Hadîs-i Şerîf


✽ Şeytan (İblis), karargâhını su üzerine kurar, sonra askerlerini her tarafa yayar. Bu askerlerin şeytana mevkii en yakın olanı fitne ve fesadı büyük olanlarıdır. Bundan sonra etrafa gönderdiği askerlerinden bazıları gelerek ‘Ey reis, ben şu şu... kötülüklerin yapılmasını sağladım,’ der. Şeytan ona; ‘Sen bir şey yapmış değilsin’ der. Bir başkası gelir ve ‘Ben aralıksız olarak yaptığım fitne ve fesat sonucu kişi ile ehlini, yani karı ile kocasının arasını bozdum. Tabii ki çocuklar da dağılmış oldular’ der. Bu yapılanlardan Şeytan çok memnun kalır ve ‘Sen çok önemli işler başardın,’ der. Ve ona bir rütbe daha vererek kendisine yaklaştırır. Hadîs-i Şerîf

✽ Şeytan, namaz kılanların kendisine ibâdet etmesinden ümidini kesmiştir. Fakat, elinde kalan en müessir silahı; namaz ehlini birbirine düşürerek fitne ve fasat çıkarmaktır. Hadîs-i Şerîf

✽ Şeytanın göze sürülen sürmesi ve ağzı boyayan boyası vardır. İnsan onun sürmesi ile sürmelendiği zaman, gözleri Allah'ı görmeyecek derecede uykuya dalar, Harama bakarken Allah'ı hatırlayamaz. Şeytanın boyası ile boyanan kimselerin harama karşı dili açılır ve hakka karşı lisanı tutulur. Hadîs-i Şerîf

✽ Yeni dünyaya gelen çocuğun feryat etmesi, onu şeytanın sıkmasındandır. Hadîs-i Şerîf

✽ Şeytan en çok Kur’an okuyana vesvese verir.

✽ Sen gönlü karanlık, kederli ve karamsar oldukça, bil ki şeytanla sütkardeşisin. Görünen şeytan, görünmeyenden daha tehlikelidir.

✽ Ağlayınız. Fakat şeytanın çığırtkanı olmaktan da sakınınız! Çünkü ağlamak göz ve kalpten olursa, Allah’tan (celle celâlühû)dır ve rahmettir; el ve dilden olduğu müddetçe ise şeytandandır.

✽ Şeytanlık lugatta baş çekme, baş olma hırsı manasınadır ki, bu sıfatla lânete müstehak olmuştur. Mevlânâ

✽ Şeytan bizden gaflet etmezken biz nasıl Rabbimizden gafil oluruz?

✽ Kalbe günde 75 hatıra gelir, geçer. Kalbe gelen hatıraları Kur’an mizanıyla ölçüp, değerlendirmelidir.


Şeytanın Yaratılış Hikmeti

 

Şeytan, edep dışı fena ve çirkin sözleri, şehvete dair bir kısım hayalleri kalbe atar. Dine, Allah’a, Peygambere, mukaddesata dair çirkin sözler fısıldar. Bazen de ‘Namazı kaç rekat kıldım, abdestim oldu mu olmadı mı?’ şeklinde kuruntular verir.

Nitekim Sahabe-i Kiram’dan bazıları Resûlullah’a (sav),
- Ya Resûlallah! Bazılarımız içimizden öyle sesler işitiyor ki onu bilerek söylemektense kömür kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercih eder. Bu vesveseler bize zarar verir mi? dediler.

Hz. Peygamber (sallallâhu aleyhi ve sellem)

- Bu, gerçek imandır, buyurdu.

Şeytan imanımızı yok etmek, şüphe düşürmek amacıyla vesvese verir. Mümin bu vesveseye akli nakli cevaplar bulur. Bu sayede iman derecesi yükselmiş olur.

Vesvese asansör düğmesi gibi bir dürtüdür. Hedefiniz aşağı inmekse bu vesvese sizi aşağı indirir. Yükselme hedefindeyseniz sizi yukarıya çıkarır. İçi boş eve hırsız girmez.

Bizimle ehli kitabın namazı arasındaki fark, şeytanın vesvesesidir. Kafirler şeytana uygun amel işledikleri için şeytan onların amellerinden zaten el çekmiştir. Müminler ise şeytana muhâlefet edip onunla savaşıyorlar. Muharebe ise elbette muhâliflerle olur. Hz. Ali

Eğer Allah’ın düşmanı size vesvese verip ibâdetten meşgul ederse, onun vesvesesini reddetmekle meşgul olmayın. Şeytana karşı yabancı birinin çoban köpeğine davrandığı gibi davranın; Allah’a sığının. Çünkü şeytan, Allah’ın köpeklerinden bir köpektir. Rûhu’l Beyan

Vesveseye müptela olduğumuzda amellerden geri kalmamalı, haram ve helâllere son derece duyarlı olmalıyız. Allah’ı çok zikrederek kalbi latifelerimizi çalıştırmalıyız. Vesveseye siper olan Felak ve Nas Sûrelerini çokça okumalıyız.

Şeytanın insana tasallutu terakki içindir. İnsanın terakkisi mücadelesi nisbetindedir.


Vesvese Sebepleri

✵ Temizliğe dikkat etmemek, elleri temizlemeden yatmak

✵ Soğan, yumurta ve meyve kabuklarını ateşte yakmak

✵ Hayvan tezekleriyle fazla meşgul olmak

✵ Tuvalette-banyoda fazla kalmak, banyoda bevletmek

✵ Cünüp yatmak
 

Şeytan hergün dünyayı ellerine alıp kaldırır ve şöyle seslenir:

- Kim kendisine zarar veren, hiç faydası olmayan dünyayı satın alır? Dünya ehli;

- Biz! diye cevap verirler. Şeytan,

- Acele etmeyin! Onun çok büyük bir kusuru var, der. Dünya ehli,

- Olsun, bizim için bir sakıncası yok, derler. Şeytan,

- Dünyanın ücreti, altın ve gümüş değil, onun fiyatı cennetteki makamınızdır. Ben dünyayı dört şeye satın aldım:

Allah’ın lâneti, Allah’ın gadabı, Allah’ın azabı ve Allah’tan ayrılık. Ben cenneti bunların karşılığında sattım, dünyayı aldım, der. Dünya ehli olanlar,

- Bu bizim için câizdir, kabul ediyoruz, derler. Şeytan yine kendilerine,

- Bu alışverişte kar da etmek isterim. Bunun için de benim sözlerime kalplerinizi açmanız ve ebediyen başka sözlere kulak asmamanız gerekir, der. Onlar,

- Evet, kabul ettik, diye cevap verirler. Bunun üzerine şeytan şöyle der:

- Bu ne kötü bir ticaret!


 

Şeytan-ı Merdud - İnatçı Şeytan

 

Şeytanı şeytan yapan inadıdır. İnat, fikre saygısızlık, kendi fikrini üstün görmektir. İnat, ulvi hasletlerden olan sebat ve metanet vasfının ifradıdır. Nefsin aklımıza kurduğu bir hiledir. İnat insanların nefretini kazandırır, sevgiyi, saygıyı, sevecenliği, mutluluğu yok eder. Zorbalığa götürür, kibarlığı bitirir.

Dikbaşlılık; kardeşlik, yardımlaşma, kültür alışverişinde bulunma imkanından, tecrübelerden faydalanmaktan alıkoyar. İnatçı insanın düzelmesi çok zordur. İnatçı kişi gerçeği sezse, kalben kabul etse bile yenik görülmemek için sefil yanlışında diretir. O yüzden ‘İnadın gözü meleği şeytan görür’ denmiştir.

Hz. Îsâ şöyle diyor: Ölüyü dirilttim ama cehli mürekkebe söz geçiremedim.

İnatla gayreti birbirine karıştırmamalı. Çünkü inat nefsani, gayret ise rahmânidir. Doğruda kararlı olmak inat değil, azim ve celâdettir.

İnadın Anası: Kibir, ucup, cehâlet, kabalık, iman zayıflığı, dünya-riyâset-mevki sevgisi, nankörlük, gazab, katılık, sevgisizlik.

İnadın Çocukları: Saygı, sevgi, merhamet azlığı, başına buyrukluk, kötü alışkanlıklar, nasihat dinlememek, düşmanlık, pişmanlık, hayasızlık, sui zan, uyumsuzluk, başarısızlık, mutsuzluk, harcamak, harcanmak.



Şeytanın Ölümü

Hz. Âdem için vefat emri geldiğinde Hz. Âdem: ‘Ya Rab! Düşmanın iblis kıyâmete kadar hayatta kalacağı için, beni bu halde görürse sevinecek ve benimle alay edecek’ der. Allah da ona: ‘Ya Âdem! Sen tekrar cennete gireceksin. O ise, bu dünyada kalıp neticede kıyâmete kadar gelip geçen insanlar adedince ölüm acısını tadarak zillet içinde ölecektir’ buyurdu. Bunun üzerine Hz. Âdem, Rabbin’den iblise ölümün nasıl tattırılacağını bildirmesini ister. Allah, bildirmeye başlayınca, Hz. Âdem fazla dayanamayarak: ‘Ya Rab! Kâfi!’ diyerek huzur içinde vefat eder.

 

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in Sığındıkları

✵ Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul olmayan duâdan, korkmayan kalpten, doymayan nefisten sana sığınırım.

✵ Allah’ım! Kötü huylardan, kötü amellerden ve kötü arzulardan sana sığınırım.

✵ Allah’ım! Küfürden ve fakirlikten sana sığınırım.

✵ Allah’ım! Cehennemin ateşinden, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.

✵ Allah’ım! Peygamberin Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sana sığınmış olduğu şeylerin şerrinden sana sığınırım.

✵ Ey diri ve herşeyi idare eden Rahman ve Rahim olan Allahım! Senin rahmetine sığınıyor ve yardımını diliyoruz.

✵ Allah’ım! Açlıktan sana sığınırım; o ne kötü arkadaştır. Hainlikten sana sığınırım; o ne kötü sırdaştır.

✵ İki ayak üstü yürüyenlerin ve karnı üstünde sürünenlerin şerrinden Allah’a sığınırım.

✵ Gazabından rızâna, cezalandırmandan affına, senden sana sığınıyorum.

✵ Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), gece kalkınca namaza başlar ve tekbir getirir, sonra ‘Subhâneke Allahümme ve bihamdik. Ve teâlâ ceddük. Ve lâ ilâhe gayrük’ sonra üç kere ‘Lâ ilâhe illâllah’ derdi. Sonra Eûzü billâhi’s-semîi’l-alîmi mineşşeytânirracîm. Min hemzihî ve nefhıhî ve nefsihî / Şeytanın aldatmacasından, üfürmesinden ve okumasından, Âlîm ve Semi olan Allah’a sığınırım’ derdi.



Şeytanın itirafı

 

«Ey Âdemoğulları! Ben, size, şeytana kulluk etmeyin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. Bana kulluk edin. İşte bu dosdoğru yoldur, diye emretmedim mi?» (Yâsin, 60-61)

Şeytan, taraf-ı ilâhiden görevli olarak Efendimiz’e geldi. Efendimiz’le (sallallâhu aleyhi ve sellem) aralarında şöyle bir diyalog geçti:

- Ümmetim namaza kalkınca, senin halin nice olur?

- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar. Titrerim.

- Neden böyle olursun; ya lain?

- Çünkü bir kul, Allah için secde edince bir derece yükselir.

- Peki ya oruç tuttukları zaman nasıl olursun?

- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.

- Peki ya hac yaptıkları zaman nasıl olursun?

- O zaman da çıldırırım.

- Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun?

- O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.

- Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır?

- Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren, eline bir testere alır ve beni ikiye böler.

- Neden öyle testere ile ikiye biçilirsin, ya Ebâ mürre?

- Çünkü sadakada dört güzellik vardır. Şöyle ki ;

   1 - Allah-ü Teâlâ, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.

   2 - O, sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.

   3 - Allah-ü Teâlâ, onun verdiği sadakayı, cehennemle arasında bir perde yapar.

   4 - Allah-ü Teâlâ, belayı, sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.


   Şeytan, kilisede ibâdet eden bir rahibin yanına geldi ve kapıyı açmasını istedi. ‘Kapıyı aç, ben Îsâ’yım’ deyince rahip şöyle dedi:
   ‘Eğer şeytan isen, seninle asla bir araya gelmeyeceğim. Şayet Îsâ isen, seni bugün ne yapayım? Çünkü Rabbinin dinini bizlere tebliğ ettin ve biz de onları kabul ettik. Git, sana kapıyı açmayacağım’.
   Ümidi kırılan şeytan; ‘Doğru söylüyorsun. Ben Îsâ değilim, şeytanım. Artık seni saptırmak istemiyorum. Ancak aklına geleni bana sorabilirsin’ dedi.
   Rahip: ‘Doğru söyleyecek misin?’ deyince, şeytan: ‘Sorduklarının hepsine doğru cevap vereceğim’ dedi.
   Bunun üzerine rahip: ‘Ademoğlunun hangi huyu onları saptırmanda daha çok yardımcıdır?’ diye sordu.
   ​​​​​​​Şeytan şöyle cevap verdi: ‘Üç şey bize yardımcı oluyor: Öfke, cimrilik ve sarhoşluk’.



​​​​​​​[Seb'ul Mesânî Fâtiha Tefsiri Kitabı - Medine Balcı]