Oku!

Oku!


KİTAP OKUMAK

Kur’an’ın ilk emrinin ‘Oku’ olması işe nereden başlayacağımızı, hangi işle meşgul olmamız gerektiğini göstermiyor mu? 
Hepimizin bildiği gibi, insan hangi mesleği yapacak ise, o mesleği önce öğrenmesi, çıraklık, kalfalık, ustalık gibi merhalelerden geçmesi gerekir. Asıl dünyaya geliş gayemiz olan Allah’a kulluk görevimizi okumadan, anlamadan, bilmeden, körü körüne nasıl yapabiliriz? Veya bu kulluk ne kadar kaliteli olur?

Her işin kıymetini yükselten, o konudaki bilgi, bilinç ve idraktir. Mevlâmızı râzı etmenin yolu, O’na sevgi, saygı, ümitle beslenmiş haşyet duygusu taşımamızdır. Bunun da ancak ilimle elde edileceğini âyet beyan eder:


«Kulları içinden ancak ilim sahipleri Allah’tan (celle celâlühû)hakkıyla korkarlar» (Fâtır, 28)

Okumalıyız, görevlerimizin aslını, sınırını, niceliğini, derecelerini,  öğrenmek için okumalıyız. İmanımızı pekiştirmek, amelimizi düzeltmek, ahlâkımızı güzelleştirmek için okumalıyız. Sözümüz özümüze, dışımız içimize uysun diye okumalıyız. 

Uçsuz bucaksız Kur’an denizinden her zaman muhtaç olduğumuz gıdâyı mânevimizi almak için okumalıyız. Bize örnek olarak gönderilen, itaat etmemiz emrolunan gönüller tabibi, Allah’ın Habibini tanımak için okumalıyız.

Hayatımızı hayatlandırmak, ağzımızı tatlandırmak, toplumumuzu şuurlandırmak, moralimizi yüksek tutmak için okumalıyız. Ama en doğruyu, en güzeli, en tesirli, en gerekli olanı, en değerli, en mutemed kaynaklardan okumalıyız. Sindire sindire, anlaya anlaya, ruhumuzda hissede hissede okumalıyız.


İnsanın kabiliyetleri, kendiliğinden çıkan bitkilere benzer, okumakla budanmaları gerekir.

Okumayı öğrenmek en güç sanattır ve alışkanlıkların en asilidir.

Kitaplık kurmak, ibâdethâne yapmak kadar kutsaldır. 


Kitaplarla birlikte önce kendimizi okumaya çalışalım. Mevlânâ 

Okumak haz duymaya, zihni beslemeye, yeteneklerimizi geliştirmeye yardımcı olur.

Okumak bir insanı doldurur, konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.


Talebeye okuma arzusu öğretmeyen öğretmen, soğuk demiri döven gibidir.

Kitap dilsize dil, gözsüze göz, güçsüze güçtür. Kitap okumayan toplumlar gafletten ve felâketten kurtulamazlar.

Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren, kâmil mü'min olur.

Çok okuyup az düşünen kimse, kendisini zihinsel miskinliğe kaptırır. Okuduğu iyi şeylere göre hareket etmeyen kimse, çift sürüp de toprağı ekmeyene benzer.

Unutulmak istemiyorsanız, ya okumaya değer kitaplar yazın, ya da yazmaya değer işler yapın. 


   Okumadan mana ne, kişi hakkı bilmektir
     Çün okudun bilmedin, ha bir kuru emektir. Yunus



Rastgele kitap okumak doğru olmaz; ilaç gibi reçeteyle, doktor tavsiyesi ile, mizanla ölçülü olmalı. Zamanını ve mevsimini gözetmeli.

Aşırı ve düzensiz okuma, hafızayı, düşünme mekanizmasını bozar. Kişi gündelik hayattan kopar. Çevresinde olup bitenleri göremez, anlayamaz. 
Marazi okumanın belirtisi, hafıza zayıflamasıdır. Hasta gerçek hadiseleri unutur, okuduklarını hatırlar. Gerçeklikten uzaklaşır, kitaptaki olaylara bağlanır. Düşünceleri birbirine karışır, kendi başına muhakeme edemez olur. Onun için okuduğu kitapların ehli sünnet ve’l cemaat sınırını aşmayan sahih kitaplar olması gerekir.

Okuduğunu tahlil etmeyen, daha önce okuduklarıyla karşılaştırmayan, her an kendi kafasını kullanmayan, zekasını mahveder. Okumak sayfanın bütününü, cümleleri, kelimeleri anlamaktır. Dikkat gevşeyince gölge düşünceler kalır kafada. Çabuk okuyan, dikkatini teksif edemez.
İyi kitaplar okumayan bir kimsenin, okumasını bilmeyen bir insandan farkı yoktur. Güve de kitap sayfaları arasında dolaşır; fakat hak ve bâtılı ayıramaz.
Kitap okumak, kalbin en ince ve en derin noktalarını uyandırır, duyguları canlandırır. İmam Şafii
Söz kitaba dökülünce ciddiyet kazanır.

 Îmâm-I Âzam’a sordular:
– Bu kadar ilmi nasıl tahsil ettin?
– Kitaplarıma tâzim ederdim. Onlar da bana ilmini teslim ettiler. Kitaplarıma olan saygım, hocalarıma olan saygım ve bir meseleyi yüz defa da dinlesem ilk defa duyuyormuş gibi dinlemem sayesinde bu ilmi elde etim


[Seb'ul Mesânî Fâtiha Tefsiri Kitabı - Medine Balcı]