1959’da Erzincan’da doğdum. Seferberlik görmüş bir babaannenin, Çanakkale şehidi bir dedenin, dindar bir anne babanın ilk çocuğuyum. İlk okuldan sonra ilahiyata kız öğrenci yetiştirme derneğinde orta okul-lise dersleri okudum.
Orada tanıştığım meslek dersi Hocam müftü Fahrettin Dinçkol Hocaefendiden -bir rüya üzerine- yirmi dört yıl medrese usulü on iki ilim ve ennihayetinde de Tefsir-Hadis ilimleri okudum. Hocamın teşvikiyle 1973’de başladığım talebe yetiştirme görevini halen sürdürmekteyim. Dersimize kırk yıldır devam eden talebelerimiz halen mevcuttur. Okuttuğumuz talebelerin sayıları bini geçmiştir. Yine Hocamın tavsiyeleri ile 1990’dan beri ibadet-itikad-ahlak üzerine yüzden fazla eser yazdık. 1991’de Türkiye’de ilk olarak kelime kelime kırık mealle beraber Ebrar Yayınları adına meal yazdık.
Daha önce hazırladığımız meali Ali Fikri Yavuz’un mealini baz alarak bir çok mealleri inceleyip uygun olan, âlimlerin seçtiği manaları aldık. Toplu mana ve kırık mana ayrı olarak çalışıldı. Mealimiz baştan sona Hocamızın kontrolünden geçerek yayınlandı. Hocamız İstanbul’un büyük alim ve vaizlerinden olan Hacı Cemal Efendi’nin talebesi olup 17 yıl rahle-i tedrisinde bulunmuştur. Eğitimimizin yirmi dört yılını yatılı kurs olarak devam ettirdik, şu anda ise Nene Hatun adındaki derneğimizde sürdürmekteyiz. Aynı dernekte kadim öğrencilerimiz belletmen görevi yaparak hocalığa hazırlanmaktalar. Dersimiz her kesime açık, gruplaşmaktan uzak, meccânen İslam’a hizmet amaçlıdır.
Tefsirin Önemi
Yurdumuzda mealcilik çoğaldı. Kur’an-ı Kerim’in manası mealden ibaret sanılmaya başlandı. Halbuki meal Kur’an’ın fihristesidir. Bir tabak dolu çeşitli meyvelerin sadece çekirdeğidir. O çekirdeklerin ağaçları dikilip yetiştirilmeli ki tefsir ortaya çıksın. İşte o meyveler tefsirlerdir. Sırf mealle kalan insanlar dine çeşitli bidatları, yanlış fikirleri, bozuk itikadları bilerek veya bilmeyerek sokmaya başladılar. Bu yüzden halkın anlayabileceği kolay görünümlü, derin manalı tefsirlere ihtiyaç hasıl oldu. Bu konuda bir hizmet amaçlı tefsir yazmak gereğini hissettim. Tevfik Allah’tandır.
Tefsirimizin Adı
Kur’an-ı Kerimin bütün insanlığa ezeli ve ebedi ders kitabı ve ders mektebi olduğunu düşünerek tefsirime Dergahu’l Kur’an adını verdim.
Tefsirimizin İçeriği Hakkında
Tefsirler rivâye ve dirâye olarak ikiye ayrılır. Rivaye tefsirler Efendimizden bu yana tefsir hakkındaki bilgilerin toplanmasından meydana gelir. Tefsiri bid-dirâye Kur’an-ı Kerimi anlamak için yine Kur’an’ın içindeki bilgilerle formüle edilmiş on iki ilim anahtarının açtığı hazinedir. En yüksek tefsir bunlardır. Biz bu tefsirimizde her iki tefsirden de yararlandık. Amacımız bu konuda derin tahsil yapmış mütehassıs kişilere de bir yol açmak.
Tefsirimiz öncelikle şu anda mevcut olan beş yüzü aşkın talebe kitlesini hedefleyerek yazılmış olup, bununla beraber halkın anlamasını da göz önünde bulundurduk. Hem talebelerin hem de halkımızın anlayacağı bir dil kullanmaya özen gösterdik.
Tefsirimiz öncelikle çok gerekli ve daha önce fark edilmeyen farklı bilgileri içermektedir. Ayrıca Kur’an’ın irabı denilen ilmi-teknik kuralları uygulamasını Belağat adı altında toparlayarak ehline sunduk. İlim ehli olmayanlar da, belağatın dışındaki tüm bilgilerden yararlanabilirler.
İsrâiliyyat hakkında Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘İsrâiliyyattan olan bilgileri ne kabul edin, ne reddedin’ buyurmuştur. Biz de mümkün mertebe İsrâiliyyattan uzak durmaya çalışıp mûtemed bilgilerden faydalandık.
Nâsih-mensuh, Peygamberimizin hayatında iken Cenabı Hakk’ın bizzat bir ayeti bir ayetle değiştirmesidir ki, zaten o hüküm muvakkat zaman için konulmuştur. Nâsih-mensuh Peygamberimizden sonra asla mümkün değildir.
Bilindiği üzere Kur’an tefsirine ait olan on iki ilim yüz küsür senedir gündemden kaldırılmış. Bazı Kur’an kurslarında Arapça dersleri verilse de on iki ilim sadece başında bulunan Sarf-Nahiv ilminden başkası okutulamamaktadır. Sarf -Nahiv ilimlerinden az bir bölüm okutulmaktadır. Bazı erkek kurslarında belağat, usül dersleri okutulsa da bu ezberden ileri geçmemektedir. Kur’an tefsiri ile alakalı bu ilimler hiçbir yerde uygulamaya geçmemiş, geçilememiş. Oysa bunlar mana hazinelerinin formülü ve anahtarıdır. Bu ilimlerin Kur’an’a uygulanmasına ‘irab’ denir. Efendimiz (sav), ‘Kur’an’ı irab yapın ki ince, acaip, manalarına vakıf olasınız.’ buyurmuştur.
Şimdilerde ülkemizde Kur’an’ı irabla okuyan, anlayanı mumla arasanız bulamazsınız. Aynı şeyin Arap illerinde de geçerli olduğunu bizzat müşahade etmişizdir. Seksen yaşına ulaşmış muhterem hocamız ‘Kızım, bu ilimleri okutacak bir hanım üstad olsaydı, mahremiyet yüzünden ben seni okutmazdım’ demesi de buna bir delildir. Ayrıca tefsir okuyan kimselerin sayısı da çok az olup ehliyetsiz okunduğu için gerekli bilgi toplanamamaktadır. On iki ilim ve tefsir okumak gerçekten çok büyük gayreti, çabayı, çalışmayı, çok uzun zaman ayırmayı gerektiren çok mukaddes bir iştir. Ulaşılması kolay olmadığından tefsir yazan kadın ya yoktur, ya çok azdır.
Hocamızla 22 senemiz Arapça tefsir ve hadis eğitimiyle geçti. Bunun yanı sıra Türkiye’de mevcut ehli sünnete uygun Türkçe yazılmış bütün tefsirleri de okudum. 150’ye yakın Arapça tefsirleri ilk altı cilt için taradım. Özellikle Arapça Aşur tefsiri, Tevilatı’n Necmiyye, İ’rabu’l Kur’an tefsirlerini tercüme ederek tefsirimizin ana temasını oluşturduk. Bunun dışında okuduğumuz tefsirlerin farklı ve kulluğumuza fayda sağlayacak bölümlerini, yani mükellefiyetimizi ilgilendiren bilgileri kitabımıza derc ettik. Ayetlerle ilgili teknik bilgileri Peygamberimiz ve sahabe hayatının bölümümüze uygun bölümleri nükte olarak aldık.
Bütün aldığımız bilgileri, Hocamızdan yirmi dört senede devşirdiğimiz bilgiler ile, diğer İslam alimlerinden istifade ederek Kitabımızı harmanladık. Sonra da ayrı bir çalışmayla kitabımıza akıcılık sağladık. Sade bir dille yazarak, yediden yetmişe herkesin istifade etmesini amaçladık. Şu anda 12. cildi hazırlanıyor. Bazı ciltlerin ikinci baskısı yapıldı. Çalışmalarımız halen bütün hızıyla devam etmekte. Gayret bizden, tevfik Allah’tandır.Daha Fazla Bilgi